otuz dört

5.8K 353 33
                                    

Kendimi töre dizisinde bulacağım diye korkmuyor değilim. Kan, namus, intikam!

Neden mi böyle diyorum? Çünkü sonunda geldik! Şuan babaanne ve dedenin bulunduğu şehirdeyiz, Mardin!

Arabalar taştan olan konakların önünden geçiyordu. Güzel gözüküyordu etraf ama işte insan bir yandan da korkuyordu.

Araba büyükçe bir konağın önünde durunca hepimiz arabalardan indik. Atakan abimin elini tutuyordum ve Alparslan abim ile Arat abimin arkasında duruyorduk.

Konağın kapısından içeri adım attığımız gibi kulaklarımıza zılgıt sesi dolmaya başladı. Bunu nasıl yapabiliyorlardı.

Sesler durunca bir kadın hızla yanımıza geldi ve herkese tek tek sarılmaya başladı.

"Benim evlatlarım gelmiş! Allah'ıma şükürler olsun kavuştuk!"

En son yanımdaki Atakan abime sarıldıktan sonra önümde durdu. Kocaman tebessüm edip kollarını banada sardı.

"Evladım! Torunum!"

Bu kadın nedne bu kadar coşkulu! İstemsiz bende enerji doluyordum onun sayesinde.

Benden ayrılınca ellerimi tuttu ve annemlere döndü.

"Sizin için yemek hazırlattım, hadi hep beraber geçelim."

"Anne babam nerede?"

Babam sormuştu bu soruyu.

"Azıcık işleri vardı onları halletmeye gitti çarşıya, gelir yakında."

"Babamı bekleyelim o zaman anne, olmaz öyle."

Annemin konuşmasıyla konağın kapısının açılması bir oldu.

"Kızımdan başka beni düşünen yokmuş."

İçeri giren yaşlı adamın suratı biraz korkutucu olsada konuşma tarzı çok içtendi.

"Hoş geldiniz evlatlarım."

Annem ve babam gidip elini öpüp sarıldılar. Onlar ayrıldıktan sonra Alparslan abim gitti.

"Sen uğrar mıydın buralara Alparslan bey?"

"Geldik işte dede, yaptık bir hata."

İkiside gülmeye başladılar, dede daha sesli gülüyordu tabi.

Arat abim gitti sonra.

"Hoş geldin Arat ağa!"

Ağa mı?

"Ya dede deme şöyle, herkes unuttu sen unutmadın."

Dede yine gür bir kahkaha attı. Ayrıldıklarında elimi tutan Atakan abim beni bırakıp dedenin yanına gitti.

"Dedelerin en kralı! Canım dedem, elini ver öpeyim!"

"Fırlama hoş geldin! Hiç degişmemişsin hâlâ aynısın."

"Dedeciğim bu dünyaya bir kere daha Atakan Bozdağ gelmez bu yüzden kendimi değiştirmiyorum."

Dede bu sefer daha gür bir kahkaha attı.

"Hay çok yaşayın evlatlarım benim!"

Dedenin gözleri beni buldu. Yanına adımlamaya başladım. Önünde durunca hiç beklemeden beni kendine çekti.

"Şükür kavuşturana!"

Ayrıldık. Yüzümü elleri arasına aldı ve alnımı öptü.

"Yıllardır senin hasretini çektik, kavuştuk sonunda. Yarın kurban keseceğim!"

Gözlerim büyüdü ciddi mi!

"Celal!"

Bir adam koşarak yanımıza geldi.

"Buyur ağam."

"Yarın kurban kesiyoruz! Tüm Mardin'e yetecek kadar. Herkesin evine et girecek!"

Adam onaylayıp yanımızdan gidince bizde yemek masasına geçtik.

Masa o kadar güzel gözüküyordu ki karnımda ayaklanma çıktığını hissettim.

Hoş sohbetler eşliğinde yemeğimizi yedik. Dede ve babaanne sürekli tabağıma bir şeyler dolduruyordu. Her şeyin tadına bakmamı istiyorlardı.

Yemekten sonra avluya geçip çay içmeye başladık. Her şey çok güzeldi, böyle bir karşılama beklemiyordum açıkçası.

"Yarın daha kalabalık olacağız. Kadirler ve Kenanlar gelecekler."

Onlar kim ki?

Kendi kendime sorduğum soruyu kulağımın dibine gelen Atakan abim cevapladı.

"Amcamlar yani, ailecek gelirler. Bak sakın kuzen kişileriyle sohbet etme."

"Neden?"

"Gerek yok."

"Atakan kızın aklına girme!"

Alparslan abimin uyarısıyla Atakan abim kollarını göğsünde birleştirip benden uzaklaştı.

Bende Alparslan abime döndüm.

"Neden öyle dedi?"

"Kıskandı."

Kuzenlerden mi?

Kollarımı açıp Atakan abime sarıldım.

"Abiciğim, kıskanma beni. Senin yerin çok ayrı kimse senin yerini tutamaz."

Söylediklerim keyfini yerine getirmişti.







Akşın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin