otuz bir

6.8K 394 49
                                    

Ne kadar sürekli hareket halinde olsamda spora alışık olmayan vücudum ağrılar ile yataktan kalkmama engel oluyordu.

Kapım sessizce açılırken Atakan abimin kafası göründü. Uyanık olduğumu görünce gülümseyerek yanıma geldi. Yanıma oturup iki yanağıma da sulu öpücükler kondurdu.

"Günaydın abisinin güzeli."

"Günaydın abiciğim."

"Günüm şimdi aydı. Hadi kalk bakalım kahvaltıya inelim."

Başımı sallayıp hareketlendim, vücudumun ağrısı ile yüzüm buruşurken abim bunu gördü ve telaşla yanaklarımı elleri arasına aldı.

"Neyin var güzelim?"

"Dün spor yaptık ya, vücudum ağrıyor."

"Kıyamam sana ben."

Önce sarıldı sonra da beni kucaklayıp yataktan kaldırdı.

"Abi ne yapıyorsun?"

"Yorulma, canın acımasın diye güzelim."

Düşünceli hâline kocaman gülümseyip yanaklarını öptüm. O sırada odamdan çıkıp merdivenlere gelmiştik bile. Merdivenlerden inerken bizi gören annem telaşla olduğu yerden ayrılıp yanımıza doğru gelmeye başladı.

"Kızım, bir şey mi oldu? Hasta mısın?"

"İyiyim anneciğim, sadece yorgunum biraz."

"Barlas çok mu üstüne geldi, dur sen ben onun kulağını çekerim."

Annem son sözlerini söyleyip yanımızdan gitti. Leyla Bozdağ çok tatlı bir kadın.

herkesin oturduğu yemek masasına gidip bizde oturunca kahvaltı faslını da bitirmiş olduk ve ben aceleyle okul için hazırlanmaya başladım.

15 dakika içinde her şey tamamdı. Okula giderken üstüme çok dikkat ettiğim söylenemez Allah'a emanet gidiyorum.

evden çıktığımda arabaya yaslanıp beni bekleyen Barlas ile karşılaştım. Ona gülümseyip yanına gittiğimde o da bana gülümseyip kapımı açtı.

"Teşekkürler ve günaydın."

"Günaydın Akşın hanım."

Kapımı kapatınca kaşlarım çatıldı. Hanım mı?

Yerine oturunca kemerimi takıp ona döndüm.

"Bir daha bana hanım deme."

"Neden?"

"Sevmedim."

"Peki Akşın hanım."

"Yine dedin! Deme."

Gülmekten kısılan gözleriyle çok iyi gözüküyordu. Tam "vay anasılık" bir manzara.

"Tamam tamam kızma."

Kollarımı göğsümde bağlayıp önüme döndüm. Barlas'ta bir kaç kere dönüp bana baktı ve ciddi olduğumu anladı.

Okulun önüne geldiğimizde kemeri çıkartmak için kafamı eğdiğimde Barlas'ta benim üzerime doğru eğilmişti.

Kalbim ağzımda atmaya başlarken gözlerim kocaman ona bakıyordum. O ise şaşkınlıktan aralamış dudaklarıma bakıyordu. Bu durum oldukça kısa sürdü tabi. Barlas kendini toparlayıp boğazını temizledi.

Elini ensesine atıp gözlerini benden kaçırarak konuşmaya başladı.

"Kusura bakma, torpido da senin için bir şey vardı onu alacaktım ama düşünemedim bir an."

"Sorun değil, bilerek olmadı sonuçta."

"Bilerek olsaydı kızar mıydın?"

Ne? Şimdi bu soruya ne demem gerekiyor ki? Tamam Akşın sakin ol. Rezil olacağın cevaplar verme. O bu soruyu soruyorsa sende istediğin gibi cevaplayabilirsin.

"Bilmem, yaşanmadan bilemeyiz."

Ne! Bildiğin açık davet ama bu!

Nasılda sırıtmaya başladı. Git Akşın, kendine gel. Arabadan inmek için döndüğümde kolumu tuttu. Ona döndüğümde gözleriyle işaret edip torpidoyu gösterdi.

"Açsana."

Uzanıp açtığımda içerisinde sadece küçük bir kutu olduğunu gördüm. Kutuyu elime alıp açmadan inceledim.

"İçine bakmayacak mısın?"

Sertçe yukunup kutuyu açtım. İçinde çok güzel bir kolye vardı. Ucunda pembemsi bir kap vardı. Zincirinin bir tarafı ufacık taşlarla süslüyken diğer tarafı parıltı motifliydi. Kalbin üstünde de parıltı motifi vardı.

"Bu çok güzel."

"Senin gibi."

Gülümseyip ona döndüm.

"Teşekkür ederim, çok beğendim. Takar mısın?"

Başını sallayıp kutuyu elimden aldı. İçinden kolyeyi çıkartırken bende arkama dönüp saçlarımı topladım. Kolyeyi hızlıca boynuma takıp enseme ufak bir öpücük kondurdu.

Öpücüğü içimi titretirken dudaklarımda küçük bir tebessüm oluştu. Ona döndüğümde öylece bana bakıyordu. Kolyenin kutusunu alıp çantama sıkıştırdım ve düşünmeden hızlıca aklımdakini gerçekleştirdim.

Barlas'ın yanağına öpücük kondurup son hız arabadan indim ve koşa koşa okula girdim.



Kolyemiz



Akşın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin