*6*

2.1K 240 70
                                    

Merhaba güzellikler 🌸
Hikayede çok fazla yoğun dönemlere geçeceğiz haberiniz olsun :) Şimdiden kemerleri bağlayın :) En son bu cümleyi Gör Beni'de kullanmıştım. Suade de onu aratmayacak ...


Günlerdir bastıran fırtına dinmişti. Yerde kalan beyaz kar dışında köyün tepesinde güneş açıyordu. Dağlardan gelen esinti bile sertliğini azaltmıştı. Havanın ılımlığını fırsat bilen Hande erkenden dağın yamacına gitmiş odunluk için malzeme toplayarak geri gelmişti. O avluda her zamanki gibi odunları doğarken Zehra da evin terasındaki avludaydı. Zaman zaman mutfaktan çıkarak aşağıda açıklıkta odun doğrayan Hande'ye bakıyordu. Herkes kahvaltısını yaparken o her zamanki gibi iş yapma peşindeydi. Zehra, evlerine geldiğinden beri onunla sofraya doğru düzgün oturmamıştı bile.

"Zehra, hele gel yavrum yemeğin soğudi."

"Ana o neden gelmeyi?"

Mutfağın kapısında duran yaşlı kadına döndü Zehra. Saçları beyazlamış kadının yüzüne solgun bir tebessüm yerleşti.

"Eşin değil midir git sor kızım."

Kadın haklıydı. Zehra, yanlış kişiye sormuştu bu soruyu. Onun merakını giderecek tek kişi Hande'ydi ama tuhaf bir şekilde ona yaklaşmaya hâlâ çekiniyordu.

"O yarımdır diye utanır. Benim olduğum yerde sofraya pek oturmaz o."

Arkasından mutfağa geçen adamın sesi Zehra'yı düşüncelerinden sıyırdı. Öfkeyle kaşlarını çatıp Hande'nin amcası olan adama döndü. Kapının eşiğinde durmuş ona pis bir şekilde sırıtıyordu.

"O yarım değil" dedi, kısılan kırgın sesiyle. "Onda olan yürek çoğu erkekte bile yok."

Hışımla adamın yanından geçip mutfağa girdiğinde Hande'nin annesiyle göz göze geldi ve bir an için gözlerine minnetle bakan yaşlı kadının gülümsediğini fark etti.

"Ana bugün biz aşağıda yesek olur mu?"

"Niye olmasın yavrum, çok da güzel olur" dedi yaşlı kadın ve Zehra yere çömeldiği gibi eline aldığı tepsinin içine Hande'yle aşağıda yiyebilecekleri kadar birkaç peynir dilimi, biraz ekmek ve de bardaklara iki çay doldurdu.

"Doldur doldur şifa olsun. Söyle de odunları çabuk bitirsin yengesi üşüyor."

Konuşan kişi Hande'nin amcası Hikmetten başkası değildi. Zehra, öfkeyle başını kaldırıp adama baktığında ağzına peynir dilimi atan adamın göğüslerine baktığını fark etti. Utançtan yanağı kızarırken elbisesinin önün elini bastırarak tepsiyi ucundan tek eliyle kaldırıp mutfaktan çıktı.

Merdivenlerden aşağı indiğinde sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Hande, odunları kırarken birinin geldiğini fark ederek sağına döndü ve Zehra'nın beti benzi atmış bir şekilde merdivenlerden indiğini fark etti. Anında elindeki baltayı kütüğe saplayarak Zehra'ya doğru yürüdü.

"Neden indin buraya? Burası çok soğuk."

Zehra, elindeki tepsiyi Hande alır almaz diğer elini de yakasına götürerek sıktı. Gururu incinmişti. Amcası Hande'yi o kadar görmezden geliyordu ki, karısına bakacak kadar ileri gidebiliyordu.

"Neyin var senin?"

Hande, tepsiyi üzeri tahta ve minderlerle çevrili bankın üzerine bırakır bırakmaz endişeyle Zehra'ya döndü. Elini istemsizce yanağına götürüp okşadı.

"Yüzün kızarmış? Ne oldu, yukarıda sana bir şeyler mi söylediler? Canını sıkan biri mi oldu?"

Öyle hiddetle konuşuyordu ki, sesinin vurgusundan Zehra onun ne kadar öfkeli olduğunu anlayabiliyordu. O da istemsizce elini kaldırıp Hande'nin elinin üzerine koydu ve parmaklarıyla parmaklarını sıktı.

"Kimse bir şey demedi bana celallenme hemen. Hadi bir iki lokma bir şey ye sabahtan beri çalışıyorsun."

Hande, elini yanağından çekip dönüp bankın üzerindeki tepsiye baktığında Zehra da çaktırmadan diğer elindeki sargıya baktı. Değişmesi gerekiyordu.

"Tamam ben çalışa çalışa atıştırırım bir şeyler sen çık yukarı üşüme burada."

Hande, bu sefer de ellerini Zehra'nın omuzlarına bırakıp kemiklerini hafifçe ovdu. Sonrasında ise üzerindeki şalla yakasını da örtecek şekilde sarıp sarmaladı karısını.

"Gitmiyorum bi' yere oturup beraber yeyecez."

Zehra, yanından geçip minderlerin üzerine oturduğunda Hande, gülümseyerek peşinden baktı. Anası karşısına geçip onu evlendireceğini söylediğinde hayatının hiç bu denli değişeceğini düşünmemişti.

"Sen ye yemeğini ben şu ikisini de halledip geliyorum."

Başını salladı Zehra, Hande arkasını dönüp odunların yanına geri döndüğünde Zehra'nın da elinde aldığı üzerinde peynir olan küçük ekmek parçası ve çayıyla peşinden geldiğini fark etmedi.

Baltayı ilk oduna saplamıştı ki, omuzuna dokunan el yeniden dikkatini üzerine çekti.

Zehra, lokmayı ona uzatmış bekliyordu. Hande, şaşkın bir şekilde ağzını açarken dudaklarına dokunan üşümüş parmaklar lokmayı bırakarak geri çekildi ve daha çiğnemeye yeni başlamıştı ki, Zehra elinde tuttuğu sıcak çay bardağını da yüzüne yaklaştırdı.

"Sabahtan beri boğazından bir lokma geçmedi. İç şunu."

Sesi öfkeliydi. Hande ne olduğunu tam olarak çözemese de yukarıda Zehra'yı inciten bir şeyler döndüğünü anlayabiliyordu. Muhtemelen amcasıydı üzülmesine sebep olan şey ve eğer düşünceleri doğruysa o adamın elinden çekeceği vardı...

Zehra, içirdiği çayın ardından yerine geçerek yeniden minderlerin üzerine oturdu. Hande bir an dönüp karısına baktı. İlk lokmayı ona yedirdikten sonra nihayet kendi ağzına da birkaç lokma bir şey alabilmişti. Elindeki baltasına ve eşine bakarken Zehra'nın yeniden tepsinin kenarına onun için ekmek parçaları dizdiğini fark etti. Eğer yanına gitmezse sürekli yanına gidip gelerek yediğinden bir şey anlamayacaktı genç kız ve Hande bu duruma kıyamıyordu. 

"Geldim" dedi, Zehra yanına gelmek için ayağa kalkarken. Eliyle oturmasını işaret edip geçip yanına oturdu ve Zehra'nın ona uzattığı ekmek parçalarını alıp ağzına yerleştirdi.

"Bir daha beni doyurmak için aşağı inme burası soğuk. Her taraf açık."

Hande eliyle etrafı gösterdi. Zehra ise ağzına koyması için bir sonraki lokmayı eline tutuştururken, "Öyleyse sen yukarı gel" diye çemkirdi. "Orada tek başına yemek zorunda değilim. Senin karınım onların değil."

Hande ne söyleyeceğini bilmiyordu. Garip bir şekilde donakalırken sadece başını sallayabildi. Neyse ki Zehra tam zamanında çayını eline tutuşturmuştu yoksa öteki türlü duyduklarından sonra kuruyan boğazıyla öksürmeye başlayacaktı.

"Bundan sonra yanında dururum" dedi, nefesini düzene sokup ona gülümseyen yeşillere bakarken. Bu sözüyle Zehra'nın az önceki küskün ifadesinden eser kalmamıştı. Hande ilk defa bir kadının çok kolay bir şekilde mutlu olabildiğini fark etti. Zehra kesinlikle onun için gönderilmiş bir kurtarıcıdan başkası değildi. Hande onu kazanmak için savaşacaktı. Aklında ve kalbinde yer edinecekti. Eninde sonunda diye düşündü ve gülümserken bakışlarını onu izleyen yeşillerden kaçırarak çayından birkaç yudum aldı...

SUEDA / gxg / g!pHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin