*36*

1.2K 177 19
                                    

Keyifli okumalar 🫀

Hande ile Zehra, kasabanın dar sokaklarında yan yana yürüyordu. Etraftaki ahşap evler ve dükkanlar, sıcak bir atmosfer yaratıyordu. Güneşin altın ışıkları, taş döşeli yolları aydınlatırken, kuşların cıvıltısı ve pazarın uğultusu kulaklarına doluyordu. Hande, dedesinden ona kalan hatıra yüzüğünü cebinde sıkıca tutarken içi sıkıntılıydı. Kasabanın merkezine geldiklerinde, kuyumcunun parlak vitrini gözlerine çarptı.

Hande, ağır adımlarla içeri girdi ve yüzüğü satmak istediğini belirtti. Kuyumcu, yüzüğü dikkatlice incelerken Zehra, Hande'nin yüzündeki üzüntüyü fark etti. Yüzüğün satışı tamamlandıktan sonra Hande, elindeki paraya hüzünle baktı.

Zehra, Hande'nin bu hali karşısında içi parçalanarak, boynundaki kolyeyi çıkardı. Hande, onu durdurmaya çalışsa da Zehra kararlıydı. "Her şey evimiz için," diyerek Hande'yi yanağından öptü ve kuyumcuya kolyesini uzattı.

Kasabada dolaşırken, taş sokakların ve tarihi evlerin güzelliği gözlerinden kaçmıyordu. Hande, tadilat için gerekli eşyaları alacakları dükkana girerken, Zehra meraklı gözlerle onu izliyordu. Balta, çekiç, matkap gibi aletleri seçerken her ikisi de bu yeni başlangıç için heyecanlıydı.

Alışverişlerini tamamladıktan sonra kasabada yürümeye devam ettiler. Hande, bir an için kafasını çevirdi ve evlendirme dairesini gördü. İç çekerek durdu; Zehra'yla resmi olarak evlenmeyi ne kadar çok istediğini düşündü. Ancak kimliğinden dolayı bunun imkansız olduğunu biliyordu. Bu düşüncelerle kafasını üzüntüyle çevirip Zehra'ya baktı ve onu, çarşıda çeşitli renkteki eşarplara bakarken buldu. Hande, Zehra'yı yanına çekip başının tepesinden öperek, "Hadi gidelim," dedi.

Çarşıya vardıklarında, Zehra'ya eşarpları ve birkaç kıyafeti denetti. Zehra, her bir eşarbı denediğinde, Hande onun güzelliği karşısında büyüleniyordu. Zehra, ipekten yapılmış, mor ve mavi tonlarda bir eşarbı başına taktı; eşarbın yumuşak dokusu ve canlı renkleri, Zehra'nın yeşil gözlerini daha da belirginleştiriyordu. Hande, Zehra'nın gözlerindeki parıltıyı ve yüzündeki utangaç gülümsemeyi gördüğünde, içini tarifsiz bir mutluluk kapladı.

Bir sonraki deneme için Zehra, sade ve zarif bir elbiseyi giydi. Elbisenin beyaz kumaşı, Zehra'nın narin teniyle uyum içindeydi. Hande, Zehra'nın zarif figürünü hayranlıkla izlerken, kalbinde derin bir sevgi hissetti. Zehra, elbisenin eteklerini hafifçe kaldırarak döndüğünde, kumaşın hareketi Hande'yi bir kez daha büyüledi.

Son denediği kıyafette, Zehra mavi çiçek desenli bir elbise giydi. Elbise, Zehra'nın üzerinde adeta hayat bulmuştu; belindeki kemer, ince hatlarını vurguluyor, omuzlarındaki dantel detayları ona zarif bir hava katıyordu. Hande yavaşça ona yaklaşıp önünde durdu. Zehra'nın alnına bir öpücük kondurarak, "İyi ki benim eşimsin," dedi.

---

Hande, dağdaki yer yer büyümüş olan ağaçları kesip sürükleyerek manastırın önüne getirdi. Hava güneşliydi ve sıcaklık yüzünden alnındaki teri bileğiyle silerken, kesip getirdiği ağaçları dallarından arındırıyor ve boylarına göre ayırıyordu. Keskin balta darbeleriyle dalları temizlerken, Hande'nin her hareketi, gücünü ve kararlılığını yansıtıyordu.

Zehra, elinde bir fincan çay ve yüz havlusu ile Hande'nin yanına geldi. "Çok yoruldun, biraz dinlensen ha?" dedi, Hande'nin yorulmuş yüzüne bakarak. Zehra, Hande'yi elinden tutarak ateşin üzerinde kaynayan çaydanlığın yanından geçirip, manastırın gölgesinin altına serdikleri döşeklerin yanına getirdi. Beraber oturup biraz soluklandılar.

Hande, bir yudum çay içip derin bir nefes aldı. Zehra, Hande'nin yaptıklarına bakarken gözleri gururla parlıyordu. Kestiği odunlara, dallarından temizlediği ağaçlara hayranlıkla bakarak, başını Hande'nin göğsüne yasladı ve ona sıkıca sarıldı. "Ne kadar sürede hazır olur?" diye sordu merakla.

SUEDA / gxg / g!pHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin