Bekir'lerin evlerine vardıklarında yağmur şiddetini artırmıştı. Zehra bu sefer Hande'nin arkasında değil önünde kollarının arasında oturuyordu. Yüzünü Hande'nin boyun girintisine gömmüştü ancak buna rağmen saçları ve kıyafetleri yine de ıslanmayı başarmıştı."Girin girin," dedi Bekir kapıyı açıp Pars'ın içeri geçmesini sağlarken. Hande'yle gurur duyuyordu. Yüzünde neşeli bir tebessüm vardı, yağmurdan sırılsıklam oluşu bile umurunda değilmiş gibi duruyordu.
Hande, hızlı bir şekilde Pars'ın üzerinden inip Zehra'yı da indirdi ve sevgilisini kollarıyla sarmalarken yağmurdan kurtulmak için küçük adımlarla koşup verandanın altına girdi. Bekir'in babası yüzünde gururlu bir bakışla biraz ileride duruyordu. Hande'yle Zehra arasında dolaşan gözleri onu masum bakışlarla izleyen yeşillerin üzerinde durduğunda yüzündeki tebessüm genişledi. Yaşlılığının vermiş olduğu yavaşlıkla ikiliye doğru yürüyüp yaşlılıktan kırışmış olan elini Zehra'nın omuzuna bıraktı.
"Spas dikim ji bo rizgarkirina zarokê min." (Çocuğumu kurtardığın için teşekkür ederim.)
Zehra'nın göğsü gururla kabardı. Hande'ye bu evde verilen değeri gördükçe asla evlerine geri dönmek istemiyordu. O ev sevdiği kişiden tüm özgüvenini çalmıştı. Zehra anne babası da dahil olmakla o evdeki her kişiyi suçlu buluyordu. Elinde değildi, sevdiği insanın acısını gördükçehepsine kin doluyordu.
"Üşüdünüz hadi, içeri geçelim," dedi Bekir, Hande dönüp Pars'ı kontrol etmek için avluya baktığında Bekir omuzunu sıkarak, "Onu Beyaz'ın yanına bıraktım," dedi.
İsmi duyar duymaz Hande'nin yüzünde neşeli bir tebessüm oluştu. Beyaz onun atlarından biriydi ve güzel bir dişi olduğu için onların köyünde kalmasını istemiyordu. Bu yüzden de onu bakması için Bekir'e emanet etmişti.
Zehra, kolundaki elini bileğine kaydırıp oradan avucunun içine bıraktığında parmaklarının arasına geçen parmakların dokunuşuyla bakışlarını Bekir'in yüzünden çekerek solunda yürüyen kadına baktı.
Hanenin içine girdiklerinde tam kapının çerçevesinin altından geçtikleri sırada Zehra da yüzünü sağına dönerek doğrudan gözlerine bakıp gülümsedi. Böylesine parlak bir gülümsemenin karşı tarafa da sıçramamasına imkan yoktu. Hande de neşeli bir şekilde tebessüm ederek yüzünü önüne döndü ve onlara doğru gelen Bekir'in karısını kafasını eğerek selamladı.
"Odanızı hazırladım. Bence çıkıp üzerinizi değiştirmelisiniz. Sana Bekir'inkilerden, sana da kendiminkilerden kıyafet bıraktım. Geç kalmayın, yemeğe oturacağız," dedi Zehra'ya bakıp kaşlarını oynatırken. Hande, yüzü yangın yerine dönmüş gibi kızardığında bakışlarını kadından çekerek kafasını önüne eğdi.
Zehra'yla birlikte en son ona veda öpücüğü verdiği odanın önüne geldiklerinde Zehra biraz kapının gerisinde durup odanın içine giren Hande'nin de ona dönmesini sağladı.
"Ne oldu?"
Sorusuyla bakışlarını Hande'nin yüzüne dönerek kaşlarını çattı. Somurtkan olmaktan nefret ediyordu ancak o gecenin anıları onun için hatırlamak bile istemeyeceği kadar ağırdı.
"Sen uyurken tüm gece seni izledim," dedi kısık bir sesle. Çocuk gibi dudaklarını bükerek odanın içine doğru yürüyüp Hande'nin tam önünde durdu. Kollarını sevdiği kişinin kollarının arasından geçirip sıkı bir şekilde sırtına sardığında yüzünü göğsüne bastırarak, "Gerçekten de bir daha seni görmeyeceğimi düşünmüştüm. Bunu düşünmek bile en kötü kabustan daha korkunçtu."
"Özür dilerim," dedi Hande ve Zehra anında kafasını geriye yatırarak onu olumsuz anlamda salladı. "Hayır dileme," dedi, sesindeki net kararlılıkla. "Özür dilemesi gereken sen değilsin, ailelerimiz, insanımız. Beni ne istediğimi bile söyleyemeyecek kadar ürkek olmaya, seni de sevdiğini sahiplenemeyecek kadar özgüvensiz olmaya iten halkımız. Elinde olmayan nedenlerden ötürü bir daha asla özür dilemeni istemiyorum."
Hande eğilerek dudaklarını Zehra'nın alnına bastırdı. Gülümsüyordu. Geldiğinde sessiz, sadece öfkeli bakışlarıyla onu izleyen bir kızın bu denli kendini savunacağı birine dönüştüğünü görmek onu gururlandırıyordu. Zehra, bu senin başarın demişti ancak Hande bunun tam aksi olduğunu çok iyi biliyordu. Katettikleri tüm yol tamamen Zehra'nın başarısıydı. Dağılmış bir enkazı sürekli gülümseyen mutlu bir insana dönüştürmeyi başarmıştı.
"Hadi üzerimizi giyinip aşağı inelim," dedi, bir süre sonra ve sımsıkı tuttuğu genç kadını kollarından bırakarak yatağın üzerindeki kıyafetleri eline aldı. Onlardan birini Zehra'ya uzatırken artık aynı odanın içinde giyinmekten aşırı derecede rahatsızlık duymadığını hissedebiliyordu. Belki de Zehra'yla birlikte yavaş yavaş kendi bedenini de sevmeyi başarabilecekti. Bu kadın kesinlikle yaratıcının ona olan bir lütfuydu. Hande onun için her gün ona şükredebilirdi.
----
Yemekten sonra Hande'yi gün boyu rahatsız eden bir konuyu konuşmak için herkes salonda oturmaya devam ederken o Bekir'in babasıyla mutfağa geçmişti. İçine sinmiyordu böylesi ve bu durumu nasıl düzelteceğini de uzun uzun yaşlı adamla tartışmak zorunda kalmıştı. En az babası kadar seviyordu onu yaşlı adam ve Zehra'yı boşadığı için ona oldukça kızgındı ancak yine de ona yardım edeceğini söylemişti.
Birlikte tekrar salona geçtiklerinde Hande, doğrudan Zehra'nın yanına geçerken adam da Bekir'le karısına seslendi. Zehra neler olduğunu anlayamıyordu. Hep birlikte küçük bir odaya girdiklerinde Zehra'nın dikkatini odadaki kuranlar ve seccade çekti. Burası hiç şüphesiz yaşlı adamın ibadet odasıydı.
"Oturun bakalım," dedi yaşlı adam ve Bekir'le karısı yan tarafta durup sırıtırken Zehra şok içinde Hande'ye döndü.
"Özür dilerim demeyeceğime söz vermiştim ancak sana gerçek anlamda bir özür borçluyum."
Hande, Zehra'nın ona kıyamayacağı o tatlı, çocuksu tebessümüyle gamzelerini çıkartacak bir şekilde gülümsediğinde ellerini uzatarak Zehra'nın ellerini tuttu. Omuzlarını silkerken yüzündeki o utangaç tebessümünü asla silmedi.
"Yüzüklerimiz hala parmaklarımızda," dedi neşeyle ve kafasını çevirerek onları bekleyen yaşlı adama baktı. "Evliliğimiz de tam olsun istiyorum."
Hoca yerine geçip oturduğunda Hande tekrar yüzünü sevgilisine dönerek kafasını eğip kulağına fısıldadı.
"Seni tüm hayatım boyunca sonsuza dek kendime bağlamayı planlıyorum Zehra. Şansın varken hala kaçabilirsin."
Zehra anında kafasını geriye yatırarak ellerinden birini Hande'nin avucunun arasından çekip odada sesi çınlayacak kadar öfkeyle elinin üstüne vurdu.
"Bir daha kaçmak ya da gitmek teklifini bana yaparsan başına büyük bir bela alırsın."
"Geçmiş olsun kardeşim," dedi Bekir arkadan ve hem Hande hem de Zehra adamın bir sonraki söylediği kelimelerle sırıttılar.
"Asla seni bırakmayacak bir kadına bulaştın. Evde kimin borusunun öteceği daha şimdiden belli."
Hande bu sözleri umursamadan kollarını Zehra'nın etrafına sararak çenesini kafatasının üzerine bıraktı.
Ona sarılmak dünyanın en doğru en yatıştırıcı hissiymişçesine tüm organlarına yayılarak damarlarının arasında dolaşıyordu. Zehra Güneş, kesinlikle onun için doğmuş bir ruhtu. Artık bunu biliyordu...
Ara bölümü bitirdim nihayet :) Sürpriz bir sonraki bölüme kalmış olsun artık hahahah
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUEDA / gxg / g!p
Romance"Sonra o çıkıverdi karşıma, hem de en ihtiyaç duyduğum anda... O, güven duygusuna en muhtaç olduğum anda çekip çıkarıverdi beni..."