Heyoo ben geldim :) Çok beklediniz alın size çok çok minnoş bir bölümmm
Hikayeye geçmeden önceki bölümlerde bazı arkadaşlar ilk bölümde bu hikayeyi yazmadan önce etkilendiğim interseks kardeşlerin gerçek öyküsünü merak etmişti. O röportajları buldum tekrar. Aşağıya linkleri bırakacağım. Bu iki makaleyi okurken aşırı etkilenmiştim. Onların hikayesinden esinlenerek Sueda'yı yazdım. Makalelere bir göz atmanızı öneririm. Önyargıları kıracak bir öyküleri var...
https://www.ntv.com.tr/turkiye/bu-koyde-15-yasina-kadar-kadin-sonrasinda-erkek-gibi-yasiyorlar,9u_LbA5nqk2BqCpPcn7i8g
https://taz.de/ntersekslik/!5565960/
Keyifli okumalar...
Hayatında hiç böyle bir heyecan yaşamamıştı. Öyle ki, elini ayağını bile nereye koyacağını bilmiyordu.
Yerde dizlerinin üzerinde oturup kafasını sağına döndüğünde Zehra'nın da aynı şekilde yanına oturduğunu fark etti. Bu işler nasıl olurdu bilmiyordu fakat Zehra'nın da onunla birlikte aynı heyecanı paylaştığını görebiliyordu. Genç kız elini nereye koyacağını şaşırmıştı. Kucağında öylece tutarken bir elinin parmaklarıyla diğerinin parmaklarını sıkıyordu. Hande, uzanıp elini tutmak istedi ancak bunu yapamazdı. Babası çoktan önlerine geçip tıpkı onlar gibi dizlerinin üzerinde yere oturmuştu.
Önden bir dua okudu. Dua esnasında Hande'nin kalp atışları dizginleyemeyeceği bir raddeye yükseldi. Aynı anda hem mutluluk hem de üzüntüyü beraberinde yaşıyordu. Hayatında ilk defa diğer tüm insanlara verilen haklardan en özel olanı onun için de eşit derecede gerçekleşiyordu. Diğer hoca bu evliliği tıpkı köyün geri kalanı gibi ona layık görmese de babası günah olduğunu düşünmüyordu. Hande, önünde oturan yaşlı adamın kıpırdayan dudaklarını izledikçe yüzünde hafif de olsa bir tebessümün oluşmasına engel olamadı. Anne babasından razıydı. Dilerdi ki Allah da onlardan razı olsun...
Babası duayı okumayı bitirdikten sonra bakışlarını kitabın satırlarından doğrudan onun üzerine kaydırdı. Yaşlı adamın gözlerinde gördüğü nem Hande'ninkilere yansıdı.
"Teşekkür ederim," dedi adam yüzünü doğrudan Hande'nin sağında oturan genç kıza dönerken. Gülümsemesine rağmen gözünün kenarından kırışmış yanağının çizgisinin arasına doğru kayan bir damla usulca çenesine doğru yol aldı. Uzanıp Zehra'nın elini tuttu. Hande'nin bakışları babasının gelinine yaptığı ilk temasına kaydı. Normalde babasının o da dahil evlatlarının herhangi birine sarıldığını ya da gülümsediğini bile çok görmemişti fakat şu anda babasının çok farklı bir yönünü görüyordu. Her zaman dağ gibi görmeye alıştığı adam önünde neredeyse hıçkırarak ağlamamak için dalından kopmaya hazırlanan sonbahar yaprağı gibi titriyordu.
"Teşekkür ederim kızım. Evladımı diğer herkes gibi yok görmeyip ona bir şans verdiğin için gerçekten çok teşekkür ederim."
Yaşlı adam gelininin elini bir kez daha sıktı. Sonrasında ise elini geri çekerek kucağındaki kitabın kapağının üzerine bıraktı. Bakışları yeniden gelininin yüzünden Hande'ye kaydı.
"Mehir'in hazır mı?"
Hande, eliyle pantolonunun cebini yoklayarak başını salladı. Sol cebinden mendile bükülmüş üç bilezik çıkardı. Bilezikleri elinde tutarken biraz çekingen bir tavırla yüzünü sağında oturan kıza döndü ve elindeki altınları ona uzattı. "Çok üzgünüm ama birikimimle sadece bunları alabildim."
Zehra, önce bileziklere sonra da onları ona uzatan eşine baktı. Eş! Küçücük iki harften oluşan ancak anlamı büyük olan bu kelime şimdi ne kadar da doğru hissettiriyordu. Her şey bu haneye geldiği o ilk günden ne kadar da farklıydı. İlk günlerde asla ısınamayacağını, yanlış yerde olduğunu düşünüp ağladığı bu evin bir gün evi olacağına, korktuğu kişinin değerini kazanacağına asla inanmazdı. Oysaki şu anda her şey ne kadar da doğru geliyordu. Ona içinden söylediği eşim kelimesi bile... Gittikçe parlayan yeşilleri kendisini izleyen çekik gözlerin arasında gidip gelirken ona bakan bakışların tuhaf bir şekilde kalbini de ısıttığını hissetti. Sanki hipnoz olmuş gibi bilinçsizce elini ona doğru uzatılan mendili kavrayan ele uzattı. Mendili tutmak yerine yumuşak parmaklarının temas ettiği çalışmaktan sertleşmiş olan parmakları tuttu. "Mehir istemiyorum," dedi, hiç düşünmeden. Gözleri gülümserken bakışları Hande'nin kısa bir an için çatılıp açılan kaşlarına, oradan da hafifçe aralanan dudaklarına kaydı. Nasıl yutkunduğunu hem sesli bir şekilde duymuş hem de hareket eden kası sayesinde gırtlağının üzerine inen bakışlarıyla tanık olmuştu. "Seninle ayrılmayı düşünmeyeceğime göre Mehir'e ihtiyacım yok. Ama olur da zorda kalırsak, eminim onları zor günlerimiz için sen benden daha iyi muhafıza edersin. Ez ji te bawer im, Hande. Ez ji her tiştî zêdetir bi te bawer im." (Sana güveniyorum Hande. Sana her şeyden çok inanıyorum."
Başını salladı Hande zira konuşmakta güçlük çekiyordu. Dolan gözlerini onu izleyen yeşillerden ayırarak tüm bu manzarayı en az onun kadar yoğun duygularla izleyen babasına döndü. "Başlayalım," dedi, titreyen sesiyle.
Daha öncesinden babasını herhangi bir cinsiyet kelimesini kullanmaması açısından da uyarmıştı. Diğer imama söylemesi için babasıyla öncesinden konuşmuştu ve şimdi karşısında herhangi başka bir imam değil de babası oturduğu için içi bir hayli rahattı. Babası onu utandıracak herhangi bir şey söylemeyecekti.
Kapı tıklandığında daha önce de babasıyla birlikte avluda konuştukları biri erkek biri kız olarak yaşı tutan kardeşlerinden ikisinin şahitlik için geldiğini fark etti. Bu yüzden Zehra merakla dönüp kapıya bakarken Hande nefesini dışarı üfleyerek dizkapaklarının üzerinde duran ellerini yumruk yaparak heyecanını boğmaya çalıştı.
Gelenler kardeşleriydi. Onlar da geçip Hande'nin solunda oturduklarında Zehra, babası kurandan sureler okumaya devam ederken kimseler görmeden uzanıp elini tuttu. Hafifçe parmaklarını sıktığında Hande gülümsemeden edemedi. Heyecanını yatıştırması için yanında olduğunu, bu işte birlikte olduklarını ona en nahif haliyle göstermeye, hissettirmeye çalışıyordu.
O da Zehra'nın elini hafifçe sıkarken aynı zamanda dönüp onu izleyen ve bakışları buluştuğu anda kahvelerine kilitlenen yeşillere baktı. Ancak babasının sorusuyla bakışlarını ve elini Zehra'dan çekmek zorunda kaldı.
İlk önce soruyu Zehra'ya sordu.
"Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a'zam Ebu Hanife hazretlerinin içtihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, Maho evladı Hande'yi eşliğe kabul ettin mi?"
Zehra, "Ettim" dedi, heyecandan titreyen sesiyle. Sonrasında babasıyla birlikte Zehra'nın da bakışları Hande'nin yüzüne doğru kaydı. Benzer soru ona da sorulduğunda Hande ilk önce gergin bir şekilde yutkunarak hafifçe gülümsedi, çünkü, Zehra'nın ona baktığını hissedebiliyordu. Yüzünü sağına döndü ve onu kendi iradesiyle eşliğe kabul eden eşine içten bir tebessüm sunarak, "ettim" dedi cesaretle. İlk defa herhangi bir kuşku ve tereddüt hissetmeden ona eş olarak seçilen kızın gözlerine gururla bakabildi. Onun için seçilmiş değil, bizzat kendi iradesiyle Zehra tarafında istenen biri olduğunu hissetmek tuhaf ve aynı zamanda mutluluk hissettiren bir histi.
Şahitler de şahitlik ettikten sonra babası eski bir imam olarak nikahlarını geçerli kıyıp artık evli bir çift için okunan duaya başladı.
"Allah'ım! Bu evliliği mübarek eyle! Aralarında ülfet, geçim, sevgi ve evliliklerinde sebat nasip eyle, bunları nefret, geçimsizlik ve ayrılıktan koru! Allah'ım!..........."
Duanın gerisini ne Hande ne de Zehra duymuyordu, çünkü o esnada ikisi de birbirlerine bakıp gülmekle meşguldüler. Hande, önünde babası ve yanlarında kardeşlerinin olduğunu ilk defa umursamadan uzanıp eşinin elini tuttu. Avucu arasındaki yumuşak dokunuşu hissetmek tuhaf ama aynı zamanda da dünyanın en doğru, en güzel hissi gibi geliyordu.
"Bi rastî spas!" (Teşekkür ederim) dedi, içindeki tüm o dizginleyemediği sevincini yüzündeki tebessümüne taşırırken. Zehra da ondan farksız değildi. Avucunun arasındaki elinin parmakları parmaklarını sıktığında neredeyse ağlamaklı sesiyle cevapladı. "Spas ji bo ku hûn jina min a rastîn in." (Asıl eşim olduğun için ben teşekkür ederim)
Cidden söylemeden geçemeyeceğim. Eskiden Türkçe karakterlerin olduğu kurgular yazamazdım ama Hande Baladın o kadar kafamdaki karakterlere duruşu, fiziği, tarzı, havasıyla uyuyor ki onun içinde bulunduğu her kurgumu keyifle yazıyorum. Hanzeh yazmaktan bi ara ciddi ciddi soğumuştum ama yok cidden Hande'nin içinde bulunduğu bir şeyden iki gün soğusan üçüncü gün yeniden ısınıyorsun :) Neyse Baladın övgüsü bu kadardı :d
Bölümü sevdiniz mi bakalım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUEDA / gxg / g!p
Romance"Sonra o çıkıverdi karşıma, hem de en ihtiyaç duyduğum anda... O, güven duygusuna en muhtaç olduğum anda çekip çıkarıverdi beni..."