Oy oy benim minnoşlarım çok bekledi :) Sahurda birazcık zaman yakalamışken hızlıca küçük de olsa bölüm yazmak istedim size. Keyifli okumalar dilerim 💖
Gece geç saatlerde herkes odasına çekildikten sonra Hande odalarının önündeki açık avludaydı. Oradan köyün dağların yamacına doğru uzanan zifiri karanlığını izliyordu. Gökyüzündeki yuvarlak ayın aydınlattığı birkaç küçük ağacın tepesi dışında tüm her yer kapkaranlık bir çöl gibi görünüyordu. Tıpkı içi gibi...
"Neden uyumuyorsun?"
Arkasından Zehra'nın sesini duyduğunda elindeki rakıyı taşın üzerine bırakıp omuzu üzerinden arkasına döndü. "Uyku tutmadı," dedi yalan söyleyerek. Her ne kadar yalan söylemeyi sevmese de bazen gerçekleri söylemek yalanı söylemekten daha zor geliyordu ona. Uyumuyordu çünkü uyuyamıyordu. Düşünüyordu, hiç içinden çıkamayacağı zihninin kilitli noktalarından kurtulmaya çalışıyordu ancak bunu yapması imkansızdı.
"Yanında oturabilir miyim?" diye sordu Zehra. Hande, bakışlarını onu mahcubiyetle izleyen yeşillerden parmaklarıyla oynayan stresli ellerine indirdi ve gülümsedi. Kafasını hızlıca önüne dönüp taşın üzerine bıraktığı rakı kadehine baktı. Sonra ise yüzünde mahcup bir bakışla yüzünü tekrar arkasında duran kıza çevirdi. "Alkol alıyorum, rahatsız olmaz mısın?"
Hayır, dercesine kafasını salladı Zehra ve Hande onun bu görüntüsü karşısında içten bir şekilde gülümsedi. "Gel otur o zaman. Ancak üşürsün, içeriden yanına battaniye al öyle gel."
Zehra, kafasını sallayıp içeri geçti Hande ise onu izlemeyi bırakıp önüne döndü. Çok fazla geçmeden Zehra geri döndü. Arkasına dönmesine bile gerek yoktu, adım seslerinden onun geldiğini hissedebiliyordu. Omuzlarının üzerine yün bir battaniye örtüldü. "Kendin dışında herkesi düşünmekten tam olarak ne zaman vazgeçeceksin?" Hande, şaşkın şaşkın ama içinden yükselen önleyemediği bir hayranlıkla yanına oturan kızı izledi. Zehra, yerine rahatça yerleşip omuzlarına sokularak onunla birlikte oturmaya başladığında yüzünü dönüp onu izleyen gözlerine baktı. Hande, dalgın bir şekilde gülümsemeye başlarken, "Hûn ne her kes in!" (Sen herkes değilsin)
Zehra, ilk önce hiçbir cevap veremedi. Gözlerine yoğun bir şekilde bakan çekik gözlerin arasında dolaştırdı bakışlarını ve o an için boğazının hiçbir zaman duymadığı büyük bir heyecanla kuruduğunu fark etti. Yutkunma gereği duydu ve nihayet dudaklarını kıpırdatabildiğinde, "Hûn ji bo min ne her kes in," diye fısıldadı. (Sen de benim için herkes değilsin)
Kafasını salladı Hande ve karşısındaki kızın gözlerine daha fazla bakamayacağını anladığında yüzünü önüne döndü. İlk defa bu avluda simsiyah çölü izlerken gülümsüyordu. Zehra'nın yönünde olan sağ yanağındaki gamze belirginleşmişti. Zehra, gülümseyen yeşilleriyle onu izliyor ve bu zamana kadar gördüğü hiç kimseye yakışmadığı kadar gamzelerin Hande'ye yakıştığını düşünüyordu. Aniden içinden gelen bir dürtüyle kafasını yavaşça eğerek Hande'nin sağ omuzuna yatırdı. Genç kadının derin bir iç çektiğini fark etti ve bunun üstüne kollarını onun beline sararak o da tıpkı Hande gibi köyün karanlık manzarasını izlemeye koyuldu.
Hande, yanındaki kadehi eline alarak tamamen bitirip geri bıraktığında boşta kalan sol elini cebine soktu ve avucunun arasına aldığı küçük kutuyu kavradı. İçinde iki tane alyans vardı. Kasabaya indiğinde biriktirdiği tüm parayı onları almak için kullanmıştı. Eğer bir gün Zehra isterse o yüzükleri takmak isterdi. Hayal bile olsa onu hissedebilmek, daraldığı anlarda onlara dokunarak, izleyerek rahatlamak için almıştı yüzükleri ve bir gün nasip olursa o hayalin gerçekleşebilmesi için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Zehra, boşta kalan sağ elini dizinin üzerine alıp avuçlarının arasında sıktığında bu hayalin imkansızlığı korkusu zihninden uçup gitti. Kim bilir belki de bir gün gerçekleşebilirdi...
---
Sabah kahvaltısından sonra Hande odun toplamak için küçük erkek kardeşleriyle birlikte ovalara gidecekti fakat babası onu bir köşeye çekip bugün gitmemesi için durdurmuştu.
"Evlat bu iş çok uzadı artık. İmamla konuştum, bugün nikahınızı kıymak için eve gelecek."
Yerinde donup kalmıştı Hande. Onun için en çok gerçekleşmesini dilediği hayaliydi bu fakat aynı şeyin Zehra için geçerli olmayacağından ödü kopuyordu. Zorla evlendirilmiş, ondan nefret etmişti. Güç bela güvenini kazanmayı başarmıştı Hande ve şimdi bir emrivakiyle aralarına tekrar bir uçurum açmak istemiyordu.
"Bavo, ez nikarim vî karî bikim. Ew naxwaze!" (Baba bunu yapamam. O istemez!"
Yaşlı adam başını olumsuz anlamda salladı. "Ma ew ê bikeve hembêza xwe û bê zewac bijî? Ew çawa nikare?" (Koynuna girip nikahsız mı yaşayacak? Nasıl istemez?)
Hande, hiçbir şey söylemedi ta ki arkasından yaklaşıp kolunu tutan Zehra dikkatini çekinceye kadar. Afallamışçasına bakışlarını babasının yüzünden Zehra'ya döndü. Karısı yüzünü doğrudan babasına döndü. "Ji bo ku em bizewicin tu astengî nînin." Hande, tüm bu olanlara inanamıyordu. Zehra'nın istemediği bir şeyi yaptığından neredeyse emindi. Bu yüzden de babasının orada olduğunu umursamadan bedenini karısına dönüp Zehra'nın iki kolunu da avuçları arasında kavradı. Kafasını olumsuz anlamda yanlara doğru sallarken doğrudan dolu gözlerle gözlerine bakan yeşillere odaklandı. İçine derin bir acı saplandı. O gözlerde yaş görmeye katlanamıyordu. "Tu ne mecbûrî, Zehra!" (Zorunda değilsin Zehra)
"Çi wateya wê nîne? Yan ev yekîtî çênebû?" (Ne demek zorunda değil? Yoksa bu birliktelik gerçekleşmedi mi?)
Zehra, korku dolu gözlerle gözlerine bakarak kafasını sağa sola döndü ve neredeyse ağlayacakken fısıltıyla, "Yapma," dedi. Babası hala bir cevap bekliyordu ve Hande karısının elini tutarken kaskatı kesilmiş bir yüzle babasına döndü. "İmamı çağır baba." Gözlerini istila eden ıslaklıktan da Zehra'nın sürekli bir şeyleri yapmak zorunda kalmasından da nefret ediyordu. Dün gece ne hayal ederken şimdi ne yaşıyordu. Böyle olmasını hiç istemezdi. Yine Zehra mecburi bir şekilde onunla birlikteliğe zorlanıyordu.
---
Nasıldı millet? Kısa da olsa anlamlı bölümlere geçiş için gerekli bir bölümdü :) Hadi bakalım sonunda nikahlıyoruz bizimkileri 😂 Öyle hop diyince de nikah olayı gerçekleşmeyecek birilerinin kafasına takılabilir dinen yasaklığı var diye uyarayım dedim. Önümüzdeki bölüm bizi çekişmeli bir bölüm bekliyor haberiniz olsun😃
Ve gelelim önemli bir duyuruma. Çok fazla hanzeh yazdım. İlk yazan bendim bu sitede hatırlıyorum birçoğunun ilk başta dalga malzemesi olsa da kurgularım çoğunuza bu ikiliyi sevdirebildi. Bunun için aşırı mutlu ve memnunum ama artık hikayelerim tekrara dönüyor gibi hissediyorum. Sürekli aynı karakterleri işlemek sıkıcı ve yorucu oluyor haliyle. Elimde olan ve taslaktaki bütün hanzehleri bitireceğim, size söz veriyorum fakat yavaştan özgün ve bazen de diğer karakterleri işlediğim kurgulara geçiş yapmak istiyorum. Size kalemimden çıkan en iyi beş kurgunun ilk üçüne girecek tatta iki hikayemi bırakıyorum alta. Onlara göz atmanızı istiyorum💜
Özellikle Carla & Rebeca ikilisi için wattpad'in görüp göremeyeceği kurguları yazma planım var. Kızlarımı da hanzeh gibi benimseyin 😄
Öpüldünüz🥰😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUEDA / gxg / g!p
Romance"Sonra o çıkıverdi karşıma, hem de en ihtiyaç duyduğum anda... O, güven duygusuna en muhtaç olduğum anda çekip çıkarıverdi beni..."