Gözlerini açtığında yüzüne vuran gün ışığıyla yüzünü buruşturarak bileğini gözlerinin üstüne kapattı.İçkiyi fazla kaçırmıştı. Hâlâ yatakta yatmasına rağmen başı dönüyordu.
Bir anda koca yatakta tek yattığını fark ettiğinde elini yatağın sağına doğru uzattı ve parmakları sıcak, tanıdık bir kola temas etti. Kafasını kaldırıp yatağın soluna baktı ve Zehra'yı kollarının üzerine kafasını dayayıp uyurken buldu. Soğuğa rağmen gece boyunca sırf onu rahatsız etmemek için yerde oturarak yatağın kenarına yaslanmış öyle uyumuştu.
Anında endişeyle yatakta doğruldu. Zehra'nın yanından ayağa kalkarak yalpalamasına rağmen ayakta durmaya çalıştı. Saat daha çok erkendi. Biraz daha uyuyabilirdi yeter ki uyandırmadan onu yatağa yatırmasını bileydi.
Yavaşça kollarını Zehra'nın kollarının altından geçirerek beline sardı ve dizlerinin de altından geçirdiği sağ elinin baskısıyla genç kadını yerden kaldırdı.
Neyse ki sendelese de onu düşürmemişti. Zor da olsa Zehra'yı uyandırmadan yatağa yatırmayı başardı.
Onunla o yatakta yatmayı, ona dokunabilmeyi, onu sevmeyi öyle çok istiyordu ki, ancak artık bunu yapamazdı. Onu boşadığı andan itibaren yaşamayı da bırakmıştı. Bir süre sonra düşünmeyi de bırakacaktı. Hislerinin uyuşması ilk değildi. Yine yapabilecekti.
Avluya çıktığında Bekir çoktan oradaydı. Elinde bir bardak dumanı tüten çayını yudumlarken avludan doğan güneşi izliyordu.
"Yanlış yapıyorsun Hande," dedi, ona bakmadan gelenin o olduğunu anlayarak.
Hande, arkadaşının yanına gelip durdu. Bekir anında elini Hande'nin omuzuna bıraktı. Onun deli gibi acı çektiğini güneşi izlerken dolan gözlerinden anlayabiliyordu.
"Kendine işkence etmeni anlıyorum ama bunu o kıza yapma bari."
Öfkeleniyordu. Kimsenin onun hislerini anlamamasına deli gibi öfkeleniyordu.
Zehra, ona ait değildi. Zehra'nın ilk onu gördüğü gün söylediği sözleri onun dışında kimse duymamıştı. Eskiden bunun pek önemi yoktu çünkü küçük bir umut da olsa içinde yeşermiş ve Zehra'nın onu sevebileceğini düşündürtmüştü fakat gerçekler tamamen başkaydı. O adamın yazdığı mektubun sıcaklığı hâlâ avuçlarının arasında hissedebiliyordu. Sen bana aitsin demişti. Zehra üzerinde hak talebinde bulunmuştu. Hande, o satırları unutamıyordu...
"Yüzünde gözü olan herkes o kızın sana aşık olduğunu görebiliyor Hande sadece sen görmek istemiyorsun. Bu mutluluğa layık görmüyorsun kendini. Seni sevdiğine inanmıyorsun. Aslında inanıyorsun ama kabullenmek istemiyorsun."
"Bizden önce köye gidip Kemal'le konuşmanı ve Zehra'yı getireceğimi söylemeni istiyorum. Köyün girişinde seninle buluşalım. Onu nereye götüreceğimi bana söyle."
Bekir kafasını salladı. Konuşmanın hiçbir anlamı yoktu. Hande, ne yapacağını bir kere kafasına koymuştu. Kemal'i çocukluğundan tanıyordu. Ciğeri beş para etmez bir herifin tekiydi. Hande de bunu görecekti. Tek umudu arkadaşının aşina olduğu çelik gibi kalbiydi ki, o kızı Kemal gibi bir şerefsize bırakmayacağına inanmak istiyordu.
"Köyün girişinde buluşalım," dedi ve Hande'yi gün batımını izlerken avluda bırakarak ahırlara indi.
"Bana hayatım boyunca hiçbir şey vermedin. Sadece tek bir sefer bana mutlu olma şansı tanıdın ama onu da şimdi elimden alıyorsun. Belki de günün birinde beni yarım yarattığın için seni affedebilirdim ancak benden onu aldığın için seni hiçbir zaman affetmeyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUEDA / gxg / g!p
Romance"Sonra o çıkıverdi karşıma, hem de en ihtiyaç duyduğum anda... O, güven duygusuna en muhtaç olduğum anda çekip çıkarıverdi beni..."