İkinci kez evlilik teklifi alıyordum. Hem de aynı adamdan... Sanki tarih tekerrür ediyordu. İlkinde çok mutluydum ama sonu kötü bitmişti. Peki ikincinin sonu nasıl olurdu?
Korkularım vardı. Ancak korkularıma rağmen korkusuz yaşamak istiyordum artık. Sadece korku da değil. Beni tutsak edecek her türlü duyguya karşıydım. Ancak bu cüretkar bir şekilde sınırsız yaşayacağım anlamına da gelmiyordu.
"Hemen evlilik istemediğimi biliyorsun Fırat."
Gözlerinde hayalkırıklığı yakalayacağımı sanırken o kendinden emin ve dik bir şekilde karşımda dikilmeye devam ediyordu.
"Biliyorum," dedi hafif tebessümle. "İstediğim hemen nikah kıymak değil zaten. Kendini ne zaman hazır hissedersen o zaman... Kaç gündür babamın babanla konuşacak pek çok zamanı olmuştur. Ama konuşmadı. Çünkü benden haber bekliyor. Çünkü ben ilk senden duymak istiyorum. Babandan önce senin rızan önemli benim için Pelda. Bu yüzden biraz daha düşün diye sana birkaç gün vermek istedim. Belki bu süreçte fikrini değiştirirsin diye..."
Son sözü dudaklarından isteksizce çıkıyormuş gibi hissettirdi. Söylüyordu ama sanki doğru çıkmasından da korkuyordu.
Ben sessiz kalınca o yeniden devam etti. "Benimle evlenmeyi gerçekten istiyor musun Pelda? İçinde en ufak bir acaba varsa ben yine beklemeye devam ederim seni. Tek ki her şey senin içine sine sine olsun."
Söyledikleri beni hem şaşırttı hem de mest etti. Karşımdaki adamı hâlâ eski Fırat sanırken değiştiğini fark ettim. Zira eski Fırat olsa öyle mi şöyle mi demez, ne istiyorsa onu dayatırdı.
Yüzümdeki memnuniyetle gözlerinin içine bakarak gözlerimi açıp kapattım. "Ben duygularımdan eminim Fırat. Ne istediğimden de... Ha sana gelecek olursam; tereddütlerim yok değil ama güvenmesem zaten baştan tavrımı ortaya koyar, aşkından ölsem de sana herhangi bir ümit vermezdim. Ben.." deyip yutkunarak sustum. Zihnimde kelimelerimi toplamaya çalışırken gözlerinin içine yeniden baktım. "Ben sadece hemen evlenemeyecek, birden düzenimi değiştiremeyecek kadar yorgunum. Ailelerimizin bilgisi ve rızası dahilinde, evliliğe giden yolda hem biraz dinlenmem hem de kendimi dinlemem lazım. Bir kez acele ettik, sonu hüsran hezeyan... Bu kez adımlarımı sağlam atmak istiyorum."
Gözlerime anlayışla bakması bana kendimi çok iyi hissettiriyordu. Beni anlıyordu. Kendi menfaatlerini, isteklerini bir köşeye koymuş sadece beni dinliyordu.
İri ellerini omuzlarıma koyup beni kendine çekerken çenesini başımın üzerine getirdi. Varlığını hissetsem de ağırlığını bana vermiyordu. Elleri sırtımda birleşmiş hafif hafif üzerinde gezinirken göğsüne kapanmış bir haldeydim. Düzenli atan kalbinin sesi, eşi benzeri olmayan kokusu, sıcacık ve görünmemi engelleyecek kadar devasa olan bedeni... Sığınağımdı burası benim. Dünyada hiçbir yer beni buradaki kadar huzurlu ve güvende hissettiremezdi.
"Tamam güzelim." dedi saçlarımı okşarken. "Madem sen istiyorsun, kararından eminsin babam en kısa zamanda konuşacak İhsan amcayla."
***
Bir sonbahar akşamı radyodan çıkmış evime adımlıyordum. Kışa oldukça yakın olduğumuz için hava iyiden iyiye soğumuştu. Gökyüzünden yeryüzüne incecik bir yağmur atıştırıyordu. Bugün ilk iş günümdü. Bütün gün çalışmayı ne kadar özlediğimi fark etmiştim. En önemlisi de kendimi işime verebilecek kadar zihnimin berrak olmasıydı.
Annemden hâlâ bir haber yoktu. Ancak kötü bir şey olsa illa ki duyardım diye düşünüyorum. Sağlık durumunu bilmiyorum ama Rojin'in yanında rahatı yerinde olmalıydı. Hiç görmediğim ablamı başkalarından duyduğuma göre az çok tanıyordum artık. Annemi rahat ettirmek için elinden geleni yaptığını biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFDERİN (DÜZENLENDİKTEN SONRA BÖLÜMLER YENİDEN YÜKLENECEK)
RomanceKüçücük bir kıvılcımın beni tutuşturacağını asla bilemezdim. Ateşi yakan oydu, Yangını başlatan oydu, Yangını harlayan oydu, Yangın oydu, Yanansa bendim.. Berrak, içi dışı görünen sığ bir su kadar Saftım, beyazdım. O ise sonu görünmeyen dipsiz bir...