Selammlar🥰
Öncelikle nasılsınız?
Bölümlerin geciktiğine dair bir sürü sitem mesajı alıyorum. Biliyorsunuz ki artık evliyim. Hayatım baştan sona değişti diyebilirim. Eskisi gibi sık sık oturup da yazamıyorum. Çünkü bir ev çevirmek gerçekten çok zamanınızı alıyor. Tabi evdeki durumların dışında ekstra şeyler de çıkıyor. Yani anlayacağınız bile isteye uzatmıyorum bölüm aralıklarını. Ama eskiden her hafta bölüm yayınlarken teşekkür etmeyen insanların şimdi bana sitemde bulunmalarını da anlamsız buluyorum. Ne zaman müsait olur, bölümü tamamlarım o zaman yayınlarım. Elimde asla tamamlanmış bölüm tutmadım, tutmayı da düşünmüyorum. Şikayetçi olan okumaz ya da kütüphanesine ekler sonra okur, emin olun siz bilirsiniz🙂
Oy verip yorum yapan herkes keyifle okusun, zamanım, emeğim helali hoş olsun❤
Karanlık... Zifiri bir karanlık sarmıştı etrafımı. Hiçbir şey göremiyordum. Sahi neredeydim ben? Zindan? Mahzen?
Uyanalı ne kadar oluyordu?
Burada zaman kavramı yoktu. Zamanı gözlemleyebileceğim ne bir saat ne de pencere vardı. Kaç saattir buradaydım bilmiyorum. Kim tarafından kaçırıldığıma dair en ufak bir fikrim yok. Benden ne gibi bir kazançları olacağını kestiremiyorum. Kime ne yapmıştım da buradaydım? Ailemin maddi gücü de ortadaydı sonuçta. Kim benden ne isterdi?
Ne çok soru birikmişti?
Ancak elimde bir tane bile cevap yoktu.
Kendime geleli tam olarak ne kadar olmuştu bilmesem de bu durumu kabullenmeye yetecek kadar zaman geçtiğini tahmin edebiliyordum. Belki bir gün,belki iki...
Kafayı yemek üzereydim. Yüzüm gözyaşlarımın bıraktığı izlerle yapış yapış olmuştu. Boğazım bağırmaktan acıyordu. Vücudumun çeşitli yerleri ağrıyordu. Kalbim sızlıyordu.Yemek getiren herif dışında şimdiye kadar kimseyle karşılaşmamıştım. O da benimle asla konuşmuyor, bana herhangi bir tepki vermiyordu zaten.
Ailem bana ulaşamayınca muhtemelen bir gariplik olduğunu anlamıştı. Belki de polise çoktan haber vermişlerdi. Ancak bu kara delik gibi odada her geçen dakika ile gitgide o kadar umutsuzlaşıyordum ki beni bulabileceklerini sanmıyordum.
Hiçbir yerim bağlı değildi ama tutsaktım ben. Kimin esiriydim peki? Kadın tüccarları mı, organ mafyası mı? Başka ihtimal yoktu. Çünkü benim başka düşmanım yoktu. Kimseyle hiçbir sorunum yoktu. Tamam, herkesle güllük gülistanlık bir ilişkim olmayabilirdi. Mahallede takıştığım birkaç kişi de vardı üstelik. Bilge, Rıdvan... Belki de Harun... Ama hiçbirinin gücü beni buraya hapsetmeye yetmezdi. Ben profesyonel kişiler tarafından kaçırılmıştım.
Aklımdaki binlerce soru işaretinin içinde boğuşurken hapishane kapılarını andıran demir kapı bir anda açılarak, sessiz ortamı bir kez daha bıçak gibi kesti. Meraklı ama daha çok nefret dolu gözlerle kapıya odaklanırken şimdiye kadar gördüğüm aynı kişiyle karşılaşmanın monotonluğunu ve biraz da hayalkırıklığını yaşıyordum. Ancak bu kez elinde yemek getirdiği bir tepsi göremiyordum. Gözlerim kısılırken olduğum yerden hareket etmedim. Şimdiye kadar o kapı her açıldığında ben kaçmaya çalışmıştım ama hala burada olduğumdan da anlayacağınız üzere başarılı olamamıştım.
İri yarı olan esmer adam yanıma yaklaşıp aniden üzerime doğru eğilince ben de hızla geri çekildim. Ancak yaptığım hareket, hoşuna gitmemiş olacak ki kaşları çatılır gibi oldu. Gözlerime baktı kısa bir süre. Sert, kemikli ve kirli bir yüzü vardı. Yani madden temizdi ancak manevi açıdan... Açsak bir sürü kötülük, pislik dökülecekti sanki içinden. Tuhaftı, yüzünü benden gizlememesi. Belki de bu yüzden beni kaçıran esas kişinin olmadığını düşündürtüyordu. Esas suçlu o olsa yüzünü kurbanına göstermeye çekinebilirdi. Ancak bu adamda zerre korku ya da tereddüt yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFDERİN (DÜZENLENDİKTEN SONRA BÖLÜMLER YENİDEN YÜKLENECEK)
RomanceKüçücük bir kıvılcımın beni tutuşturacağını asla bilemezdim. Ateşi yakan oydu, Yangını başlatan oydu, Yangını harlayan oydu, Yangın oydu, Yanansa bendim.. Berrak, içi dışı görünen sığ bir su kadar Saftım, beyazdım. O ise sonu görünmeyen dipsiz bir...