Selamlar güzellerim 🥰Nasılsınız?
Beni merak edeniniz varsa son zamanlarda hem üzücü hem de hareketli birkaç hafta geçirdim maalesef. Önce bebek beklediğimi öğrendim, daha sonra kalbinin atmadığını ne yazık ki. Bir süre beklenildi ancak kalp atışı duyulmadı bir türlü. Bu yüzden Çarşamba günü küçük bir operasyonla vücudumdan alındı. Şimdi daha iyiyim şükür. Hayırlısı diyorum. Her şerde bir hayrın gizli olduğunu bilmek kalbimi ferahlatıyor. Hayatıma dair şeyleri sizlerle geçmişte paylaştığım gibi yine paylaşmak istedim. Çünkü sizi okur olarak değil, ailem olarak görüyorum. İyi ki varsınız her biriniz❤
Bölümün çoğu bitmişti, bu yüzden bol bol dinlendiğim şu günlerde sizi daha fazla bekletmemek adına hızla tamamlayıp düzenledim. İnşallah beğenirsiniz, hatam varsa şimdiden affola 🖤
Oy verip yorum yapan herkesin bu mübarek cuma günü hürmetine tüm duaları kabul olsun, bölümü keyifle okusun😘
Kafamın içinde dolaşan ses, başımdaki katlanılmaz ağrı, göğsümdeki sızı... Gözlerimi güç bela araladığımda ilk gördüğüm tavandaki beyaz ışık oldu. Güçlü ışık başımdaki ağrıyı daha da şiddetlendirdiği için gözlerimi açmamla kapatmam bir olurken bir kez daha duydum o tanıdık sesi.
Nasıl yani? Ölmemiş miydim ben? Yoksa bu bir rüya mıydı? Özlediğim ve beni hem mutlu eden hem de üzen sesin sahibini başka bir şekilde görmem mümkün müydü zaten? Bir düştü bu. Uyanınca bitecek bir düş...
"Çok üzdüm seni, ağlattım. Bir tanesine bile kıyamadığım gözyaşlarının sebebi oldum. Sözlerinin ağırlığı altında ezildim durdum bunca zaman. Sen beni affetmiş olsaydın bile ben kendimi hiçbir zaman affedemem ki... Sen unutsan bile ben unutamam ki... Beni anlamanı beklemem senden, çünkü ben de anlamıyorum kendimi. Ama yemin olsun ne o sözleri isteyerek söyledim ne de senden ayrılmayı istedim. Benden nefret etmen, buradan gitmen gerekiyordu. Ettin ve gittin. Amacıma ulaştım güya. Yokluğunda bir paçavra gibi oradan oraya savrulup durmaktan başka bir şey yapamadım. Sen gittin ama ardında bir enkaz bıraktın. Sen yokken ben hiç ben olamadım ki zaten. Sana çok geç ulaştım, çok çabuk kaybettim. Ama ben seni kaybetmeyi hiç istemedim Pelda'm. Allah belamı versin..."
Söyledikleri gerçek miydi yoksa benim duymak istediklerim mi?
Gördüğüm bir rüyaysa bu kadar heyecanlanmam normal miydi peki?
O susarken ben de kendimi zorlayarak kirpiklerimi kıpırdattım ve gözlerimi zorlukla bir kez daha araladım. Kısa bir an sesin sahibini ararken yeniden konuşmasıyla gözlerim onu bulmayı başardı. Yanı başımda duruyor, elimi tutuyordu ve gözleri yüzümde değil elimdeydi. Eli ter içinde kalmıştı. Sesi titriyordu. Gözleri kızarmıştı. Göz altları mordu. Onu daha önce hiç bu kadar kötü gördüğümü hatırlamıyorum. Bu bir rüyaysa neden onu en güzel haliyle göremiyordum?
"Allah belamı versin bu kalp benden çok sana attı. Başka da kimseyi içine almadı. Nefesim de sendin nefesimi kesen de... Dünüm de sendin bugünüm de... Senin için hiçbir şey aynı olmayabilir. İçindeki ben de... Bir daha hiç biraraya gelemeyebiliriz. Ama içimi rahatlatan bir şey var: Bizi ayrı düşürenler, senin canına göz dikenler de artık gün yüzü görmeyecek Pelda'm. O baban olacak şerefsiz puşt ömrünün geri kalanını tutsak geçirecek. Sen yaşamaya devam edeceksin ama o nefes aldığı her gün daha çok ölecek."
Işık beni ne kadar rahatsız etse de gözlerimi tekrar kapatmaya korktum. Sanki kapatıp yeniden açarsam Fırat yok olacaktı. Bu yüzden o konuşurken ben hem izledim hem dinledim. Sadece sesi, kendisi olsa bir hayal ya da rüya diyebilirdim. Peki ya mimikleri... Sevincini de üzüntüsünü de yansıtan yüz ifadesi neydi? Ayrıca tutuşu o kadar gerçek, o kadar hissettiriciydi ki sanırım ben hâlâ yaşıyordum ve rüya görmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFDERİN (DÜZENLENDİKTEN SONRA BÖLÜMLER YENİDEN YÜKLENECEK)
RomanceKüçücük bir kıvılcımın beni tutuşturacağını asla bilemezdim. Ateşi yakan oydu, Yangını başlatan oydu, Yangını harlayan oydu, Yangın oydu, Yanansa bendim.. Berrak, içi dışı görünen sığ bir su kadar Saftım, beyazdım. O ise sonu görünmeyen dipsiz bir...