Wonwoo bir hafta boyunca evden çıkmamıştı. Yalnızca yatağında uyuyor, dışarı adım atmıyordu. Rowoon'dan gelen aramalara da cevap vermemişti. Wonwoo artık Kim erkekleri ile uğraşmak istemiyordu. Her seferinde zor duruma düşüyor, Mingyu yüzünden kendisinden nefret ediyordu.
Rowoon'un yaptıklarını da sineye çekeceğini sanmıyordu. O aptal neden onunla konuşmadan o fotoğrafları yaymıştı ki? Öncelikle Wonwoo ile konuşması gerekirdi. Wonwoo kafasındaki iç çatışma nedeniyle gerçekten de nefes alamıyordu. O bunları hakedecek ne yapmıştı? Wonwoo asla kötü bir insan olmamıştı, kimseye zararı olmazdı. Belki onun da tek suçu Soohe gibi aşık olmaktı. Sahi, aşık olmak suç muydu?
Rowoon'un yalvaran mesajlarını görmezden gelmek zor olmamıştı. İkisini de tamamen görmezden gelip yeni bir sayfa açmaya karar verdi
Mingyu sadece üzgün olduğu ile ilgili milyon tane mesaj yollamıştı. Pişmandı ya da yine Wonwoo'yu kandırıyordu, Wonwoo emin değildi ancak umursamadı. Kim Mingyu'nun saçmalıklarından ve sürekli değişen ruh halinden bıkmıştı. Ona ayak uydurmak zordu. Her an ne düşünüyor diye düşünmek, ona göre temkinli davranmak zorunda değildi. Bundan bıkmıştı. Bu sefer sondu. Mingyu'nun şansı yoktu. Ona verebileceği tüm krediyi doldurmuştu. Her zaman istediği gibi davranamazdı. Wonwoo onun şımarık oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi davranması yüzünden deliye dönüyordu. Wonwoo'nun sahibi değildi. Bunu kafasına sokmalıydı. Onu kilitlerken aklından ne geçiriyordu ki?
Telefonu yeniden çaldığında homurdandı. Rowoon ya da Mingyu aramayı kesebilir miydi? Wonwoo homrudanıp telefonu kapatmak isterken aramadaki ismi görünce olduğu yerde doğruldu ve oturur pozisyona geçti.
"Ahh, alo?"
"Wonwoo?"
"Evet baba?"
Seungcheol'ün kaşları çatıldı. Wonwoo'nun ses tonundaki boğuk ton onu endişelendirdi.
"Wonwoo bir sorun mu var? Sesin neden bu kadar boğuk geliyor?"
Önceki gece ve ondan önceki gecelerde de ağlayan Wonwoo sesinin neden boğuk geldiğini babasına söyleyemezdi.
Wonwoo alnını ovuşturdu ve gözlerini kırpıştırdı. "Hayır," dedi birden. "Yeni uyandım; biraz dalgınım."
"Ahh," dedi Seungcheol iç çekerken. "Jeonghan ve ben seni bekliyoruz. Geçtiğimiz hafta seninle bu konu hakkında konuşmuştuk. Junmyeonlara akşam yemeğine davetliyiz."
Wonwoo offladı. "Ben gelmezsem olmaz mı?"
Seungcheol, "Aile yemeği olacağı için gelmemen hoş olmaz. Gelemeyecek kadar kötüysen sorun yok," dedi ancak gelmesini istediği her halinden belliydi.
Wonwoo onlara karşı kötü hissettiği için onu reddecek gücü kendinde bulamadı.
"Pekala, bana biraz zaman verin. Duş alıp kendime gelmem gerekiyor."
"Tamam, aceleye gerek yok."
~~~~~
Araba yolculukları boyunca Jeonghan Wonwoo'da bir şeyler olduğunu hissetmişti. Wonwoo'ya sorular sorsa da Wonwoo babasına bir sorun olmadığını, söylemişti. Jeonghan huzursuzdu. Sorunun Rowoon olup olmadığını sorduğunda Wonwoo bu konu hakkında konuşmak istemediğini belirtti. Jeonghan daha fazla kurcalamamaya karar vermişti ancak içi asla rahat değildi. Eğer oğlunun üzgün olmasının sebebi Rowoon ise bunu öderdi.
Wonwoo arabadan indiklerinde büyük bir evle karşılaştı. Evleri gerçekten de büyüktü. Wonwoo için ev pek de umrunda değildi. Bir an önce buradan gitmek istiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/323334926-288-k780796.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lean On Me/ Meanie ✓
Fanfiction{TAMAMLANDI} Wonwoo'nun güzel yüzüne bakarken gözlerinin içi titredi. "Güzeldin tamam mı, aklımı başımdan aldın. Çok güzeldin ve sadece seni düşündüm. Her seferinde seni düşünmekten nefret ettim. Senden nefret ettim. Her seferinde kendimi kandırmaya...