Wonwoo Mingyu'nun aramasını kabul etti ve telefonu cebine kattı. Mingyu bütün hafta boyunca pazar gününde ondan ses kaydı istediğini belirtmişti ancak dün aniden ses kaydı olayı aramaya dönüşmüştü. Rowoon Wonwoo'ya yan bir bakış attı.
Wonwoo ona gülümsedi. Son anda aklına gelen şeyle Rowoon'a baktı. "Öncelikle içeri girmeden önce seni bir önemli bir konu hakkında bilgilendirmem gerek. Buna şaşırma."
Rowoon omuz silkti. "Şaşırmam, neymiş bu önemli konu?"
Rowoon gülerek sormuştu. Wonwoo gergince sırıttı ve gözlerini kıstı. "Benim iki tane babam var."
Rowoon'un gözleri anında genişledi. "Siktir," diye mırıldandı. "Ciddi misin? Tanrı'm çok havalı."
Wonwoo ona şaşkınca baktı. "Sen ciddi misin?"
"Evet, Wonwoo bu havalı."
Wonwoo gülümsedi. "Teşekkür ederim, bu pek bahsetmeyi sevdiğim bir konu değil. Yalnızca içeri girdiğinde şaşırma."
Rowoon kaşını yavaşça kaşıdı. "Yani bu durumda sen evlatlık mısın? Tanrı'm böyle sorduğum için gerçekten de üzgünüm."
"Hayır, beni babam doğurdu. Bak kafanın karıştığını görebiliyorum ama gerçekten de sonra açıklayacağım. İkisi de erkek ve birisi beni doğurdu. Bir erkeğin hamile kalması çok riskli falan falan... Babam taşıyıcı hamile kaldı. Sonrasında sana detaylı bir şekilde anlatırım ama önce içeri girelim."
Rowoon şaşkın olsa da bunu gizlemede iyiydi, yalnızca kafasını sallamakla yetindi. Sorun yoktu onun için, gerçekten de sorun yoktu. Wonwoo'nun eşcinsel ebevynleri olması da kulağa tatlı gelmişti ve hemen kendisi ve onunla ilgili hayallere dalmıştı. Tek şoka uğradığı şey Wonwoo'nun babasının aslında annesi olmasıydı, ya da annesinin babası. Bu düşünceyle suratıyla buruşturdu. Kulağa tamamen mantıksız geliyordu. Baba babadır, anne annedir. İkisi de babasıydı.
Wonwoo zile uzunca bastı ve geri çekildi.
Rowoon tatlıca Wonwoo'ya sordu. "Elini tutmalı mıyım?"
Mingyu'nun konuşmalarını dinlediğini bilen Wonwoo kafasını iki yana salladı. "Hayır, buna gerek olduğunu sanmıyorum."
"Pekala, sen nasıl istersen."
Kapı açıldı. Jeonghan göründü, arkasından da onun belini saran Seungcheol onu tuttu.
"Hoşgeldiniz," diyen Jeonghan'ın sesi her ne kadar dostane ve sevimli çıksa da ilk işi olarak Rowoon'u baştan aşağı taradı.
Rowoon Jeonghan'ın bu hareketi ile gerilse bile kendisini gülümsemeye zorladı. Wonwoo'nun babaları oldukça genç ve yakışıklı görünüyordu. Wonwoo'yu doğuranın hangisi olduğunu düşündü ancak çabucak daha zayıf olanın olduğuna karar verdi.
Onlara baba mı demeliydi? Çok mu samimi olurdu? Amca? Fazla mı yaşlı olurdu? Hyung? Şimdilik fazla samimi olmayan bir şeyler söylemeliydi.
"Hoşbulduk," diyen Rowoon elindeki çiçeği Jeonghan'ın kollarına bıraktı.
Jeonghan jest karşısında ağzı açılırken gülümsedi. Rowoon saygıyla önlerinde eğildi. "Sizinle tanışmak için sabırsızlanıyordum."
Jeonghan heyecanla kıkırdarken gözleri kocasının gözleri ile buluştu. Seungcheol Jeonghan'ın memnun ifadesi ile daha da memnun oldu. "Biz de memnun olduk canım, kapının önünde durmayın. Bir an önce içeri girin."
Jeonghan ikiliyi evin içine alıp onları içeri çekti. Rowoon evi inceledi. Ev büyüktü. Wonwoo'nun varlıklı bir ailenin çocuğu olduğu yalnızca temiz ve güzel yüzüne bakılarak bile anlaşılıyordu ancak gördüğü şeyle tahmin ettiğinden daha zengin olduklarını fark etti. Büyük ihtimalle amcasından bile daha zengin.
![](https://img.wattpad.com/cover/323334926-288-k780796.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lean On Me/ Meanie ✓
Fanfiction{TAMAMLANDI} Wonwoo'nun güzel yüzüne bakarken gözlerinin içi titredi. "Güzeldin tamam mı, aklımı başımdan aldın. Çok güzeldin ve sadece seni düşündüm. Her seferinde seni düşünmekten nefret ettim. Senden nefret ettim. Her seferinde kendimi kandırmaya...