Yemekten sonra ellerini yıkamak için ayağa kalktı. Wonwoo bütün gün insanların ona olan bakışlarına maruz kaldığı için rahatsız hissediyordu.
Herkes fısıldaşıyordu, Wonwoo bunalmış hissetti. Nefes alamıyordu. Changkyun da yoktu. Yani insanlara önlerine dönmelerini söyleyecek kimse yoktu.
Wonwoo lavaboya girdiğinde biraz daha rahatlamış hissetti. İçeride kimse yoktu; rahatça ellerini yıkayabilirdi
Ancak çok geçmeden kapı açıldı. Wonwoo gördüğü kişiyle asık olan yüzü gevşedi ve gülümsedi.
"Selam."
Oğlan normaldeki neşeli haline kıyasla kafasını hafifçe eğdi ve kısa bir selam verdi. "Selam."
Wonwoo kaşlarını çattı. "Bir sorun mu var Rowoon?"
Rowoon omuz silkti. "Hayır."
Wonwoo ısrarcı davrandı. Rowoon'un elini tuttu. "Hayır, yalan söylüyorsun. Bir sorun var. Bunu görebiliyorum."
"Demek benimle ilgili bir şeyleri görebiliyorsun," diyen Rowoon'un ses tonundan ne kadar kırıldığı belli oluyordu.
Wonwoo'nun kaşları anlamsızca çatılırken Rowoon'un dediği şeyleri idrak etmeye çalıştı.
"Ne?"diye sordu Wonwoo. "İstemeden yanlış bir şey mi yaptım?"
Rowoon onun elini tuttu. "Senden ne kadar hoşlandığımı bildiğin halde bir erkek arkadaşın olduğu gerçeğini benden gizledin Wonwoo."
Rowoon'un dediği şeyle yüzü kızaran Wonwoo konudan sapmamak için kafasını iki yana salladı. Erkek arkadaş saçmalığı da nereden çıkmıştı?
"Erkek arkadaş mı?"diye sordu gözlerini kırpıştırırken.
Rowoon parmaklarını onunkilere kenetledi. "Evet."
"Benim bir erkek arkadaşım yok."
"Bütün herkes bunu konuşuyor," dedi Rowoon suratını asarken. "Bunu duyduğum zaman o kadar korktum ki Wonwoo seni kaybedeceğim sandım."
Wonwoo gergince kıkırdadı. Rowoon'a ümit mi veriyordu. Rowoon'un boşuna ümitlenmesini istemiyordu ancak ondan vazgeçmesini de istemiyordu.
"Rowoon?"
"Hmmm?"
"Sana ümit mi veriyorum?"diye sordu gergin bakışlarını Rowoon'un üzerinde gezdirirken.
Rowoon kafasını iki yana salladı. "Hayır, ben kendi kendime ümit veriyorum." Sonra da Wonwoo'nun yanağını hafifçe okşadı. "Ben... Sanırım... Aşık oluyorum. Sana aşık oluyorum ve bu beni korkutuyor."
Ardından gözüne çarpan detayla kaşlarını çattı ve Wonwoo'nun tişörtünü hafifçe aşağı indirdi. Wonwoo'nun vücudu kırmızı-mor çürüklerle kapılıydı, bunu yapan bir insan olamaz, diye düşündü.
Rowoon aralanmış ağzıyla kafasını kaldırdı ve Wonwoo'ya baktı. Wonwoo da en az onun kadar şaşkın görünüyordu.
Rowoon izlerin aynısından Wonwoo'nun ensesinde de olduğunu farketti. Bütün gün insanların konuştuğu şey bu olmalıydı.
Rowoon öfkeyle iç geçirdi ve gözlerini kırpıştırdı. Wonwoo'ya döndü.
"Ensendeki izlerden haberin var mı?" diye sordu. Yumuşak ve neredeyse acıyan bir şekilde sormuştu. Oğlana hesap sormaya hakkı olmadığını biliyordu.
Oğlanın yüzündeki şok olmuş ifadeye bakılırsa Wonwoo'nun bundan haberi yoktu. Rowoon sesli bir şekilde iç çekti. Elini Rowoon'un elinden kurtardı ve aynadan kendine bakmaya çalıştı. İzlerin ne kadar mor olduğunu farkettiğinde dudakları aralanan Wonwoo Mingyu'nun bıraktığı çürüklerle bakarken yutkundu ve kısık bir sesle küfretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lean On Me/ Meanie ✓
Фанфик{TAMAMLANDI} Wonwoo'nun güzel yüzüne bakarken gözlerinin içi titredi. "Güzeldin tamam mı, aklımı başımdan aldın. Çok güzeldin ve sadece seni düşündüm. Her seferinde seni düşünmekten nefret ettim. Senden nefret ettim. Her seferinde kendimi kandırmaya...