20

742 45 14
                                    

Smut*

Parmaklarını Wonwoo'nun ipeksi teninde gezdiren Mingyu Wonwoo'nun karnında dilini gezdirirken göz ucuyla Wonwoo'ya baktı.

Wonwoo karnında hissettiği hisle zevkle kıvrılırken Mingyu sırıttı. Wonwoo'yu böyle iki büklüm görmek hoşuna gitmişti. O kadar uzun zamandır beyaz tene dokunamıyordu ki... Bunu gerçekten de özlemişti. Oğlanın teninden yayılan vişne kokusunu, oğlanın yumuşaklığını ve sıcaklığını özlemişti. Altında zevkten iç çekerken duyduğu hafif sesi duyduğunda deliriyor gibi hissetti. Wonwoo'nun melodik iniltileri insana kafayı yedirtecek cinstendi.

Mingyu onun ince belinin kenarlarını okşarken Wonwoo'ya sormak için geri çekildi.

"Tadın çok güzel bebeğim. Hoşuna gidiyor mu?"

Wonwoo yutkunurken kafasını salladı.

Mingyu onun belini belli belirsiz sıktı. "Konuş bebeğim. Seni duyamıyorum."

Womwoo Mingyu'nun derisini yumuşak bir şekilde okşaması yüzünden aklını kaçıracak gibi hissetti. Yutkundu. Sesini bulması neredeyse bir dakikasını almıştı. "Evet."

Mingyu erkeksi bir şekilde kıkırdadı.

Yanakları kızarmıştı. Mingyu Wonwoo'yu öpmek için doğruldu ve dudaklarını oğlanın dudaklarıyla birleştirdi. Küçük dudakları kendi dudaklarının arasına alıp çekiştirdi ve dilini Wonwoo'nun ağzına daldırdı. Wonwoo elini onun yanağına koyduğunda öpücüğün arasında gülümsedi. Oğlanın ağzına daha fazla erişim sağlamak için kafasını eğdi. Dili Wonwoo'nunkiyle buluştu. Wonwoo'nun dilinin etrafında gezinen dili, Wonwoo'nun dişlerine kaydı. Oğlanın belini hafifçe sıktı.

Öpüşmek her zaman bu kadar güzel bir şey miydi, diye düşündü. Öpüştüğü kişi Wonwoo olduğu için mi böyle hissettiğini düşündü. Çünkü oğlanın ağzı bağımlı olunmayacak gibi değildi. Tatlı ve kendine özgü dudakları, her zaman dudaklarından yayılan vişne kokusu Mingyu'nun Wonwoo'yu yiyip bitirmek istemesine neden oluyordu.

Wonwoo çok güzeldi. Kedi gibi kıvrılan tatlı ağzı, gülünce kırışan burnu, tilki yavrusu gibi gözükmesini sağlayan gözleri, dünyanın en güzel köprücük kemikleri, narin boynu, hassas teni, alnına düşen kahverengi saçları, ince beli, şımarık kıçı, ince ve bir kızdan daha güzel olan parmakları... Kısacası Wonwoo parça parça güzeldi... Bütünken ise diyecek kelime bulamıyordu insan. Tek bir kusuru bile yoktu.

Wonwoo'nun dudaklarından zorlukla ayrılan Mingyu, Wonwoo'nun boynunu köprücük kemiğinden başlayarak yaladı. Bir köpek gibi Wonwoo'yu yalamak istemesi tuhaftı. Belki de değildi. Wonwoo bu kadar güzel olmasaydı Mingyu'nun zihni bu kadar kirli olmazdı.

Wonwoo'dan yayılan müstehcen seslerin arasından Mingyu beyaz boyuna dişlerini batırdı ve hafifçe ısırdı. Mingyu dilini gezdirdiği yeri sertçe emdi. Orada büyük bir morluk oluşacağına emindi. Bu düşünce ile sırıttı.

Kasıklarını Wonwoo'nunkilere yavaşça sürttü. İkisinin de sertliğinin birbirine sürtünmesi ile aynı anda inilti döküldü dudaklarından.

"Wonwoo... Benim Wonwoo'm..." Mingyu iniltilerinin arasından beyaz vücudu işaretlemeye ve her yerini öpmeye başladı. Eski izlerden eser yoktu. Bu yüzden yenileri ile doldurmaya karar verdi.

Wonwoo'nun beli yay gibi bükülürken kafasını yastıktan kaldırdı ve Mingyu'nun saçlarını hafifçe okşadı. Mingyu'nun ona karşı şefkatli tavrı ve onu iyi hissettirme çabası yüzünden aklını yitirmesine az kalmıştı.

Mingyu onun yüzünün her yerine öpücük bırakırken oğlanın bileklerini başının iki yanında tutuyordu. Wonwoo Mingyu'nun öpücüklerime karşılık vermekte zorlanıyordu. Mingyu yüzünden başı dönüyordu. Kalbi çırpınıyordu.

Lean On Me/ Meanie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin