Mingyu haftanın geri kalanında Wonwoo'yu görmemişti ve onu takip eden hafta boyunca da. Neden bu kadar eksik hissediyordu ve bir ibne için bu kadar üzgündü? Amacı bu değil miydi, onu becerip atmak. Peki bu his de neydi? Neden Wonwoo'nun ona attığı nefret dolu bakışı ve kapıdan çıkmadan önce ona bakmaya tenezzül bile etmediğini bu kadar umursuyordu?
İç geçirdi. Mingyu amacına ulaşmıştı ancak hala eksik bir şeyler vardı. Bir erkekle seks yapmak düşündüğü kadar iğrenç hissettirmemişti. Wonwoo'nun penisine bakmadığı ve ona dokunmadığı için bu da onu rahatsız etmemişti.
Deliği... Mingyu hırıltıya benzer bir ses çıkardı. O sıkı, sıcak deliği... Mingyu iki haftadır penisinin etrafını saran o sıcak duvarları düşünmekten sürekli pantalonununda oluşan çadıra engel olamıyordu.
Tıpkı şu anda olduğu gibi. Mingyu hiç bir şey yapmadan tekrar kalkan sikine lanet etti. Mingyu kısık sesli bir küfür edip ayağa kalktığında arkasından seslenen Jaehyun'u duymazdan geldi.
Tuvalete gidip hemen bunu indirmesi gerekiyordu. Mingyu tuvalete girdi. Tuvalete girdiğinde haftanın geri kalanı boyunca görmeyi beklediği kişiyle karşılaştı.
Wonwoo. Karşısındaydı. Tek parça. Belki bıraktığından çok daha iyi ve sağlam görünüyordu ama o buradaydı, şu anda tam karşısında.
"Ohh." Mingyu'nun tek söylenidiği bu olmuştu. Günlerdir zihnini kurcalayan kişiyi karşısında görünce kelimelerin hepsini yutmuş ve ne diyeceğini bilememişti.
Wonwoo bakışlarını ondan çevirdi ve gitmek isterken Mingyu onu sertçe tuttu ve gitmesine izin vermedi.
Mingyu o kadar duygulara gömülmüştü ki sızlayan penisini bile unutmuştu.
Wonwoo kafasını kaldırıp ona baktı. Mingyu onu tam 10 gündür görmüyordu ve şimdi ona nerede olduğuyla ilgili hesap sormak istiyordu ama bunu ne hakla yapacağını bilmiyordu. Hangi vasıfla ona bunu sorabilirdi ki?
"Gitmeliyim, dersim var."
Wonwoo kısık sesli bir şekilde mırıldanmıştı.
Mingyu işaret parmağıyla Wonwoo'nun üzerindeki siyah sweatshirt'ün yakasını hafifçe aşağı doğru indirdi. Kendi yaptığı derin ısırık izinin azalmasına rağmen hala orada olduğunu farketti. Wonwoo yakasını telaşla kaldırdı.
Mingyu'nun ne amaçla ona yaklaştığını merak etti. Bunu ona sormak istese bile yapmak için ağzını açmadı.
"Çekil."
Mingyu yapmadı. Wonwoo'yla konuşmak ve sorunu halletmek, ona gerçekten de üzgün olduğunu söylemek istiyordu.
"Wonwoo," diye mırıldandı.
Wonwoo kafasını kaldırıp pes eden bir ifadeyle yüzüne baktı. Mingyu onun bu bakışı altında ezildi ve tamamen savunmasız kaldı.
Wonwoo'nun tilki-kedi gözlerine bakmak ve onları bu kadar yakından görmek içinin titremesine neden olmuştu.
"Eğer söyleyecek bir şeyin yoksa izin ver, gideyim."
"Var," dedi Mingyu sesli bir şekilde yutkunurken. "Bak ben gerçekten üzgünüm. Sen yavaşlamamı istediğin zaman yavaşlamalıydım ama yapmadım. Lanet olsun! Üzgünüm! Yalnızca sana ne kadar üzgün olduğumu anlatmama izin ver."
Mingyu onun bileğini tuttu. Tutuşu güçlü değildi. Varla yok arası bir tutuştu.
Wonwoo ona yüzünde o ifadeyle baktı. Tiksinme ve acıma dolu bir bakışla. Wonwoo'nun Mingyu'ya attığı bakışlar buz gibiydi. Wonwoo'nun bakışları altında kendini küçük ve değersiz hissetti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lean On Me/ Meanie ✓
Fanfiction{TAMAMLANDI} Wonwoo'nun güzel yüzüne bakarken gözlerinin içi titredi. "Güzeldin tamam mı, aklımı başımdan aldın. Çok güzeldin ve sadece seni düşündüm. Her seferinde seni düşünmekten nefret ettim. Senden nefret ettim. Her seferinde kendimi kandırmaya...