Changkyun uyuyan sevgilisini uyandırmadan ilk yaptığı şey Jaehyun'un kıyafetlerinden birini üzerine geçirip Wonwoo'nun arabasının anahtarını ve Wonwoo'ya ait olan telefonu alarak evden çıkmak olmuştu.
Sevgilisinin o gelene kadar uyanmayacağına emin olsa bile her ihtimale karşı erkenden döneceğine dair bir mesaj göndermişti.
Birkaç dakika içinde tanıdık binaya geldiğinde anahtarları yanında olmasına rağmen zile bastı.
Wonwoo'nun kapıyı açmasını beklerken iç çekti. Wonwoo ile düzgünce ona bağırmadan, onu suçlamadan onunla konuşacaktı. Bütün gece düşünüp buna karar vermişti.
Kapı açıldığında karşısında Wonwoo yerine Rowoon'u gördüğünde kaşları çatıldı.
"Günaydın," dedi Rowoon uyku mahmuru bir sesle.
Changkyun Rowoon'a yalnızca Mingyu'nun kuzeni olduğu için bile öfkeliydi. Rowoon'un nasıl biri olduğunu bilmiyordu. Onun kötü biri olmadığını hissediyordu ancak ne de olsa o bir Kim'di. Kim Mingyu ile aynı kanı taşıyordu. Dün Rowoon'un Wonwoo'yu bırakmış olmasını içten içe takdir ederken içindeki Wonwoo'nun abisi gibi davranan korumacı hissiyata engel olamıyordu.
"Günaydın. Wonwoo uyanık mı?"
Rowoon 'bilmiyorum' dercesine omuz silkti. "Bilmiyorum, odasında sanırım."
Changkyun kaşlarını çattı. "Sana burada kalmamanı söylemiştim," dedi ayakkabılarını çıkarıp içeri geçerken. "Ama sabah geliyorum ve sen burada mısın?"
"Wonwoo ısrar edince-"
Changkyun onun lafını kesti. "Sevişmediniz değil mi?"
Rowoon karşısındaki gencin dediği şeyle şaşkınlıkla kendi tükürüğünde boğulurken öksürmeye başladı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Changkyun Rowoon'a endişe ile baktı. "Dostum iyi misin?"
Rowoon kafasını sallarken göğüs kafesini ovuşturdu. Changkyun neden ve nasıl bu kadar açık sözlü olabilir, diye düşündü.
"İyiyim, yalnızca fazla açık bir insansın."
Changkyun umursamazca omuz silkerken kendini salona attı. "Böyle olması gerekiyor," dedi kendisini takip eden Rowoon'a. "En azından sevişip sevişmediğinizi öğrenmiş oldum."
Rowoon utançla kızarırken bir cevap veremedi. Changkyun onun bu hali ile kıkırdadı. Rowoon'un önceki gece yattığını düşündüğü koltuğun üzerine oturdu. "Burada mı uyudun?"
Rowoon kafasını hafifçe salladı. "Evet."
"Rahat mıydı?"
Rowoon tekrardan kafasını hafifçe salladı. Changkyun'un açık sözlü olması onun gerilmesine neden oluyordu.
"Gerilmene gerek yok," dedi Rowoon'un gerginlikten kıvrandığını farkeden Changkyun. "Sadece sana takılıyorum."
Rowoon gerginliğini atmak için gülmeye çalıştı. O sırada gözlüğünü tişörtüyle silen uykuru mahmuru bir suratla gelen Wonwoo'ya baktı. Tanrı'm her sabah bu çocuğun yüzüne bakıp uyanabilirdi, her gün gördüğü ilk yüz Wonwoo'nun yüzü olabilirdi. Rowoon bu kadarının kalbine fazla geldiğini düşündü. Wonwoo bu hayat için gerçekten de fazlaydı. Rowoon buna alışabilirdi, Wonwoo'yu her haliyle görmenin bir ayrıcalık olduğunu düşündü. Açken nasıldı, yemek yerken nasıldı, film izlerken nasıldı; sürekli soru soran bir tip miydi yoksa film boyunca susan biri miydi? Wonwoo ile ilgili her ayrıntıyı öğrenmek istedi.
Changkyun; Rowoon'un Wonwoo'ya olan hayranlık dolu bakışlarını farkettiğinde gözleri ikili arasında gezindi. Dudaklarında oluşan sırıtışa engel olamamıştı. Wonwoo ve Rowoon? Kulağa güzel geliyordu. Onlara her an bir çift ismi bile düşünebilirdi. WonWoon ya da belki de WonRow? Kafasını iki yana salladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lean On Me/ Meanie ✓
Fiksyen Peminat{TAMAMLANDI} Wonwoo'nun güzel yüzüne bakarken gözlerinin içi titredi. "Güzeldin tamam mı, aklımı başımdan aldın. Çok güzeldin ve sadece seni düşündüm. Her seferinde seni düşünmekten nefret ettim. Senden nefret ettim. Her seferinde kendimi kandırmaya...