28

546 45 38
                                    

Mingyu her gün Wonwoo'nun yaşadığı sitenin önünde arabasının içinde uyuyordu ve ona tatlı donutlar ve sevimli hediyeler gönderirken; Wonwoo ise sabahları ona gelen yiyecek ve sevimli sürprizleri çöpe gönderiyordu. Mingyu yüz yüze görüşmek için bir çaba gösterirken Wonwoo ondan kaçıyordu. İki gün önce de Rowoon gelmişti ve yaptıkları için ne kadar üzgün olduğunu belirtmişti. Mingyu kadar utanmaz değildi, Wonwoo'yu sonrasında rahatsız etmedi. Pişman olduğu her halinden belliydi.

Üniversitede de her şey yolundaydı. İnsanlar ona karşı çok sevecen ve arkadaş canlısıydı. Mingyu her sabah hoparlörlerden güzel şarkılar dinletirken herkes bu durumdan memnundu ancak bugün hoparlörlerden yankılanan ne bir müzik ne de Mingyu'nun sesi vardı. Wonwoo belli etmese bile içten içe şaşırdı.

 "O piçle konuşmamı ister misin?"

Wonwoo kafasını iki yana salladı. "Hayır, gerek yok. Hem baksana, bugün sesi soluğu çıkmıyor."

Changkyun onun saçlarını okşadı. "Peki sen ne yapacaksın?"

Wonwoo omuz silkti. "Artık duymazdan gelmek daha kolay. Sanırım, artık o da bittiğini anlamıştır."

 Changkyun onun omzuna dokundu. "İyi misin Wonwoo?"

Wonwoo kafasını ona çevirdi. "İyiyim, neden kötü olayım ki? Gerçekten de iyiyim, bir paranoyak gibi davranmayı kes."

"Pekala yarınki düğüne geleceksin değil mi, eğer gerçekten de kendini iyi hissetmiyorsan seni zorlayamam ama gelirsen çok hoşuma gider."

Wonwoo en yakın arkadaşına parlak bir şekilde gülümseyerek, "Tabii ki geleceğim," dedi.

Changkyun onun saçlarını okşadı. Wonwoo eskisi gibi tuhaf bakışlara maruz kalmıyordu. Aksine bu durum eğlenceli bir hal almıştı, en azından diğerleri için. Wonwoo'ya Mingyu'yu affetmesini söylüyorlardı. Hepsi Kim Mingyu'nun kırılan kalbi için fazla endişeliydi. Bazıları ise Mingyu'dan gelen şarkıların ve Wonwoo'nun dağıttığı yiyeceklerden yararlanmak güzeldi. Wonwoo ve Changkyun sıralarına otururken Wonwoo sırasının üzerine konulmuş bir şey bulamayınca afalladı. Mingyu sanırım gerçekten de pes etmiş, diye düşündü. Bunun için üzgün değildi, kesinlikle üzgün değildi. En azından artık bittiğini anladığına sevindi. Onun yokluğunda Wonwoo daha mutluydu, eskisinden çok daha huzurlu. Uykuya hemen dalıyordu, iştahı artmıştı. Herkes durumu zaten bildiği için sır saklamak yoktu. Omuzlarına binen bir yük yoktu. Rahatlamış hissediyordu. Tüy gibi hafiflemişti.

Durumu öğrencilerin bildiği kadar hocalarında bildiğini fark etti. Dedikodular onların kulağına kadar gitmişti. Gitmese bile Kim Mingyu'nun yolladığı hediyeleri ve Jeon Wonwoo ben affet, sensiz yapamıyorum, tarzındaki bağırışlarına en az bir kez şahit olmuşlardı. Bazılarının derste gözü Wonwoo'ya takılıyor, imalı bakışlar atıyordu.

Hatta dedikodulara bayılan iktisat bilimi öğretmeni Bay Lee, Wonwoo'nun kulağına eğilip, "Erkeklere güven olmaz. Onu tamamen süründür," demişti. Wonwoo şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti. 

Bugün hediye yoktu, Kim Mingyu'nun yankılanan sesi yoktu, Kim Mingyu yoktu. Sanırım gerçekten de bitti, diye düşündü. Arkasına dönen kızla düşüncelerinden sıyrılan Wonwoo kendisine seslenen kıza baktı.

"Wonwoo sen ve Mingyu oppa barıştınız mı? Bugün oppa-"

"Hayır," diyerek Wonwoo'nun yerine yanıt verdi Changkyun. "Önüne dön."

Kız yanaklarını şişirerek önüne dönerken Wonwoo kafasını iki yana salladı.

~~~~~

Lean On Me/ Meanie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin