12

843 64 125
                                        

Wonwoo Mingyu'nun evine gideceği süre boyunca gergindi. Yol boyunca ne olacağını, Mingyu'nun ona vereceği cezayı düşündü. Mingyu bir şey diyorsa asla boş konuşmazdı. Gitmek istemese de Mingyu'ya olan korkusu galip geldi ve hazırlanıp Mingyu mesaj atınca hemen evden çıkmıştı.

Gergince titrek bir nefes aldı. Mingyu'nun evine ilk kez geldiği zaman gibi hissetti. Gözü Mingyu'nun evinin penceresinde takılı kaldı.

Taksi ücretini ödeyip gergince taksiden indi. Taksiden indiğinde titreyen dizlerine kısık bir sesle küfür mırıldandı. Hayatı boyunca hiç bu kadar diken üstünde hissettiği bir anı hatırlamıyordu. Mingyu'nun ona vereceği cezanın ne olduğunu düşünüyordu. Kafasında binlerce farklı felaket senaryosu vardı. Hepsi de birbirinden korkunçtu.

Wonwoo hala Mingyu'nun neden kendisini kandırdığını düşünüyordu. Bunu yapmayı aklından bile geçirmemişti. Mingyu'nun bu kanıya nereden vardığı konusunda en ufak bir fikri bile yoktu.

Esmer adam ona kendini açıklama şansı bile vermiyordu. Wonwoo kendine gelene kadar yolun kenarında oturmaya karar vermişti. Mingyu ile konuşacağı konuşmayı kendi kendine tekrarlıyordu.

Öncelikle kendini açıklayacak ve sonrada o sakinleşene kadar bekleyecekti.

Telefonun çalmasıyla irkildi ve elini cebine götürdü.

Kim Mingyu arıyor...

Wonwoo elleri titrerken aramayı kabul etti ve derin bir nefes alıp telefonu yavaşça kulağına götürdü.

"A-alo?"

Kekelemesiyle kendine içinden küfür etti. Sakinleşemeyeceğini düşünüyordu.

"Daha ne kadar orada oturmayı düşünüyorsun?"

Mingyu'nun dediği şeyle Wonwoo gözle görülür bir şekilde irkildi. Gözleri kocaman açılmıştı.

"B-ben..."

"Yukarı gel Won," diyen Mingyu'nun sesi sakin çıkmıştı. "Dakikalardır seni bekliyorum."

Wonwoo Mingyu'nun görüp görmediğinden emin olmasa bile kafasını salladı. "Tamam."

Wonwoo ayağa kalktı ve eliyle kalçasında olduğunu düşündüğünü tozları silkti ve çantasını omzuna attı. Ayağa kalktı.

Wonwoo Mingyu'nun kaldığı apartman dairesinin önüne geldiğinde kapı açıldı. Wonwoo asansörün en üst kattan en aşağı inmesini beklerken nefes egzersizleri yapıyordu. İçinden saymaya başladı. Eskiden hep işe yarardı ama bu sefer yaramadı.

Asansör durdu ve Mingyu'nun katına geldi. Wonwoo yavaşça asansörden indi ve Mingyu'nun dairesinin önüne geldi. Zili çalmasına bile gerek yoktu, dairenin kapısı hafifçe aralıktı. Wonwoo demir kapıyı yavaşça iterken ayakkabılarını çıkardı.

Ayakkabılarını içeri koyup çantasını kenara bıraktı. Montunu asarken Mingyu'ya bakmak için kafasını uzattı ancak esmer oğlan ortalıkta görünmüyordu.

Sesinin titrememesine dikkat ederken, "Hyung," diye seslendi. "Neredesin?"

"İçeri gel Won."

Wonwoo'nun kafası karışmış bir şekilde kaşları çatıldı. Mingyu'nun sesi neden bu kadar tatlı geliyordu. Gerçekten de kulağa hiç bir sorun varmış gibi gelmiyordu.

Wonwoo dizlerinin jöle gibi olduğunu hissetti ve en başta yürümekte zorlandı.

Salonun kapısını açtığında şaşırdı. Romantik bir atmosfer salona hakimdi. Mumlarla dolu bir masa, güzel piştiği belli olan et ve İtalyan makarnası vardı.

Lean On Me/ Meanie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin