Oy vermeyi unutmayınızzz
~İyi okumalar~♫ Sufjan Stevens - Mystery Of Love ♫
"Sen nereden çıktın be! Korkudan altıma ediyordum!"
Jungkook'un hâlâ yüksek çıkan sesi ile iyice sıkmıştım kendimi. İçimden tekrarlayıp duruyordum: hiçbir şey görmedim. O kadar hızlı döndüm ki hiçbir şey görmedim. Yalnızca silueti. O kadar. Bunları ona da söyleyecektim ama omzumun dürtülmesiyle ne söylemem gerektiğini hızla unuttum.
"Kaplumbağa gibi ne kabuğuna çekiliyorsun Taehyung!? Uke uke tavırları bırak da aç gözlerini! Koskoca varissin ya,"
"Ne?" dedim büyük bir şaşkınlıkla. Oysaki onun sesi benim aksime oldukça gevşekti. Gözlerini devirdiğine emindim çünkü bu resmen sesine yansıyordu.
"Aç şu gözlerini, çoktan havluya sarıldım," beni dürtmeye devam ettiğinde derin bir nefes vermiştim. Gözlerimi araladım yavaşça ve ışığa alışmayı beklemeden yüzüne baktım.
"Hiçbir şey görmedim. Gözlerimi o kadar hızlı kapattım ki hiçbir şey görmedim. Gerçekten!" hızlı hızlı kendimi açıklamaya çalışmam onu güldürmüştü. Bir yandan da başını iki yana sallıyordu.
"Görsen ne olacak sanki? Aynılarından sende yok mu yoksa?" kaşları teklikeli bir şekilde yukarıya kalktı ve dudakları hafiften kıvrılırken çenesini de kaldırarak gözleriyle alt tarafımı işaret etti. Simasına yerleşmiş olan ahlaksız ifadeye hayretle bakıp kalırken dilini ağzının içinde döndürüp "Bu kadar abartma prenses," diye gözlerimin içine bakarak fısıldadı.
Umursamazca yanımdan geçip giderken bu rahatlığı kaşlarımın çatılmasını sağlamıştı. Dolabımı açmış, içerisinden kendisine giyecek bir şeyler seçerken hâlâ onu izliyordum. Başını kurularken gördüğüm o havlu, şimdi kalçasıyla dizlerine kadar olan o bölümü kapatıyordu. Bedeni de hâlâ ıslaktı. Saçlarını iyice kurulayamadığı için her bir teline asılı kalan su tanecikleri dövmelerle dolu olan bembeyaz sırtına süzülüyor ve aşağıya indiğinde havlu ile buluşarak emiliyordu. Gözlerimi sıkıca yumup başımı iki yana salladım. Onu tekrardan görüşüme aldığımda çoktan eline birkaç parça kıyafet almıştı.
"Aynı cinsiyette olsak bile bu doğru değil," bir gülüş kaçmıştı ağzından ama kısa sürdü. Havluyu açmadan seçtiği kıyafetleri yatağıma atıp elinde kalan Calvin markalı baksırımı iki bacağından geçirerek yukarıya çekti. Sonrasında görevini tamamlayan ıslak havluyu da yatağıma atmıştı.
"Gay olmadığına göre beni çıplak görmende bir sakınca yok,"
"Bunun gay olup olmakla alakası yok. Mahremiyet denen bir şey var. Ne kadar da utanmazsın!"
"Benim kelime dağarcığımda mahremiyet diye bir kavram yok güzelim. Ama sen de varsa bir dahakine eve gelmeden önce bir şekilde haberim olmasını sağlarsın! Ya da siktiğimin evine o kıymetli paranla bir zil taktırırsın! Çünkü burada üç gündür yapayalnızım! Ve yalnız insanlar çıplaklığı önemsemez!" bir anda öfke kat sayısı artmış ve konuşurken birkaç kez özellikle sonlara doğru çenesi kasılmıştı ancak sonrasında ağzından çıkan kelimeler onu pişman etmiş olacak ki gözlerini kapatıp açtı.
O an kafama dank etmişti demek istedikleri. Bu sinirinin ve uyuzluğunun asıl sebebi üç gündür tamamıyla yalnız kalmasıydı. Bir nevi onu terk etmiştim. Ona babasını ve kötü anılarını anımsatmış olmalıydım. Bunu düşünmek bile kötü hissetmeme yetmişti. Adımlarım üzerine ilerlerken suçlu hissediyordum. Altına eşofmanını geçirdikten sonra yatağın üzerinde duran kapşonluya uzanmayı hedefledi ancak ondan önce davranarak elime aldım ve ona ben uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bird in Cage • Taekook
Fanfiction"Birini sevmek, o kişinin eksikliklerini tamamlamaya gönüllü olmak demekmiş. Bu yüzden sana özgürlüğümü adıyorum kafesteki kuş." -Taekook 𐤀