8: Son Günler 🕊

3.3K 377 338
                                    


Oy vermeyi unutmayınızzz
~İyi okumalar~

♫ Suzume & Toaka - Radwimps


Hiç dünyadaki varlığınızın anlamsız olduğunu düşündüğünüz oldu mu?

Ben birkaç dakikadır, dört duvarın arasında bu düşüncede kaybolup duruyordum.

Yutkunmak geliyordu içimden ama üzerimde bu isteğimi gerçekleştiremeyecek kadar ağır bir yorgunluk vardı. Boğazıma yok edemediğim bir yumru yerleşmişti.

Her şey çok saçma ve anlamsızdı.

İnsanlar kaderlerini bilmezlerdi ama ben biliyordum işte. Ne zaman öleceğimizi bilerek yaşamak gibiydi bu. Neredeyse yaşayacağım her şey aile tarafindan çizilmişti: Taehyung doğacak, Taehyung herkesten uzakta köleden farksız insanların arasında ağır eğitimlerden geçecek, Taehyung başa gelecek ve aile kurallarına uygun ilerleyecek, bu kurallar dışına çıkmayacak, ailenin istediği kişi ile evlenecek, Taehyung baba olacak, kendisi gibi kaderi belli olan bir varlığın dünyaya gelmesini sağlayacak...

Yaşamak bu muydu?

Kendi hayatım hakkında hiçbir kararı öz irademle veremediğim şey miydi?

Ünlü psikolog Rollo May, insanın kendi yaşam çizgisini oluşturması için çeşitli sorumlulukları yine kendisinin alması gerektiğini savunurdu. Benimse kendi adıma sorumluluk almam söz konusu dahi olamazdı. Yaşam çizgim ise sanki şahsım dışında herkesin avuçları arasındaydı.

"Taehyung?"

Duyduğum o kadifemsi ses ile kucağımda duran ellerime bakmaya son verdim. Derin bir nefes almıştım önce. Sonra başımı çevirip dakikalardır benimle birlikte aynı pozisyonda hayatı sorgulayan yoldaşıma baktım. Gülümsemişti anında, sanki kendisinin de canı yanmıyormuş gibi.

Elini yavaşça uzattı ve o zarif, minicik el yanağımla birleşti. Göz kapaklarım kapanmıştı usulca ve tüm odağımı bu dokunuşa vermişken Nana'nın beni kendisine çektiğini hissetmiştim. Sımsıkı sardı bedenimi. Sarılmanın verdiği huzuru Nana öğretmişti bana. Ne zaman kötü hissetsem sarıp sarmalardı bedenimi. Derdi ki benim enerjim çok yüksek, sarılınca kendi enerjimi sana da aktarıyorum. Bu gerçek miydi yoksa böyle dediği için gerçekleştiğini mi düşünüyorum, bilmiyorum ama iyi hissediyordum.

"Onları üç yıl boyunca oyalamayı başaracağız, değil mi?" başımı omzuna yerleştirirken bir yanda da ufak ufak sallayarak onu onaylamıştım.

"Elimden geleni yapacağım Nana, arkadaşlığımızın bozulmasına izin vermeyeceğim," bana güvendiğini belli etmek ister gibi iç geçirmişti. Başı yan bir şekilde omzumda konumlanmışken burnundan süzülen sıcacık nefesi tenimi ısıtıyordu.

Nana her zaman benden daha güçlü olmuştu. Ufak tefek, narin bir dış görünüşe sahip olmasına rağmen hırçın bir karakteri vardı. Çoğu zaman beni yüreklendirme işini üstlenen kendisi olurdu. Ama şimdi deli gibi korktuğunu biliyordum çünkü söz konusu Kim'lerdi. Ne yapacakları belli olmuyordu ve biz artık nişanlıydık. Bugün, Nana'nın Kim malikanesindeki ilk günüydü ve üzerimizde hâlâ nişan kıyafetlerimiz vardı.

Tahmin edemediğim kadar büyük bir kalabalıkla karşılaşmıştık önce. Kim soy ağacına bağlı her birey buradaydı. Tanıdığım kişi sayısı ise oldukça azdı. Bunca insanın arasında olmak beni ölesiye ürkütmüştü. Tüm gün boyunca titremiş ve nefes almakta güçlük çekmiştim.

Dışarıdan sayılı insan katılmıştı, onlar da iş yaptığımız şirketlerin CEO'ları ve önemli bazı şahsiyetlerdi. Bunun dışında ulusal bir kanaldan bir grup haberci gelmişti. Bu sebeple tüm dünya şu an bu nişanı konuşuyordu. Nana ile ufak bir görüntümüz yer almıştı kanallarda. Yüzlerimiz net görünmese bile salonun o ihtişamı, bizim para kokan görüntülerimizi fazlasıyla süslüyordu. Bunun dışında yapılacak hiçbir çekime izin verilmemişti. Nana, garip hissediyorum demişti daha en başından ve gerçekten onu ilk kez bu kadar kaygılı görmüştüm. Belki de benim toparlanamamamın sebebi de buydu. Kısacası kendi nişanımızda ölüden halliceydik. Bu durum karşısında endişelenen tek kişi ise Wooseok'tu.

Bird in Cage • Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin