11: Bir rüzgar gibi 🕊

2.3K 328 83
                                    


Oy vermeyi unutmayınızzz
İyi okumalar

Maroon 5 - Daylight

İçim kadar boş hissediyor, etrafa da aynı bu şekilde bakıyordum. Dakikaların birbirini ne şekilde kovaladığına dikkat etmeyi bırakalı epey olmuştu. Yalnızca ulu orta etrafımı saran barid bir hisle mücadele etmeye çalışıyordum. Bedenimdeki ağrı Taehyung'un gitmesine eş olarak artmıştı.

Moruk, beni gerçekten de fena benzetmişti. O anlar, ölüm vaktimin geldiğini sanıyordum. Gerçi Taehyung olmasaydı muhtemelen ölmüş olacaktım. Resmen son nefesimi vermeden önce, sırf beni ona göstermek için beklemişti. Bana durmadan vurduğu sıralarda düşündüğüm tek şey de buydu zaten. Canımın acımasını aldırmamıştım. Aklımdan sürekli, ölürsem Taehyung'un yaşayacağı vicdan azabı geçip duruyordu.

Onu, birlikte geçireceğimiz son günümüz için yüreklendirmiş olsam da -hatta beni ters giden bir şey olduğu takdirde koruyamayacağını söyleyip uyarmış olsa da suçlu bulduğu tek kişi kendisi olacaktı. Beni yaralı olarak gördüğü andaki bakışından dahi ne kadar pişman olduğu belliydi. Ki zaten kriz geçirmesine sebep olmuştum.

Kim Taehyung'un sıcacık kalbi, insanoğluna verdiği değerle doluydu ve bu değeri kendisinden önceye koyuyordu.

Keşke onu hiç tanımasaydım diyordum şimdi.

Hatta keşke o gün, o şeref yoksunu herif, son nefesimi askeri alanda vermemi sağlayabilseydi. Çünkü başa çıkamıyordum. Üstelik ondan uzak çok bir vakit dahi geçirmemiştim. Yalnızca bu gerçeği bilmek de yetiyordu. İçimde yatan canavar, huzursuzluk içinde durdurak bilmeksizin cebelleşiyordu. Çünkü Kim servetinin tek varisi, hayatımdan bir rüzgar gibi geçip gitmişti. Aptal ben de asla yapmamam gereken bir şeyi yaparak ona tutulmuştum.

Sıkıntıyla gözlerimi kapattım.

İlaçlar tüm bedenimi uyuşturmuş olsa da o kadar fazla tekme ve yumruk yemiştim ki bedenimde oluşan yer yer kırıklar canımı yakıyordu. Eminim ki ilaçların etkisi geçtiğinde ağrıdan duramayacaktım. Olayın sıcaklığı da geçmişti. Ölümlerden ölüm beğenebilirdim artık.

Uzandığım yatakta sıkıntı içerisinde bunları düşünüp iyice dertlenirken içimi umut doldurmaya yetecek o sesleri işittim. Bulunduğum odaya yaklaşan adımlar. Öyle büyük bir hevesle baktım ki kapıya; yapamadı, geldi diye geçirip duruyordum içimden. Kapı açıldı ve kalbim göğsüme şiddetli bir vuruşla çarptı. Yumuk gözlerimin kapıda Taehyung'u göreceğine olan inancı o kadar yüksekti ki içeriye giren Wooseok'u gördüğümde afallayışım saniyeler sürdü. Bir an gerçekten onda Taehyung'u görmüştüm ancak sonradan beden hatları ve o melek yüz değişti, şeytanın ta kendisine büründü. Birbirimize baktık kısa bir süre ve göğsümdeki derin yara ile ilk konuşan ben oldum.

"Buradan hemen gideceğim. Sadece şu doktorun vurduğu iğneden bir tane daha vurman gerekiyor," dediğimde samimiyetsiz bakışları eşliğinde yüzünde bir sırıtış oluştu.

"Ne yani, seni öylece bırakacak mıyım?" kollarını birbirine geçirirken istemsizce çenemi kasmıştım.

"Ne o, kütüğüne mi alacaksın?" oyuncu bir tavırla başını iki yana salladı. Büyük sıçmıştım sanırım.

"Bay Kim hakkında bayağı şey öğrenmiş görünüyorsun. Önce yumruklarımla biraz daha kafana çalışmayı düşünüyorum. Beyin hücrelerini iyice azaltmak lazım gelir. Sonra o pabuç kadar olan dilini kısaltayım diyorum. Belki o zaman egoist sesini duymak zorunda kalmam. Hem daha güvenli bir zibidi olursun," bir anda beynimden ayaklarıma kadar bir akış hissettim. Adeta canım çıkmıştı. Tüylerim diken diken oldu ve tüm bedenim ürpererek titredi.

Bird in Cage • Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin