Oy vermeyi unutmayınızzz
~İyi okumalar~♫ Anne Marie & James Arthur - Rewreit The Stars ♫
Çılgın bir kişiliği olduğunu anlamıştım ancak buradan kaçacak kadar çılgın değildi belli ki. Gülümsemiştim çünkü karşımdaki Jungkook büyük koltukta onun için getirdiğim battaniyeyle üstünü örtmüş, sağlam elini yanağının altına almış bir şekilde masumca uyuyordu. Bir yanağı elinin üzerinde ezilmişken dudakları büzülmüş, diğer yanağı sıcaktan olsa gerek hafifçe kızarmış duruyordu. Yüzündeki hasarları görmüyor olsaydım bir bebek gibi göründüğünü söyleyebilirdim ancak şu an bir bebekten fazlasıyla uzaktı. Yine de bir erkeğe göre sevimli olduğunu kabul edebilirdim.
Onu uyurken gördüğüm için hareketsiz bir şekilde kalarak tembel hayvan moduna geçtim. Oldukça yavaş hareketlerle önündeki sehpaya doğru yaklaştım ve paketlerden ona ait olanları sessizce yüzeyine bıraktım. Ardından diğer paketleri yerleştirmek için mutfağa geçmiştim. Ondan uzaklaşmış olsam da harekeletlerime dikkat etmeyi sürdürüyordum. Evdeki ses seviyesi oldukça düşüktü. Bu yüzden olsa gerek içerideki tıkırtıları ve adımı seslenen o meraklı ancak uyandığı için hırıltılı olan ses tonunu duymam kolay olmuştu. Elim buz dolabının kapağında kalırken hafifçe alt dudağıma dişlerimi geçirmiştim. Hatta bir anlık paniklediğimi bile söyleyebilirim.
"Benim." diye bağırdım endişelenmemesi için. Masanın üstündeki paketleri ve salon dışında açık olan ışıkları fark etmiş olmalıydı. Boşalan paketleri hızlıca elimde büzüştürüp çöp kovasına attım. Ardından da salona geçtim. Jungkook çoktan masanın önüne geçmiş onun için aldığım paketleri açıyordu ama ben içeriye girdiğimde heyecanlı bakışları bana dönmüş ve genişçe sırıtmıştı.
"Cidden! Hepsini çok hızlı söylemiştim, aklında tutacağını ya da önemseyeceğini düşünmedim," dediğinde istemsizce gülümsedim.
"Algılarım her zaman açıktır ve hafızam da son derece iyidir," kaşları havaya kalkmış ve yüzüme öyle mi der gibi bakmıştı. Paketlerden çıkardığı pizza kutularından birini açtığında gözleri parlamıştı resmen. Hiç beklemeden kutuya doğru eğilip burnunu pizzanın üzerinde gezdirdi ve içine çektiği derin soluklar eşliğinde gözleri kapanırken yüzünde eşsiz bir gülümseme oluştu.
"Bu kokuyu içime çekmeyeli o kadar uzun bir süre olmuş ki... Ah, seninle hiç paylaşasım yok ama hadi gel de birlikte yiyelim," yüzümdeki gülümser ifade değişirken başımı hızlıca iki yana sallamıştım.
"Hayır hayır. Sen hepsini yiyebilirsin,"
"Saçmalama da git mutfaktan iki bardak getir- Oh siktir! Pardon pardon, sen geç ben alırım," derken ilk kurduğu cümlenin aksine bir anda telaş yaparak ayaklanmaya çalışınca hızlıca ona yaklaşıp omuzlarına bastırarak geri oturmasını sağladım.
"Sorun yok Jungkook, rahat ol lütfen. Gidip getireceğim," derken kaldırdığı başı ile gözlerime emin olmak ister gibi bakıyordu. Onu aldırmadan tekrar mutfağa geçip gerçekten de iki bardak almıştım ama kendiminkini su ile doldurdum. Yanına vardığımda bu sefer de eline aldığı pizza dilimini kokladığını görmüştüm. Kısa bir an bakışlarım üzerinde takılı kaldı ve gözleri kapalı bir şekilde içine çektiği kokunun ardından dilimden koca bir ısırık alışına anbean şahit oldum. Ağzındaki lokmayı çiğneyişi bile şevk doluydu. Gözlerini aralayıp beni gördüğünde başını sallayarak gülmüştü.
"Bu yediğim en iyi pizza, hem de soğumasına rağmen. İnat etme de gelip toksan bile bir dilim ye. Gerçi eminim çok daha iyilerini yemişsindir ama bu da güzel," hafifçe yerimde silkelenirken boğazımı temizledim ve onun için getirdiğim bardağı masaya bıraktım. Ardından da sağlam eli pizza ile dolu olduğu için soju dediği ve yanındaki şişede bulunan içeceği onun için bardağa boşalttım. Karşısında yere otururken kendi suyumdan bir yudum alıp masaya bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bird in Cage • Taekook
Fanfiction"Birini sevmek, o kişinin eksikliklerini tamamlamaya gönüllü olmak demekmiş. Bu yüzden sana özgürlüğümü adıyorum kafesteki kuş." -Taekook 𐤀