6.

2.9K 140 50
                                    

Henüz kim olduğunu anlayamadığım kişi beni hızla evden çıkarmıştı. Ciğerlerime temiz havayla birlikte sigara kokusu girerken çok farklı bir koku daha almıştım. Serin ve ferah hissettiren bir kokuydu.. okyanus gibi.

Sırtım yerle buluşurken öksürmeye başladım. Ciğerlerime temiz hava girmesiyle bilincim yerine gelmeye başlamıştı. Gözlerimi hafiften açmamla karşımda Burak'ı gördüm.

Endişeli ve şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu. Gözlerimde bir müddet oyalanan gri hareleri saçlarıma doğru kayıp durdu. Kaşları havalanırken gözlerinde sanki daha önce hiç görmediği çok değerli bir şeye bakıyormuş gibi bir ifade vardı. Ona göre değerli miydi sanmıyorum ama bukle bukle kıvırcık saçlarım gün gibi ortadaydı!

Hızla yattığım yerden doğrulmaya çalışırken aynı zamanda elimle de saçlarımı kapatmaya çalışıyordum. Burak bu çabamı anlamış olacak ki hemen arkasını döndü.

Saçlarımı görmüştü! Şimdiye kadar hiçbir erkek görmesin diye çabaladığım saçlarımı Burak, bir tutam falanda değil olduğu gibi görmüştü.

Gecenin karanlığında hiçbir şey görmemiştir diye kendimi avutmaya çalışsamda göz bebeklerindeki o hayret gördüğünün kanıtıydı. Ayrıca gece karanlığı falan yoktu etrafta. Yanan evimiz güneş gibi aydınlatmıştı her tarafı.

Burak arkası dönük bir şekilde üstündeki kapüşonlu hırkasını çıkarıp bana uzattı. Elini arkaya doğru tutmuş yüzü önüne dönüktü. İslama ve haram helal durumlarına dair pek bir şey bilmediğini düşünüyordum. Bu konuda düşünceli olması beni bir miktar şaşırtırken sesiyle kendime geldim.

"Hırkayı giy, kapüşonunu başına geçir."

Elinden aldığım hırkayı alelacele üstüme giyinirken o koku tekrar gelmişti burnuma. Sigarayla karışık okyanus kokusu. Burak'ın kokusuydu. Sigara kokusu iğrenç olsa da okyanuslu olan kokuyu içime çekmemek için zor tutuyordum kendimi.

Saçlarımı hırkanın içinde bırakıp kapüşonunu kapattım. Fermuarını da boğazıma kadar çekip açıkta bir yerimin kalmamasını sağladım.

Hırkanın bedeni bana göre tunik olur sanmıştım ama boyum kısa olmadığı için belimden en fazla bir karış falan aşağı inmişti. En azından arkam kapanmıştı ve üstümde bol durmuştu.

Halâ bana arkası dönük bekleyen Burak'a minnetle bakıp yanına geçtim. Alev alev yanan evimiz göz bebeklerimden yansırken gözümden düşen yaşları yeni fark ediyordum.

Çocukluğum, anılarım, annemle olan her anım... yanıyordu. Her köşesinde sadece annemin ve benim emeği olan yuvamız kül oluyordu..

Böylece kül olup gitmesine izin veremezdim. Bahçeye doğru koşarken Burak kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Çatık kaşları yerini almıştı yine.

"Nereye gidiyorsun?!"

"Böyle durup yanmasını izleyemem! Bahçede hortum var!"

Kolumu bırakıp benden önce bahçeye girdi. Burak hortumu alıp eve doğru koşarken musluğu açıp arkasından bağırdım.

"Yangın mutfakta çıkmış! Dikkatli ol mutfakta tüp var!"

Yolun ucundan kırmızı ışıkların yüzüme yansımasıyla acı siren sesi yeni yeni dolduruyordu kulaklarımı. İtfaiye aracı evin önünde dururken hemen arabadan inip su tankına bağladıkları hortumla eve doğru koşmaya başladılar. İçlerinden biri yanıma geliyordu.

"Geçmiş olsun. Evde sizden başka kimse var mıydı?"

Yanıma gelen itfaiye erinin sorusuyla ona çevirdim kafamı.

GELİNCİK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin