Zaman ve mekan anlamını yitirmiş ben gri okyanusların derin dalgalarında kaybolmuştum sanki. Yüzmeyi bilmiyordum ve inatla o dalgalara dalıyordum bunca zamandır. Ama o dalgalar artık sakindi. İnsanı tepetaklak edip karanlığına gömmüyor, aksine ay ışığı altında gümüşservileriyle dans ediyordu.
Burak'ın hiç beklemediğim ani itirafı bende şok etkisi oluştururken beynim, kalbim ve dilim hepsi farklı bir tepki veriyordu. Beynim durmayı tercih ederken kalbim yarınlar yokmuşçasına pır pır etmeyi tercih ediyordu ve dilim.. işte o sanırım gerçekten benim kontrolüm dışında hareket ediyordu. Çünkü eğer şu an dilimi kontrol edebiliyor olsaydım az sonra söyleyeceğim şeyi asla söylememiş olurdum.
"Emin misin!?"
'Emin misin?' tam da şu an söylenebilecek en son cümle seçeneği bile olamazdı. Bu seçeneklerin arasına bile girmemeliydi. Ama benim beynimden ayrı hareket eden dilim sağ olsun yine aklına eseni söyleyivermişti.
Burak'ın yüz ifadesi bende kahkaha isteği uyandırırken kahkaha atabilecek durumda değildim. Halâ şok olmuş bir vaziyette ve 'madem bu soruyu sordum bari cevabını alayım' beklentisiyle yüzüne bakıyordum. Emin miydi gerçekten söylesindi.
Şu an kalkıp da 'Emin değilim Burak'ım' derse 'he mantıklı' deyip az önceki itirafını unutabilecek kadar durmuştu beynim.
Yüzündeki komik ifade yavaş yavaş tebessüm ve yumuşak bakışlara dönerken elini başımın üstüne koyup yavaşça okşadı. Gözlerim başımın üstündeki elini izlerken konuştu.
"Eminim Neva. Seni seviyorum. Ve bunu söylemenin beni bu kadar rahatlatacağını bilseydim eğer, doğru ve mükemmel anı beklemek yerine seni gördüğüm ilk an söylerdim. Zaten asıl mükemmel an sana bunu söyleyebildiğim an olacaktı."
Sakin ve tane tane yaptığı açıklaması beynime artık çalışması gerektiği komutunu gönderirken gözlerimi kaçırdım ondan.
Avucunun içindeki elimi birden çekip birkaç adım geri gittim.
"Dalga mı geçiyorsun?"
Ne yaptığımı şu an bende bilmiyordum ama sanırım beynim benim tekrar yokuş aşağı düşmemi istemiyordu. Şaka yapıyor ya da dalga geçiyor olabilir miydi? Hayır! Burak öyle biri değil. Sen nereden biliyorsun nasıl biri olduğunu Allah Allah?! Biliyorum işte ya bir kere de bana güven bana! Dur bir dur sen çok hayalperestsin. Şu an bu gerçekçi olmamız gereken bir konu!
Geri giderek aramızda açtığım mesafeyi kapatıp önümde durdu.
"Hayır Neva. Niye dalga geçeyim?"
"Hee dur dur biriyle iddiaya falan mı girdin?"
"Hayır."
"Arkadaşlarınla doğruluk cesaretlik oynadınız da cesaretlik mi çıktı sana? Sonra da git Neva'ya böyle söyle dediler kesin."
"Hayır."
Az önceki bıkkın tonlamayla cevabını tekrarlarken aklıma başka sebep gelmiyordu. Cidden seviyor olması dışındaki tüm ihtimalleri sayıp yok etmeliydim. Anca o zaman emin olabilirmişim gibi hissediyordum.
"O zaman kafana saksı düştü. Evet evet kafanı bir yere çarptın kesin. Aa hatta bak o araba kazasında kafanı çarpmış olabilirsin. Çünkü o zamandan beri böyle tuhafsın sen."
Dudağının bir kenarı havaya kalkarken tekrar tuttu elimi. Avucunun içindeki elimi kaldırıp göğsüne, tam kalbinin üstüne koydu. Benimkiyle yarışır derecede atan kalbi kalbimin ritmiyle eşleşmişti sanki.
"Bana inanmıyorsun madem o zaman onu dinle. Seni her gördüğünde böyle olan kalbime sor. O verecek sana tatmin olacağın cevabı."
Cevabımı almıştım çoktan. Bu kalp atışı bana oldukça tanıdıktı. Günün neredeyse Burak ile olan her anında böyle geziyordum. Bu konuda yalnız olmadığımı bilmek hoşuma gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNCİK (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil"Sevme beni Neva." Nefesim kesilir gibi olurken yutkunup kaçırdım gözlerimi. Neden böyle bir şey söylemişti şimdi? Ben onu üzdüğümü düşünerek perişan olurken onun umrunda bile olmadan çıkmıştı kelimeler ağzından. "Neyden bahsediyorsun anlamıyorum...