Gözlerim artık alışmış bir şekilde tekrar kocaman açılırken Safa'nın omzuna vurdum hafifçe.
"Mesajla mı ayrıldın kızdan!?"
"Ya ne yapayım okulda görüşmüyorduk zaten vebalı gibi kaçıyorduk birbirimizden. Öyle okul dışı da buluşmadık hiç. Tek iletişimimiz oydu."
Banu'nun neden Safa'dan utandığı belli olmuştu. Kız lisede mesajla terk edildiği çocuğu her gördüğünde tabi ki utanırdı. Ama ben bunların birbirini sevdiğine emindim ve hayatımın ilk çöpçatanlığını bu garibanlara yapmayı düşünüyordum.
"Safa valla odunun önde gideniymişsin sen. Sonra ne oldu? Okulda birbirinizi görünce ne yaptınız?"
Safa'nın yüzü hafiften düşerken elleriyle oynamaya başladı.
"O hafta okula gelmedi. Sürekli bir bahaneyle sınıfın önünden geçip görmeye çalışıyordum. Diğer hafta gelir derken öğrendim ki okulunu değiştirmiş."
"E yani değiştirir tabi. Ne yapsın mesajla terk edildiği çocukla her gün okulda mı karşılaşsın."
Safa sinirlenmesin diye gülmemeye çalışarak söylediğim cümle ses tonum yüzünden beni ele vermişti. Yine sitemle bana bakmaya başlayacaktı ki hemen konuyu değiştirdim.
"Onu okulda ilk görünce ne yaptın? Buradaki okulda yani, yıllar sonra öğretmen olarak görünce?"
Tek gözünü kısıp birkaç saniye düşündü.
"Anında tanıdım. Selam vermek için yanına gittim ama hiçbir şey olmadı. Yani beni tanımamış gibiydi. Adı soyadı aynı olmasa yüzünü benzettim derdim ama oydu yani."
"Eeee?"
"Eee'si ben sanki öyle sıradan bir öğrenci velisiymişim gibi benle gayet normal konuşuyor fazla sohbete girmeden kısaca bilgi verip gidiyordu. Bende o yüzden konusunu bile açamadım."
Oy garipleriim! Çok yazık olmuştu valla bunlara. Kendi çapımda bir şeyler yapmalıydım ama anneannem olmadan yapamazdım. Bizim şu düğün bir geçsin direkt bu işe yoğunlaşacaktım.
"Yani şimdi ümidi kestin mi? Böyle, hiçbir şey yokmuş gibi devam mı?"
"Ne yapayım kız istemiyor. Zorla da konuşamam ya."
Sen öyle san şapşik Safa. Ben görmüştüm Banu'nun yüzündeki utangaç ifadeyi. O kadar belliydi ki ikisinin de halâ sevdiği. Yine de bu işe girişmeden Safa'dan emin olmalıydım.
"Peki... seviyor musun? Halâ yani?"
Gözleri yine etrafta gezmeye başlamıştı. Ben cevabı almıştım çoktan ama yine de söylesin istiyordum. Cevap beklediğimi belli edercesine yüzüne bakıp tek kaşımı kaldırdım.
Yanaklarını şişirip içindeki havayı dışarı verirken dudağını kemirmeye başlamıştı. O kadar aynıydık ki..
"Seviyorum.."
Zar zor duyulabilecek, fısıltı kıvamındaki sesi benim kulağıma öyle yüksek sesli gelmişti ki sebebi istediğim cevabı almış olmamdı.
"Heh iyi tamam."
Hızla başını bana çevirirken endişeyle sordu.
"Ne tamam?! Ne yapacaksın sevip sevmediğimi?"
'Bilmem' anlamında dudağımı büküp omuzlarımı kaldırdım.
"Hiiç yani bir şey yapmayacağım."
Şüpheyle bakarken işaret parmağını bana sallayarak konuşmaya başladı.
"Bak Neva sakın ha. Sakın gidip kimseye bir şey söyleme küserim valla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNCİK (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"Sevme beni Neva." Nefesim kesilir gibi olurken yutkunup kaçırdım gözlerimi. Neden böyle bir şey söylemişti şimdi? Ben onu üzdüğümü düşünerek perişan olurken onun umrunda bile olmadan çıkmıştı kelimeler ağzından. "Neyden bahsediyorsun anlamıyorum...