●
"Bir yer bulabilsem keşke. Bir yer, seni hatırlatmayan. Kan tarlası gelincik şafağında."
●
Beni bu bankta ikinci kez paramparça bırakıyordu. Hayatımda ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordum ben kendimi. Meğer babamın beni kırdığını zannettiğim o anlarda hiç kırılmamışım, hiç üzülmemişim. Asıl hayal kırıklığı neymiş Burak ile öğrenmiştim ben.
Hiçbir şey olmamış gibi beni bırakıp giderken ben yine arkasından bakakalmıştım. Hep öyle olmuyor muydu zaten? Sevdiklerim gidiyor ben öylece arkalarından bakakalıyordum.
Doğdum gün ilk kardeşim terk etmişti beni. Sonra sırayla dedem, annem... Babam zaten hiç yanımda olmamıştı. Şimdiyse Burak öylece bırakmıştı. Hemde ikinci kez.
Diğer sevdiklerim geri dönülmez bir yerdeydi ama Burak, sadece birkaç adım uzağımdaydı. Yine de ulaşamıyordum ona, kalbine.. Anneme bile rüyalarımda sarılabilirken ben aynı evde aynı odada yaşadığım Burak'a bir adım bile yaklaşamamıştım.
'Sevme beni'
Son cümlesi zihnimin duvarlarına çarpıp beynimde yankılanıyordu. Derin bir nefes almaya çalışırken nefesimin göğsümde sıkışmasıyla bir süre durdum. Yutkunmaya çalışıyor yutkunamıyordum.
Boğazımdaki yumru nefes almamı bile engellerken göğsüme giren ağrıyla kapattım gözlerimi. Yüzümden hızla aşağı inen göz yaşlarım tenimi yakıp geçerken fark ettim ağladığımı. Görüşüm bulanıklaşmış, akıtmayıp gözümde biriktirdiğim yaşlar birer birer dökülüyorlardı.
Kalbim çığlık atmak istercesine acı çekiyordu. Bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Ama yapabildiğim sessizce oturduğum yerde göz yaşı dökmekti.
Böyle olacağı hiç aklıma gelmemişti. Onu sevmenin bu kadar zor olacağını kimse söylememişti bana. Bana bu kadar pahalıya patlayacağını bilsem sever miydim?
Evet, yine severdim.
Göz yaşlarım bitmek bilmezken akan burnumu çekip arkama yaslandım. Titrek bir nefes alıp gökyüzüne kaldırdım başımı. Güneş batıyordu. Benim içimdeki umutlar gibi. Kalbimi aydınlatan bütün umutlarım güneş gibi batıp karanlığa gömüyordu içimi.
Gözüm birkaç saat sonra ortaya çıkacak olan o yıldızın bulunduğu yere takılıp kaldı. Sevde nasıl biriydi ki Burak'ı kendine bu kadar aşık etmişti?
Bir anlığına kıskandım onu. Onun yerinde olmak istedim. Burak'ın sevgiyle baktığı biri olmak istedim. Çok güzeldi.. düşünmesi bile. Yine de kendimi yıpratmaktan başka bir şeye yaramıyordu.
Safa'nın yanındaki halleri tavırları beni boşuna umutlandırmıştı işte, biliyordum. Tek derdi evli olduğunu birkaç ay sonra herkesin öğreneceği kızı, herhangi bir erkekten uzak tutmaktı.
Arkamdan gelen adım sesleriyle yüzümü temizledim. Dejavu yaşıyordum. Yine o akşamki gibi gelenin Burak olmasını umuyordu kalbim. Ama biliyordum o değildi. Gelmesi için hiçbir sebep yoktu. Ben onun umursadığı son kişi bile değildim.
Yüzümdeki yaşları silmiş olsam da her an yerine yenileri gelebilecek durumdaydım. Her kim geliyorsa bir yaklaşıyor, bir vazgeçiyordu. Kendime geldiğime emin olduktan sonra yavaşça döndüm arkamı. Sare gelmişti.
"Sare? Gel kelebeğim niye orada duruyorsun?"
Sare birden yüzü aydınlanırken koşarak yanıma gedi. Az önce abisinin oturduğu yere oturup şaşkın gözleriyle yüzümü incelemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNCİK (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil"Sevme beni Neva." Nefesim kesilir gibi olurken yutkunup kaçırdım gözlerimi. Neden böyle bir şey söylemişti şimdi? Ben onu üzdüğümü düşünerek perişan olurken onun umrunda bile olmadan çıkmıştı kelimeler ağzından. "Neyden bahsediyorsun anlamıyorum...