Dilim tutulmuş gibi tek kelime edemedim. İçimin yangınına rağmen ben öyle susup gözlerimdeki kırgınlıkla onlara bakmaktan başka hiçbir şey yapamadım.
Burada durmak istemiyordum. Çıkıp gitmek, tüm bu olanlar olmamış gibi yaşamaya devam etmek istiyordum. Kendimi kandırılmış hissetiğim yetmezmiş gibi artık yabancı da hissediyordum. Ailem olduğunu bilmediğim insanlar, bilmezken daha yakındı sanki bana. Ama ailem olmalarına rağmen tüm bunları benden saklamış olmaları uzaklaştırmıştı beni onlardan.
Dolan gözlerim görüş açımı engellerken çıt çıkmayan odadan çıkmak için geri adım attım. Başından beri sessiz olan Burak'ın bileğimi tutmasıyla ona çevirdim başımı. O da biliyordu! Benden saklamıştı. Bana anlatmamıştı. Ben onun için çabalarken o benim hayatımı bana anlatmamıştı.
Hızla kolumu çekip kurtardım bileğimi ondan. Çatık kaşlarımın altındaki gözlerimden alev fışkırıyormuş gibi hissediyordum. Odadan çıkacakken son kez Safa'ya baktım. Gözleri kızarmış, başını ellerinin arasına almıştı. Gözyaşlarını içine akıttığına emindim. Üzülüyordu hemde çok. Birkaç dakika içerisinde tüm dünyası başına yıkılan ben değilde oydu sanki.
Ben hızla dış kapıya yönelirken peşimden gelen Burak'ı umursamadan evden dışarı attım kendimi. Asansörün bulunduğumuz katta olması işime gelirken hemen binip sıfıra bastım. Asansör kapıları kapanırken araya giren elle başımı kaldırıp gelene baktım. Burak.
"Yalnız kalmak istiyorum!"
Hiçbir şey demeyip asansöre bindi. İnmesi için bekleyip kapıların kapanmaması için düğmeye bastım. Asansörden inmeye niyeti yoktu. O zaman ben inerdim!
Kapıya doğru yönelmemle Burak kolumdan tutup çekti.
"Bırak kolumu ineceğim!"
Gözlerini gözlerime dikip öylece baktı. Konuşmuyor tepki bile vermiyordu sadece sessizce gözlerime bakıyordu. Amacı neydi bilmiyorum ama beni sakinleştiriyordu. Bunu farkında olmadan yapıyordu belki ama gözlerine her baktığımda tüm dertlerimi bir anlığına unutuyordum sanki.
Asansörün kapıları kapanırken kolumu ondan kurtarıp uzaklaştım.
"Söyleyemezdim Neva biliyorsun. Neden böyle yapıyorsun?"
Sesi üzgün çıkarken kalbimdeki ağrının artmasına sebep olmuştu. Onun hatası bile olmayan bir durum yüzünden onu üzmek istememiştim. Ama elimde değildi. Birkaç dakika önce tüm hayatımı değiştiren bir gerçeği öğrenmiştim ve Burak bunu uzun zamandır biliyordu.
"Sanane istediğimi yaparım."
"Tamam yap Neva."
"Hayır yapmayacağım."
"Tamam yapma Neva."
"Yoo yaparım."
"Ben ne dersem zıttını söyle tamam mı Neva?"
"Yoo söylemeyeceğim."
İnatlaşmak benim için aslında bir nevi sevgi göstergesiydi. Sevdiğim insanla inatlaşırdım ben, değer verdiğim insanla uğraşırdım. Umurumda bile olmayan bir insan ne derse desin kulak tıkayıp cevap bile vermemek gibi bir huyum vardı. Şu an Burak ile inatlaşıyordum çünkü ona kızgın olmadığımı şu anlık ancak böyle gösterebiliyordum.
Asansörün durmasıyla inip binadan dışarı attım kendimi. Çantamı, telefonumu, hiçbir şeyimi almayıp öylece dışarı fırlamıştım. Aklıma bile gelmemişti onları almak.
Nereye gideceğimi bilemeyerek öylece durdum. Birkaç adım gerimde Burak'ın durduğunu hissedebiliyordum.
Nereye gittiğimi umursamadan yürümeye başladım. Gecenin bir yarısı bomboş sokaklardan geçerken sokakların aksine zihnim dolup taşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNCİK (TAMAMLANDI)
Fiksi Remaja"Sevme beni Neva." Nefesim kesilir gibi olurken yutkunup kaçırdım gözlerimi. Neden böyle bir şey söylemişti şimdi? Ben onu üzdüğümü düşünerek perişan olurken onun umrunda bile olmadan çıkmıştı kelimeler ağzından. "Neyden bahsediyorsun anlamıyorum...