Utanç duygusu vücudumun her bir zerreciğini sararken yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna adım gibi emindim. Ben yanına otururken bile utanıyordum ama o bu cümleyi nasıl böyle şappadanak diye kurmuştu aklım almıyordu.
Şu an karşımda 'seninle uyumak istiyorum' diyen Burak ile benim aylardır tanıdığım soğuk duvar suratlı, tek kelime etmeyen, gülmemekten yüz kasları zayıflayan, iki kelime konuşunca şükrettiğim Burak aynı kişi miydi yoksa ben halüsinasyon mu görüyordum!?
Tamam hakkını yemeyeyim son haftalarda bayağı değişmişti. Ciddi anlamda. Tebessüm ediyor, konuşuyor, merak ediyordu. Ama yine de bu söylediği cümle fazlasıyla fazlaydı. Bu yeni türettiğim sözcük grubum Burak ile ilgili olan her olaya uyum sağlıyordu.
Beynimdeki bütün hücreler koro halinde Burak'ın son cümlesini tekrarlarken ben halâ Burak'ın gözlerinde takılı kalmıştım.
Ne demeliydim şu an? 'Ay bende çok isterim seninle uyumak' mı deseydim? He aynen bir de ilan-ı aşk et tam olsun! Ederim canım ne var Allah Allah! Kadınlar da gayet ilan-ı aşk edebilirler. Evet ama sen edemezsin seni tanımıyorum sanki! Of evet edemem..
Neyse neyse konumuz şu an çok daha mühim. ŞU AN DA TAM OLARAK NE YAPMALIYIM?! Çünkü donmuş bir şekilde dakikalardır suratına bakmaktan başka bir şey yapmıyorum.
Bir şeyler geveleyip kendimi bu durumdan kurtarmaya çalışırken Burak'ın yüzündeki eğlenen ifadeyle daha da utanmıştım. Bu halimle resmen eğleniyordu!
Birden kapının açılmasıyla kendimi yataktan nasıl fırlattığımı anlamamıştım. Evet kendi kendimi yataktan yere yapıştırmış ve içeri gelen her kimse rezil rüsva olmuştum!
"Neva! İyi misin!?"
Burak'ın telaşlı sesiyle başımı kaldırıp ona baktım. Yatağın kenarında sarkmış endişeli gözlerle beni izliyordu.
"Ay ay Neva kızım ne oldu iyi misin yavrum?! Doktor! Doktor çağıralım mı hemen!?"
Bu endişeli ve şefkatli sesi, telaşlı koşuşu kilometrelerce öteden tanımak mümkündü. Elif babaanne gelmişti! Keşke bir hemşireye doktora yakalanmış olsaydık da ben yerin dibine batıp batıp çıkmasaydım Allah'ım.
Burak hızla yataktan kalkıp yanıma çömelirken alçısız eliyle hemen kolumu tuttu. Elif babaanne de yanıma ulaşırken Burak beni yavaşça ayağa kaldırmıştı. Kim yaralıydı kim sağlamdı belli değildi şu an. Kolu alçıda olan Burak'tı ama yere yapışıp ondan yardım alarak ayağa kalkan bendim.
İkisinin de telaşlı bakışlarıyla karşılaşınca üzerimi silkelerken cevapladım onları.
"Yok yok doktora gerek yok, iyiyim merak etmeyin."
"Ay kızım nasıl düştün sen ne oldu başın mı döndü?"
Oy çok şükür yatakta olduğumu görmemişti. Eğer görseydi daha da rezillik olacaktı. Kadın demeyecek miydi 'Torunum yaralanmış hasta yatağında sen niye orada onun yerini daraltıp rahatsız ediyorsun?' diye. Diyecekti tabi. E bende 'Babaanne valla torunun salmadı beni.' diyemezdim.
"Bende anlamadım valla babaanne. Birden ne olduysa yerde buldum kendimi."
Külliyen yalandı. Ne olduğunu gayet iyi biliyordum. Resmen kendimi yere fırlatmıştım. Burak yalanımı bildiğinden gülmemek için zor dururken ona kızgın bir bakış attım. Eşek bayağı eğleniyordu şu an!
"Aman yavrum dikkat et öyle Allah korusun bir yerine bir şey olur mazallah."
Elif babaanne yanıma gelip koltuğa otururken onlara söylemediğim gelmişti aklıma. Nereden haberleri olmuştu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNCİK (TAMAMLANDI)
Ficção Adolescente"Sevme beni Neva." Nefesim kesilir gibi olurken yutkunup kaçırdım gözlerimi. Neden böyle bir şey söylemişti şimdi? Ben onu üzdüğümü düşünerek perişan olurken onun umrunda bile olmadan çıkmıştı kelimeler ağzından. "Neyden bahsediyorsun anlamıyorum...