• bir gün sonra
"Güzel oldu, Balca." kendi kendimi ikna etmek için bininci kez aynı şeyi tekrarladım. "Hem sen ne zaman kötü bir şey yaptın ki?" elimdeki tarçınlı keke baktım emin bir ifadeyle, "Güven kendine!" diyerek zile bastım hızla.
Tuttuğum nefesi sesli bir şekilde geri verirken kapı aniden açıldı. Ben zile bastıktan yalnızca iki saniye sonra hem de.
Sarışın saçlı bir erkek elimdeki keki alarak "Yarım saattir çalmanı bekliyorum." dedi azarlarcasına. Girmem için içeriyi gösterdiğinde yanından geçip içeri girdim ve salona doğru ilerledim.
Evet, komşu ziyaretine gelmiştim.
"O çantanın içinde ne var?" arkamdan gelen sesle irkildim. "Arı- yani şey, Emir'e mi getirdin? Öyleyse o hediye sevmez. Bana ver." çantayı uzanıp tuttu. Bırakmak istemesem de çekerek aldı elimden, ısrarcı bir karakterdi.
"Adı Emir mi?"
Üstündeki eşofman takımında gözlerimi kabaca gezdirip birkaç metre ötedeki merdivenlere baktım.
"Kimin?" diye sordu, çantanın içindekileri çıkarmaya çalışırken. Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. O ise aldığım üç filmi incelemekle meşguldü. İkincisini havaya kaldırıp "A- Emir bu hariç hiçbirini izlemez. O yüzden şu ikisi benim olsun. Sen ona bunu götür." çantaya filmi koyup bana geri uzattı.
"Aslında birlikte izlersiniz diye getirdim."
Onaylamaz mırıltılar çıkarıp yanımdan çekilip salona doğru gitti. Ben de onu takip ettim.
Etrafta yalnızca bir iki açılmamış kutu vardı. Onun dışında her şey yerli yerindeydi. Salona girdiğimizde gözüm oyunlarla dolu kütüphane de takılı kaldı. "Çüş." dedim, kısık sesle. Güldü sarışın.
"Aslında izin vermemişti bu kütüphaneye, biliyor musun? O dışarıdayken montajını yaptırdım." "O" derken kütüphanenin önündeki üçlü koltukta yatan Emir'i işaret etti.
Göğsüne kadar örtündüğü pikenin üstünde gördüğüm kediyle gülümsedim. İlk gün gördüğüm iran kedisinin aksine bu minicik bir kediydi ve bu da cinsti. Hem Emir'in bedeni hem kedi hareketsiz olduğu için sarışına döndüm.
"Nesi var o ikisinin?"
"Galaksi daha küçük olduğu için bütün gün uyuyor. Emir'se dün bir kaza geçirdi dinlenmek için uyuyor."
Kaza?
"Kaza?" diye sordum ve koltuğa küçük küçük adımlarla yaklaşmaya başladım. Sarışın tepkisizliğini korurken ben minik kediye ulaştığım gibi başına dokundum hafifçe. Uyandı hemencecik.
"Kaza işte. Koltuktan düştü."
Ufacık hâliyle kalkıp bana baktı. Sersem ifadesine karşın gülümseyerek elimi ona uzattım.
Tekrar dokunmak istediğimde küçücük patileriyle koşarak Emir'in boynuna çıktı. Oradan katlanan tişörtünün açıkta kalan yerinden içeri girdi. Minik bedeniyle kendi yarattığı karanlıkta ilerlemeye başladığında dönüp sarışına baktım.
Başını sağa sola sallıyordu.
"Bu kedileri de zorla kabul ettirmiştim ona."
Elimdeki çantayı yere koyup kontrollü bir şekilde elimi tişörtte kedinin bulunduğu yere değdirdim çıksın diye. Çıkmak ne kelime bulunduğu yere yattığında yine sarışına baktım.
"Sen varken benim almam doğru olur mu?"
Yanıma yaklaşıp durdu bir müddet. Görmesem de durumu incelediğini hissedebiliyordum. "Eğer Galaksi'yi çıkarmaya kalkarsam ve bunun sonucunda onu uyandırırsam beni evden kovabilir." dedi, buruk bir sesle. Çaresizliğini hissettiğim için şaşırdım.
"Bahsettiğin kadar anlayışsız biri değildir," elimle kediyi işaret ettim "Kucağında yatmasına izin verdiyse bu duruma da tepki göstermez."
"Ben Galaksi'nin izin aldığını düşünmüyorum."
Tanışmıştım halbuki Emir denen adamla öncesinde. Kaba bir tınısı yoktu. Aksine evine girdiğime bile kızmamıştı. Tek kaşımı kaldırarak abartılacak bir şey değildir diye pikeyi aşağı çektim. Emir'in düzenli nefes alışverişinden hâlâ uyuduğuna emin olunca tişörtü kaldırdım azıcık.
Vücuduna bakmamaya özen göstererek elimi ilerlettim miniğe doğru. Elim tenine değdiğindeyse geri çektim. Soğuktu çünkü muhtemelen. Uyandırırdım onu da.
"Ne oldu?"
"Kişisel alanına giriyormuş gibi hissediyorum." diyerek tişörtü bu defa yukarı doğru sıyırdım. Bol olduğu için Galaksi'ye ulaşmak bir hâyli kolay olmuştu. Dikkatle tişörtü bırakıp açıkta kalan kediyi tutmaya çalıştım.
Aklıma tutamayacağım gerçeği geldi.
"Baksana, ben ensesinden tutamam." dedim, sarışına. Biri benim ensemden tutsa hoşlanmayacağım için kedilere hiç öyle yaklaşmamıştım.
"Karnından tut?"
"Elim soğuk, uyanır!" kafamı kaldırıp sarışına baktım. Bir alternatif sunmasını ve bunun kendisi olmasını bekledim ama o bunun yerine elini yanağıma değdirmekle yetindi.
Buz gibiydi.
Önüme döndüm ve umutsuzca duruma baktım.
"Ensesinden tutsan?" dedim, umutla.
"Küçücük kedinin ensesinden mi tutulurmuş hiç. Nereden duydun böyle bir şeyi?"
Hiç faydalı olmayacaktı. O yüzden içimden bildiğim bütün duaları okuyarak kediye uzandım. Yattığı yerde mayıştığı için durumun farkında değildi. Eğilip koltuğun boşta kalan kenarına kalçamı yasladım. Miniği yavaşça sardığımda nefesinin düzenleşsizleştiğini hissettim Emir'in.
"Uyanıyor." dedi, teyit eder gibi sarı.
Galaksi'yi tutup kaldırdığımda Emir'in gövdesine değen küçük patilerini hareket ettirdiğini gördüm. Muhtemelen zerre acıtmayan tırnaklarını onun bedenine takmaya ve direnmeye çalışıyordu.
Gülerek göğsümün üstüne aldım. Sakinleşmesi için sırtını okşarken boştaki elimle de Emir'in tişörtünü aşağıya çekmeye başladım.
Teninde meydana gelen küçük kanamaları görünce durmuştum. Tişörtü bırakıp eğilerek kanamalara baktım. Bu küçük şeyin kanatacağını düşünmemiştim.
Hiç hem de.
"Ne yaptığını sorabilir miyim?" duyduğum uykulu sesle gözlerimi yumdum sıkıca.
"Sana, o kadar etkilendiysen ayıkken konuş, dedim. Hiç dinlemedin ki beni." diyen sarışınla ise gözlerimi kocaman açıp tekli koltuğa oturan bedenine baktım. Oraya ne ara geçmişti?
•
Yazarken Emir diye yazıp okurken Arıkan diye okuyorum.. Güpgüzel ismi kurgu gereği arka plana attık iyi mi 🤧