on yedimsi

1.4K 122 5
                                    

"Sanırım bir sorun var." Aytaç'ın sesi diğer yanımda yürüyen Samet'i durdurmaya yettiğinde birkaç adım daha attım insan kaynayan koridorda ve durdum. Yerdeki çizgilerden gözümü alıp arkamdaki iki bedene bakındım.

"Dersi kaçıracağız."

"Kaçıralım!" diye çıkıştı, Samet aniden. "Hayata bir kez geliyoruz canım, onda da hep okul okul. Ben de insanım ama. Hem bugün yastık yorgan günüymüş biliyor musun Balca," başımı olumsuz anlamda salladığımda bana doğru birkaç adım attı. Kolunu omzuma dolarken birlikte sınıfın tersi istikametine doğru yürüdük. Aytaç bizim aksimize sınıfa doğru yürüyordu. "Bugünü kutmalı ve bütün gün uyumalı..." durdum.

Ben durunca Samet'te durdu.

Etraftan duyduğum ismimin geçtiği konuşmalar Samet'in susmasıyla daha belirgin hâle geldi. Dönüp sesin geldiği yerlere baktım bir bir. Art arda gördüğüm boşluklar içimin bulanmasına neden olurken başımı salladım kendime gelmek için.

"Sanırım sorun benimle ilgili." diye mırıldanıp Samet'in kolundan kurtuldum ve sınıfa doğru yürümeye başladım. Koridordaki panonun etrafındaki kalabalık dikkatimi çekse de yanlarından geçip sınıfa geçmeye çalıştım. Ta ki bir kız tarafından itilene kadar.

"Biz de seni sessiz bilirdik."

Sert bir girişi tercih etmişti. Etraftan duyduğum uğultular bir anda kesilirken gözüm önü açılan panoya kaydı. Adımlarımın hedefi istemeden orası oldu. Panoda gördüğüm onlarca birbirinin benzeri karelerle elimi havaya kaldırdım, fotoğraflardan birine uzandım.

"Adam evli evli." dedi biri.

"Sessizden korkacaksın!" diye bağırdı bir diğeri.

"Sesini kes, geç sınıfına!" diye karşılık verdi Samet. Evet, bu duyduğum kesinlikle Samet'in sesiydi.

Elimdeki fotoğrafa gelirsek... Arıkan'ı bu sefer kesinlikle öldürmek istiyordum. Ellerim titremeye başladığında arkamı döndüm fotoğrafla. İki adım atmama kalmadan önüme çıkan birini başka biri gelişigüzel yere itti.

"Haddinizi bilin." bu da Samet'ti.

Bugün kesinlikle disiplinlik olacaktı.

Samet'in sesi yüzünden bir iki denemeden sonra kimse daha yolumu kesmedi. Bense laboratuvara kadar yürüdüm. Çalan öğretmenler ziliyle boş laboratuvara girdim ve arkamdan kapıyı kapadım. Ceketimin cebinden çıkardığım telefonumun kilidini açtım.

Arama geçmişinden numarasını bulamayınca kayıtlı listesine girdim. Bulamadığım her saniye endişem arttı. En sonunda bulmamla üstüne tıklamam ve kulağıma götürmem bir oldu.

Bir çaldı, iki çaldı, üç...

"Alo?"

Sustum.

"Kiminle görüşüyorum?"

Pencereye doğru sırtımdaki gittikçe ağırlaşan çantayla ilerledim. Aralık olan pencereyi açıp temiz havayı içime çektim sessizce.

"Hm, sessiz sinema gibi bir şey oynuyoruz?"

Dudağım istemeden kıvrılırken görmeyeceğini bilsem de bahçedeki ağaçlara bakarak başımı aşağı yukarı salladım. Güldüğünü duydum. Gözüm istemeden elimdeki fotoğrafa kaydı. Kesinlikle o gece de çok gülmüştü.

Zorundan tabii.

Manasız şeylerin yüklendiği kapı önünde çekilen fotoğrafımıza dikkatlice baktım. Evime girmek istediğinde reddettiğim saniye kendini yere atmıştı. Kaldırmaya çalıştığım ana dair ve orada yere oturmuş konuşurken çekilmiş birkaç fotoğraf vardı panoda. Elimdeki de onlardan biriydi.

"Kim olduğunu buldum sanırım." dertli gelen sesi içimi daha da kedere boğdu. Fotoğrafa bakarken ne ara aktığını bilmediğim göz yaşımın üstüne düştüğünü gördüm.

Bir dakika ben ağlamadığıma emindim?

"Bu ne?" birkaç santim yukarıdan duyduğum sesle arkama döndüm hızla. Benden uzun bir erkek bireyi tam dibimde ıslak elleriyle fotoğrafıma yönelmişti tekrar. Islak elleri, ıslak saçları, ıslak kazağı?

Telefonla konuşmama aldırış etmeden elimdeki fotoğrafı tuttu ve kendine çevirdi.

"Buna mı bakıyorsun gerçekten?"

Kim olduğunu hâlâ çözememiştim. Doğrusunu söylemek gerekirse tahmin ettiğim biri vardı ama bunlar onun sözleri değildi.

"Ne gerek var canını sıkmana," sesinin çok benzemesine güvenerek elimi kazağının yaka kısmına attım. "Ne yaptığını sorabilir miyim?" çok kısık söylemişti bunu. Kulağımdaki telefonda hâlâ arama sonlanmamışken ben tek elimle büyük bir iş başardım. Kazağı çekiştirmemle gördüğüm dövme sonucu hemen elindeki fotoğrafı aldım.

"Arıkan'ın orada ne işi var?" diye teyit edercesine sordu telefonun ucundan Yaman. Etrafa bakındım, kimseyi göremedim. Arıkan'ın beni pencereye yönlendirmesiyle oraya döndüm. Aşağıya baktım. Kısa bir arayış sonucu gördüm, bahçedeydi.

Buraya bakıyordu.

Yaman'ı görünce ister istemez gülümsedim.

Abi kardeş ne kadar da farklılardı.

Elimi kaldırıp Yaman'a doğru sallamaya başladığım saniye bedenime dolanan kollarla tüylerim diken diken oldu. Arıkan kaldırdığım elimi de tutup bana arkadan sarılmıştı.

Neden?

"Benim güzel sevgilim," saçlarından saçlarıma ve yüzüme damlayan sularla gözlerimi kırpıştırdım. "İnsanlara gerçeği birlikte açıklarız." dedi profesyonelce.

"Hangi gerçeği?" diye sordum tek gözüm açık ona başımı çevirip. Yüzünü göremediğim için büyük bir memnuniyetsizlik içinde suratımı buruşturdum.

Arıkan daha sıkı sarıldığında gözüm laboratuvarın kapısının camından bize bakan kalabalığa kaydı.

Acaba yüzlerindeki ifade tam olarak şu an nasıldı?

•okuduğunuz bölümlere oy atarsanız sevinirim.

Duyarsız | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin