Ertesi gün okulun son günüydü. Aylardır beklediğimiz o gün sonunda gelmişti. Sabah gözlerimi açıp dışarda uyuya kaldığımızı fark ettiğim an, elimi yanımda duran sehpaya götürüp telefonuma baktım.
Saatin 7:30 olduğunu görünce sevgilimin kolunu dürtüp " Sevgilim uyan, çok geç kaldık." dedim. Yavaş yavaş gözlerini açtı ve " Burda uyuya mı kaldık?" dedi gözlerini ovuşturarak. " Evet ve eğer hemen şimdi evden çıkmazsak geç kalacağız." dedim tüm gücümle sevgilimi çekip ayağa kaldırmaya çalışırken.
" Dur, sen kaldıramazsın beni." dedi sevgilim ve kendi doğrulup ayağa kalktı. Ben de koşarak içeriye gittim. Üzerimi değiştirirken, koridorun öbür ucundan odaya doğru gelen sevgilime, pantolonunu fırlattım. " Aşkım. Lütfen. Acele." dedim saçımı düzeltirken.
Sevgilim pantolonunu ve tişörtünü giydikten sonra " Ben hazırım.Gidelim mi?" dedi hala gözleri tam açılmamışken. " Sevgilim hala uyuyorsun sen, git yüzünü falan yıka, düşüp bayılacaksın." dedim odanın içinde ayakkabılarımı ararken.
" Beni uyandırabilecek tek kişi sensin." dedi yüzüne yavaşça bir tebessüm oturtarak. Sevgilimi, onun kendini tanıdığından da daha iyi tanıyordum. Usulca yanına gidip öptüm onu ve orman yeşili gözleri saniyesinde parıldamaya başladı.
Sonra çok hızlı bir şekilde evden çıktık. Okulun önüne gelip saati kontrol edince zilin çalmasına 5 dakika daha olduğunu gördüm. Bir rahatlık oturmuştu bedenime. Bu yüzden de sevgilime sarılıp " Çıkışta görüşürüz." dedim. Ve ben adım aldıkça birbirine sımsıkı bağlanmış ellerimiz yavaşça birbirinden kopup, yerle gök arasında, biryerlerde tekrar tutunmayı beklediler, birbirlerine.
Hızlı adımlarla sınıfa yürüdüm. Ve her zamanki gibi kapıdan içeriye büyük bir coşku, mükemmel bir enerji ve aşırı dozda mutlulukla girdim.
Sınıftaki arkadaşlarımla bir kaç dakikalık kısa bir sohbet ettikten sonra zil çaldı ve tüm okul,her zaman olduğu gibi iç bahçeye toplandı. Devamında da müdür, klasik, sıkıcı ve bitmek bilmeyen konuşmasını yapmaya koyuldu. Yıllardır aynı gereksiz konuşmayı dinlemekten bıkmıştık artık hepimiz.
Aslında boşuna kendini yorup konuşuyordu çünkü kimse onu dinlemiyordu, herkes kendi dalgasına bakıyordu. Bana göreyse kimse yoktu orada. Sadece kalabalığın diğer ucunda duran sevgilim ve ben. Dakikalardır bakışıyorduk. Tek bir söz bile çıkmamıştı ağzımızdan ama gözlerimizle sessiz ve gizli bir şekilde konuşuyorduk birbirimizle.
Tepemizde ışıldayan güneş aramıza ışıktan ipler örmüştü sanki. Yine o kadar güzeldi ki gözleri, güneşin altında, ayaklarımı yerden kesiyordu. Saçlarının arasından sızan güneş ışıkları tenine doğru kayıp giderken ben hayranlıkla izliyordum onu.
Arkadaşım " Hadi içeri girelim." dediğinde gerçeğe dönebildim ancak. Gülümseyip yavaşça çektim gözlerimi gözlerinden ve içeriye doğru yürümeye başladım.
Sınıfa gidip yerlerimize oturduk. Elinde üç tonluk çantasıyla sınıfa dalan hoca " Günaydın gençler." dedi, yüksek ve tiz bir sesle. Ardına o da bir sürü boş laf ettikten sonra tek tek isimlerimizi okumaya başladı. Sıra bana gelince ayağa kalkıp hocanın yanına gittim. " Klasik, tüm derslerin 10." dedi hoca o garip gülüşüyle.
Sonunda herkes ders notlarını öğrenmişti. Ve ben saniyesinde kendimi dışarıya atmıştım. Arkadaşımla konuştuktan sonra sevgilimin yanına gideceğimi söyleyip yanından ayrıldım. Sonra da her zaman oturduğumuz banka gidip sevgilimi beklemeye başladım.
Bir kaç dakika sonra sırıtarak bana doğru yürüyen sevgilimi gördüm. Gelip sımsıkı sarıldı bana ve " Kurtulduk bu lanet okuldan." dedi kulağıma fısıldayarak. Hemen geri çekilip " Tamam onu bunu boşver. Matematikten kaç almışsın." dedim meraklı gözlerle bakarak. " Şimdi şöyle...." diyerek lafı kıvırmaya çalışınca, ben " Bana söyleyeceksin heralde."dedim gözlerine bakarak.
" Tabi ki söyleyeceğim. Hazır mısın?" dedi ellerimi tutarak. Başımı evet anlamında aşağı yukarı salladım ben de. " Matematikten 5 aldım. Biliyorsun daha önce hiç 1'den yukarı almamıştım." dedi gülerek. Bir anlık şoka girip çıktıktan sonra hemen sevgilimin boynuna atladım ve " Biliyordum. İşte bu be. İşte bu. Eee benim sevgilim sonuçta." dedim sırıtarak.
" Dur tahmin edeyim, tüm derslerin 10 değil mi?" dedi işaret parmağımla oynarken. Anında " Tabi ki yani, benden başka bir şey mi bekliyordun?" dedim gülerek. " Sevgilim sen zaten gördüğümüz derslerin kitabını yazmışsın daha fazla lafa gerek yok bence." dedi kusursuz mimiklerini kullanarak.
Sonra da " E tatilde ne yapıyoruz?" dedim sevgilime, elini tutup. " Yakında görürsün." dedi dudağını büzüp "Söyleyemem" taklidi yaparak.
" Öf tamam be. Bari bu akşam eğlenelim biraz." dedim biz çıkışa doğru yürürken. " Eğlenelim tabi. Nereye gitmek istersin?" dedi bana dönerek. " Hiç fark etmez. Seninle her yere gelirim." dedim gülümseyerek.
"O zaman bizimkilere de haber verelim mi? Belki akşam bir yerlere çıkarız." dedi gözleri ışıldayarak. " Verelim tamam." dedim ben de sarılmak için daha da yaklaşarak ve sonunda başımı göğsüne gömüp sımsıkı sarıldım ona." Bütün gündür bu anı bekliyorum." diye mırıldandım.
Eve girer girmez arkadaşlarımıza buluşacağımız yeri söyleyip hazırlanmaya başladık. Ne giyeceğime dair zerre kadar bir fikrim yoktu. Dolaptan elbiseleri çıkarıp çıkarıp sevgilime gösteriyor seçmeme yardım etmesini istiyordum. Ama o yüzüme bile bakmıyordu. Kafasını telefonuna gömmüş oyun oynuyordu.
Yanına gidip " Ne yani şimdi bu oyun benden daha mı önemli senin için?" dedim yüzümü düşürerek. " Tabi ki hayır." dedi telefonu kapatıp yatağın öbür ucuna fırlatırken.
" Tamam o zaman sence bu siyah elbiseyi mi giyeyim yoksa şu beyaz olanı mı?" dedim kararsızlıkla karşı karşıya kalmışken. Yataktan kalkıp yanıma geldi. Bana dönüp kolunu dolaba yasladı ve diğer eliyle de saçlarımla oynamaya başladı.
Sonra yavaş yavaş yaklaşıp boynuma bir kaç öpücük kondurdu ve " Bence siyahı giy. Asillik ve gücü temsil ediyor yani seni." dedi göz kırparak. Güldüm ve " Sen böyle yaptıkça ben kendimi tutamıyorum ama. Ölüyorum anlasana. Aşkın deliye çevirmiş beni. Kalbim kaburgalarımdan fışkırıp gökyüzüne uçabilecek derecede büyük bir hızla atıyor." dedim.
" Aşıksın. Aşıksın. Aşıksın." dedi gözlerime baka baka. " Aşığım. Aşığım. Aşığım." dedim derin gözlerine dala dala.
Akşam oluyordu ve ben çoktan hazırlanmaya başlamıştım ama sevgilim yedi seksen yatakta uzanmış beni seyrediyordu. " Aşkım kalksana artık geç kalacağız." dedim sonunda. " Sen işine bak. Benim manzaram aşırı iyi." dedi beni baştan aşağı süzerek.
Kalk artık dercesine bir bakış attım sonra ona, elbisemi giymek için cebelleşirken. Doğrulup yanıma geldi ve elini yavaşça belimden boynuma kadar uzanan elbisemin zipine götürüp tek hamlede çekip kapattı.
Bana hep güvende olduğumu hissettiren kollarını belimden karnıma doğru kaydırarak sımsıkı bağladı beni bedenine. Kafasını eğip omzuma oturttuktan sonra da dönüp gözlerime baktı ve "Çok güzelsin. Güzellik kavramını akıllardan silecek kadar güzel." dedi.
Koyu kahve gözlerim, sevgilimin orman yeşili gözlerinde tekrar tekrar kaybolurken o beni kucağına alıp odanın içinde bir çocuk gibi döndürüyordu. En mutlu anıları, ait hissettiği kişilerin yanında geçer ya insanın. İşte benim evim de oydu ve beraber çocuklaşıp sabahlara kadar gülebildiğim tek kişi, bana hep çok güzel bakan ve o derin bakışlarda dünyanın en güzel yeşilini taşıyan bir yakışıklıydı...