Herkes bizde toplanmış, salonun ortasında yaklaşık 10 kişilik bir grup bizi bekliyordu. Topluca evden çıkarken sevgilime dönüp " Nereye götürüyorsun bizi yakışıklı?" diye sordum. Kolunu omzumun etrafına doladıktan sonra " Görürsün." dedi hafiften gülüp.
" Gerçi ben seninle her yere gelirim ki. Şimdi bana desen, güneşin doğup battığı noktaya ulaşana kadar yüzer misin benimle, hiç düşünmeden elinden tutup gelirdim. " diye de ekledim huzuru her bir köşemde hissederek." Vay be." dedi sevgilim, aşkını her bir mimiğiyle belli ederken.
Yolda giderken aklımın ücra köşelerinde saklı kalmış soruları yokladım bir anlığına. Nasıl olduğunu anlamak asırlar sürerdi böyle bir şeyin, bu yüzden içimde tekrarladığım bu soru kelimelere karışıp istemsizce döküldü dudaklarımın arasından. " Biliyor musunuz bazen anlayamıyorum. Dünya bu kadar güçsüz ve kırılgan bir yerken böylesine büyük bir aşkı nasıl taşıyabiliyor? Daha doğrusu, aşk yaşandıkça mı silinir dünyadan yoksa dünya mıdır yaşadıkça aşka mahkum olan?"
Sevgilim bir anlığına duraksayıp konuşmaya başladı " Yine çok zor yerden sordun be güzelim." dedi derin bir nefes vererek.
Erkeklerden biri de atıldı hemen " Yani ne dediğini anladığım kadarıyla nasıl hala birlikte olduğunuzu mu merak diyorsun?" dedi elini soru sorarmışçasına oynatarak. " Hah işte aynen onu soruyorum." diye cevapladım ben de. " Dalga mı geçiyorsun kızım? Siz ikiniz birbirinizi böylesine delice sevdiğiniz sürece sizi ölüm bile ayıramaz." dedi gülerek.
O sırada mekanın önüne gelmiştik. İçeriye girip köşedeki masalardan birine oturduk. İçeride bangır bangır müzik çalıyordu. Tam anlamıyla bir kargaşanın içine düşmüş gibiydik. Ama eğlenceli olduğu da kaçınılmaz bir gerçekti.
Biraz oturup sohbet ettikten sonra sevgilim ve erkek arkadaşları kalkıp bize içecek bir şeyler getirmeye gittiler. Bir kaç dakika sonra ellerinde bardaklarla karşımızda belirdiler.
" Çok pardon da bu kadar çok alkolu hangi akıllı içecek? Çünkü ben şahsen olay çıksın istemiyorum." dedim sorgulayıcı bir tavırla. Sevgilim " Aşkım rahat ol. Bu akıllı arkadaşımız ben içerim bana hiç bir şey olmaz dediği için bu kadar çok getirdik." dedi, uzun ve hafiften kilolu, bizim tabirimizle "ayıcık" a benzeyen arkadaşımızı işaret ederek. " Hem biz buraya dans etmeye gelmedik mi?" dedi elini bana uzatarak.
Dans deyince tabi gözlerim açıldı benim. Hemen elimi eline götürdüm ve kalkıp kalabalığın arasına doğru yürüdük. Biz tam ortalarda duruyorduk ki benim çok sevdiğim bir şarkı gümbür gümbür çalmaya başladı. Gerçi her seferinde de hayret ediyordum sevgilime. Bir zamanlar dünyanın en asosyal insanıyken şimdi kalkmış dans ediyordu benimle.
Biz enerjiyi tepeden tırnağa kadar her uzuvumuzda hissedip çılgınlar gibi dans ediyorduk. El eleydik tabi ki ve aşkla bakıyorduk birbirimize. Gerçekten de daha önce hiç bu kadar eğlenmemiştim böyle bir şarkıya dans ederken. Bu güne kadar da hep olduğu gibi yaşanmış en güzel anımı yine sevgilim yaşatmıştı bana.
Uzunca bir süre dans edip yorulduktan sonra ilk oturduğumuz yere geri döndük ama bizimkilerin hiç biri yoktu. Ben direkt gidip köşedeki koltuklardan birine oturdum. Sevgilimse masaya yönelip eline iki bardak aldıktan sonra gelip yanıma oturdu. Sonra kafasını bana doğru çevirdi ve " İçecek misin?" dedi bardağın birini bana uzatarak.
O an ne oldu anlayamıyorum ama, heralde bir anlık enerjiyle koca bir bardak dolusu birayı kafama dikmiştim. Bunu gören sevgilim şaşkınlıktan ağzı açık kalmış ve gözleri belermiş bir şekilde bana baktı. Ben bardağı masaya koyarken " Oha. Ben bunu nasıl içtim. Gerçekten yok artık." dedim. Sevgilim şaşkınlık içinde iki eliyle yanaklarımdan kavrayıp " İyi misin?" dedi endişeyle bakarak.