O Güvendi, Ben Başardım

5 1 0
                                        

Tüm bunların üzerinden bir kaç hafta geçmiş, açılan tüm yaralar iyileşmiş, acılar unutulmuştu. Ama beynimin içine kazınmış olan suçluluk duygusu her geçen gün daha da acı çektiriyordu bana.

Artık korkmaya gerek yoktu. Mutluyduk da. Yine de o kuşku asla yok olmuyordu. Gün geçtikçe daha da korkutuyordu beni. Daha çok acı çekmekten değil ama. Kaybetmekten. Sadece kaybetmek. Ama ne olursa olsun biliyordum ki sevgilim benim en güvendiğim insandı ve onun yanındayken hiç bir korku aklımı karıştırmaya cürret bile edemezdi.

Yine saatler 6:30'u gösteriyordu. Sevgilimin kollarında uyanmaya doyamadığım bir güne daha açmıştım gözlerimi. Uyanmaya çalışırken, her zamanki gibi çok tatlı görünen sevgilim orman yeşili gözlerini açtığı an kalbimin belki de milyonuncu kez çökmesine şahit olmuştu bedenim. Gözlerimin gözlerine değdiği o ilk saniyede gözlerinde sakladığı ormanın en tepesinde ışık saçan güneş benim için herkesin bildiği gökyüzünde parlayan güneşten de parlaktı.

Çünkü onu 8 milyar insan görebiliyordu. Ama sevgilimin gözlerinde parıldayan o güneş sadece ve sadece ben bakınca beliren aşktan ibaretti.

Yine normal bir sabahtı. Tek farkı o gün sahneye çıkacaktım ve hiç olmadığım kadar heyecanlanmıştım nedense. Sevgilim ilk defa beni dans ederken izleyecekti bu yüzden de tepkisini çok merak ediyordum.

Bana gülümseyerek "Günaydın yakamoz güzeli. " dedi yanağıma bir öpücük kondurmadan önce. Sonrası zaten telaş, karmaşa.... Hızlıca hazırlanırken bir yandan da kopamıyorduk birbirimizden. Sevgilim bana sarılmadan dakika bile geçirmek istemediğini her aklına geldiğinde belirtiyordu.

           " Yakamoz Güzeli, her şeyi almayı unutma." diye seslendi bana odanın öbür ucundan sevgilim. "Unutmam." diyerek kıkırdadım kıvırcık saçlarımı düzleştirmek için cebelleşirken. Sonra sevgilim yine her sabah da olduğu gibi saçlarını düzeltmem için yardım istemeye gelmişti, odanın öbür ucundan." Açık söyleyeyim, kıvırcık saçların daha güzel. Ama yine her zamanki gibi çok güzelsin." dedi sarılıp öpmek için beni kendine doğru çekerken. Ellerimi hemen saçlarına götürdüm ben de. Parmaklarımı aralarında gezdirerek karıştırdım.

          İkimiz de hazır olunca el ele evden çıktık. Sırtımda kendi bedenimden ağır iki tane çantayla kapıyı kilitlemeye çalışırken sevgilim beni kucağına almış ön bahçede döndürüyordu. "Ya, bırak beni saçlarım bozulacak." dedim kurtulmaya çalışırken. Sevgilim de inat ya sokağın sonuna kadar kucağında taşıdı beni.

          Okula zilin çalmasına 5 dakika kala gidebilmiştik. Sınıflarımıza dönmeden önce son kez sarıldık ve sevgilim " Ne kadar belli etmesen de korkuyorsun. İnkar etme çünkü parmaklarınla oynuyorsun. Tanıyorum seni. Sadece bilmeni istiyorum ki hayatımda tanıdığım en mükemmel dansçısın ve ne olursa olsun o sahnede herkesten çok daha iyi olacağını biliyorum. Hadi git ve o sahnenin altını üstüne getir." dedi gülümseyerek.

        Sevgilim dersine, bense dans ekibimle hazırlanmak, son provaları almak için kulise çekilmiştik. Zaman o kadar hızlı geçmişti ki sanki hiç yaşanmamış ama hiç de durmamış gibi. Sahneye çıkmamıza yarım saat kala, ısınırken çok büyük bir heyecan basmıştı içimi. Sebebini açıklayamadığım kelimelerin kifayetsiz kalacağı bir heyecan.

      Ben tam keşke sevgilim burda olsa derken içimden, ısındığımız odanın kapısında dikilmiş beni süzen sevgilimi gördüm. O kadar çok heyecanlanmıştım ki beni sakinleştirebileceğini bildiğim sevgilimin boynuna atladım hemen.

Dans ekibimin tümü bizi izliyordu. Hepsini çok severdim, kardeş gibiydiler benim için. Bu yüzden bir sevgilim olduğunu biliyorlardı.

         Sevgilim elimden tutup beni odadan çıkardı ve kapıyı kapattı. Duvara yaslamıştım sırtımı o da karşımda elleriyle saçlarımı okşuyordu. " Çok güzel olmuşsun, her zamanki gibi. Eminim o sahnenin altını üstüne getirip herkesi hayran bırakacaksın kendine." dedi gülümseyerek.

       Çok az vaktimiz kalmıştı. Sevgilime gitmem gerektiğini söyledim. Eğilip öptü beni. Son kez sarıldık. Sonra ben, her gösteriden önce ekibime yaptığım moral konuşmasını yapmak üzere odaya tekrar girdim.

Tam 5 dakika sonra da kendimi sahnede buldum. Dans ediyordum. Ama kalbimle. Müziğin kalbimde yarattığı o duygu karmaşasını, dansta böyle güzel yerlere gelebilmek için sarf ettiğim göz yaşlarını, uykusuz geceleri, sayısız yaralanmayı... Gerçek bir dansçı olmanın kolay olmadığını bana kendimi bildim bileli hissettiren tüm yaşanmışlıkları, bedenimde hapsolmuş, yardım çığlıkları atarak kurtarılmayı bekleyen anılarımı ifade ediyordum aslında o sahnede. Müziği görüp dansı duyuyordum.

Her zaman da olduğu gibi akıp gitmişti dakikalar yine. Salonda 100'lerce seyirci sahnede sadece ben olacaktım sonunda. Müziğin beni dibe sürüklediği yerdeyse ya çakılıp kalacaktım ya da savaşıp kurtulacaktım.

Artık sahnedeydim. Sonra müzik başladı, yine bambaşka bir evrendeymiş gibi hissettim. Kimse yoktu sanki. Sadece ben ve düşünceler. Ben kendimi kaptırmış gidiyordum her zamanki gibi. Danstı beni ayakta tutan şey ve artık uçuyordum. Sadece dansçıların erişebileceği bir ayrıcalık olan uçabilme duygusu.

Son bir kaç saniye kalmıştı dansımın bitmesine. Son cebelleşmelerimi yaşıyordum kendimle. Akıllara durgunluk getirecek şekilde imzamı atmıştım o sahneye.

Sonra alkışlar, çığlıklar.... Ardından sevgilimle göz geze geldik. Gülüp alkışlıyordu beni. Hiç olmadığım kadar güçlü hissetmiştim kendimi o an.

Tüm korkularımı, hüznümü, onca zaman anlatmak isteyip anlatamadığımı dertlerimi sahnede bırakıp dimdik bir duruşla, selamladım seyircileri. Hemen sonra perde kapanmıştı. Kendimle baş başa kalınca aklıma geldi, sevgilimin de dediği gibi "Sahnenin Altını Üstüne Getir." 'miştim.

Yalan Değilmiş Gözlerin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin