Düşler ve gerçekler arasındaki o hiçlikte iki aşıktık aslında ve bir gün o düşlerin karanlık kabuslara dönüşeceği aklımızın ucundan bile geçmezdi.
Saat gece yarısı 12 sularında arkadaşlarımızla vedalaşıp mekandan ayrıldık. Sevgilim arabaya binerken gözlerinin içi gülüyordu. " Bir şey mi var?" dedim sevgilimin elini videzin üzerinden çekip okşayarak. " Bak ben, ben bu güne kadar hiç aşık olmamışım tamam mı ve seni gördüğümde fark ettim bunu." elimi alıp kalbinin tam üstüne yerleştirdi," Ben senin gibi öyle cümlelere dökemem aşkımı, açıklayamam da. Ama şuracıkta atan kalbimin sesini çok iyi bilirim. Ben sana çok aşığım ve dünya yaşamımı bu hayattan silinceye kadar da hep çok seveceğim seni." dedi sevgilim tek nefeste.
Cevap vermedim, veremezdim de. Birbirimize olan aşkımız sevgilimin de dediği gibi kelimelere sığamayacak kadar büyüktü. Tek yapabildiğim şey o konuşmasını bitirir bitirmez, gözlerine bakıp, dudaklarımı dudaklarına değdirmek oldu.
Sonrasında arabayı çalıştırıp eve doğru sürmeye başladık. Sevgilim yola çıkar çıkmaz bana müzik açmamı söyleyince ben de radyoyu kurcalamaya başladım. Rast gele frekansları çevirirken sevgilim birden " Dur." dedi, bir elini direksiyondan çekip müziğin sesini açarak.
Radyoda " Ah Canım Sevgilim " şarkısı çalıyordu. İlk tanıştığımız gün sevgilimin bana dinlettiği ve her şeyin başlamasına sebep olan şarkı.
Sevgilimin derin yeşil gözleri benimkilere dalmış, benim kalbimse kendini aşka kaptırmıştı. Sanki dünyada sadece biz ikimiz varmışçasına bakıyorduk birbirimize. Sevgilim şarkının her bir sözünü söylerken, aklım, kalbim ve tüm bedenimde saklı kalmış anılarımız, zamana tutunamayıp, yavaş yavaş akıp gitmişti gözlerimin önünden.
Ona ne kadar aşık olduğumu yeniden anladım o an. Elimi direksiyonu tutmayan eline götürüp sımsıkı tuttum, her bir köşesi benimle dolup taşmış gözlerine baktım, son kez olduğunu bilmeden.
Sevgilim de gözlerini usulca benimkilere değdirdi ve şarkıyı söylemeye başladı "Bu dağ bu karları nasıl taşır anlamadım, ben bir kez vuruldum bir daha hiç kalkamadım, sevmeyi denedim afalladım afalladım, denedim olmadı hiç kimseye inanmadım. AH CANIM SEVGİLİM-" ...
Gözlerimi açtığımda kafamın içinde hissettiğim basınç görüşümü bulanıklaştırıyordu fakat ben gözlerimi yana doğru kaydırıp sevgilime baktım. Başından aşağıya doğru süzülen kanları gördükçe ruhumun içinden bir parça koptuğunu hissedebiliyordum.
Araba tuzla buz olmuş, kaputundan dumanlar yükseliyordu. Ben hiç bir şey düşünemiyordum. Tek yapabildiğim şey sıkışıp kalmış kolumu kurtarıp ambulansı aramak oldu. Sevgilime yaklaşmaya çalıştığımda karnımı bir şeyin deştiğini hissettim. Karnımın tam ortasına bir metal parçası saplanmıştı. Dört bir tarafım kanlar içindeydi ancak tek düşünebildiğim şey sevgilim oldu.
Bir şekilde hareket edip yanına yaklaştım. Ne kadar dokunsam da uyanmıyordu. Gözlerini açmıyordu. Kalbimden akan bir damla yaş yanağımdan aşağıya doğru süzülürken parçalanmış ruhumun sesi kelimelere karışıp şöyle döküldü dudaklarımın arasından. " Uyan, uyan sana ihtiyacım var. Sensiz yaşayamam. Aç gözlerini nolursun. Orman gözlerini görmeye, seni öpmeye, hiç ayrılmayacakmış gibi sarılmaya ihtiyacım var. Gitme benden, vazgeçme bizden."
Sonrasını çok hatırlamıyorum çünkü acıdan bayılmışım. Ambulans gelip bizi hastaneye götürmüş. Hastaneye giderken baygındım fakat ameliyathaneye girerken sımsıkı bağlanmış ellerimizin yavaş yavaş birbirinden ayrıldığını hissetmişti kalbim.
Ben ameliyattan çıkıp yoğun bakıma alındıktan bir kaç saat sonra gözlerimi açtığımda ilk mırıldandığım şey " Nerdesin yakışıklı?" oldu.
Biraz kendime geldikten sonra yanımda normal odaya alındım. Ama yol boyu" Bana sevgilimi gösterin." diyordum. Yüzümün her tarafı kesiklerle dolu, karnım delik deşik olmuştu. Ama hissettiğim şey bedenimin üzerindeki yaraların verdiği acı değildi. İçimdeki o korkuydu acıyı tüm ruhuma salgılayan, "ya sevgilime bir şey olursa" korkusu.
Normal odaya alınır alınmaz etrafıma ailem ve arkadaşlarım toplanmış, hepsi endişe içinde bana bakıyordu. Arkadaşlarım " İyi misin? Çok korktuk." dediler yatağın köşesine oturarak. Fakat ben doğruldum ve gözlerim yaşlı, tek bir soru sordum " Sevgilim nerede?"
Odayı bir suskunluk sarmış, herkes birbiriyle bakışıyor fakat hiç birinin ağzını bıçak açmıyordu. " Bakın son kez soruyorum, sevgilime bir şey mi oldu?" dedim sesim titreyerek. Çocukluk arkadaşım yanıma geldi, elimden tuttu ve anlatmaya başladı, " Kafasından hasar aldığı için durumu kritik. Şu an yoğun bakımda ama korkma o çok güçlü. Senin için aşkınız için dayanacak. Seni asla bırakmaz o." dedi, söylediklerine kendi bile inanmıyorken.
Bir zamanlar bedenimden sıyrılıp gökyüzüne ulaşacak kadar hızlı atan kalbim şimdi durmuştu. Ruhumun etrafına acıdan duvarlar örülmüştü. Onu kaybedemezdim. Onsuz yaşayamaz, nefes alamazdım. Kalbimin çarpmasına sebep olan tek şey onun derin bakışlarıydı. O giderse o derinlerde boğulurdum ben.
Gözyaşlarımı sildim ve kolumdaki serumu hiç düşünmeden çekip çıkararak ayağa kalktım. Karnımın tam ortasından tekrar tekrar bıçaklanıyormuş gibi hissetsem de parçalanmıştı kalbimin yanına bile yaklaşamazdı bu acı.
Ailem ve arkadaşlarım beni geri oturtmaya çalışsalar da hepsini ittirip odadan dışarı attım kendimi. Yoğun bakıma doğru acı çeke çeke yürüdüm. Her bir adım bir parça koparıyordu ruhumdan. Korku kalbime hükmederken kendimi yoğun bakımdan çıkan doktorun karşısında buldum. İlk söylediğim şey " Beni içeri alın." olmuştu. Doktor " Üzgünüm ama yapamam." deyince ben ciddileşip " Beni içeri sokuyor musun yoksa ben kendim mi gireyim?" dedim ona hiddetle bağırarak.
Sonunda ikna olmuştu. Yoğun bakımdan içeriye adımımı atar atmaz ayaklarım sevgilimin yattığı bölgeye yöneldi. Perdeyi yavaşça aralayıp makinalara bağlı uzanan sevgilimin yanına çöktüm. " Aşkım dayanman lazım. Sensiz yapamam nolur. Bana aşkı sen öğrettin şimdi öyle yarım bırakıp gidemezsin. Bize bunu yapamazsın. Çok güçlüsün nolur dayan. Gidersen ölürüm ben. Seni bir daha öpemeyecek olmamın düşüncesi bile acı veriyor bana. Oysa sen, beni ben yapan, bizden asla vazgeçmeyen, bana aşkı öğreten ve en önemlisi de beni kendinden bile çok sevensin. Lütfen uyan, aç gözlerini. " dedim elini okşayarak.
Ardına daha da yaklaştım ve sözüme devam ettim. " Deliririm oğlum sensiz. Yaşadığımız onca anı gözümün önünden geçiyor, delirecek gibi oluyorum. Offf. Uyan da bitsin şu kabus. Yine bakışalım saatlerce, mehtaba karşı uzanıp yıldızları sayalım, sonsuz gecede. Yine tut elimden, hayat sorunsuz bir yolculuk gibi hissettirsin tekrardan. Yine kavra belimden ve sarıl bana, kokum tenine hapsolurken sen saatlerce öp beni. Ve yine bak gözlerime, bak ki orman yeşili gözlerinde hapis kalmış hayatım prangalardan sızıp uçmasın, sensizliğe." dedim gözyaşlarım sevgilimin buz kesmiş teninden kayıp giderken.