Jack'in Rose'u Sevdiği Gibi

5 2 0
                                    

El ele çıktık oradan. Bizimkilerin yanına gidip oturduk. Ne olduğunu sormaya çalıştılar ama ben önemli bir şey olmadığını söyleyip konuyu kapattım.

Sonra dönüp sevgilime baktım ve " Evimize gidebilir miyiz?" dedim. " Gidebiliriz tabi. Hatta hemen şimdi." diye cevap verdi bana ve bir anda ayağa kalktı. " Arkadaşlar gidelim bence artık. Bu günlük bu kadar rezillik yeter. İnsanlar bizimle dalga geçtiler." dedi sevgilim hepimize.

" Bence de." dedim çantamı omzuma atarken." Ama gitmeden kapatmam gereken bir hesap var." diye de ekledim, gözlerimin her bir köşesinden intikam ateşi fışkırırken.

Yürümeye başladığımızda kolumu sevgilimin belinin etrafına doladım. Dönüp sordu bana sevgilim " Bu az önce bahsettiğin hesap kapatma olayı o kızla alakalı değil mi?" biz tam o kızların oturduğu masanın önünden geçerken. Ben cevap vermeden hemen elimle boynunu kavrayıp yapıştım sevgilimin dudaklarına.

Sonra yavaşça geri çekildim. Sevgilim anında sırıtmaya başladı, yine dudağının kenarı büzülerek. Arkamızdan gelen arkadaşlarımız çığlık çığlığa " Kıskananlar çatlasın." diyorlardı. Benimse yüzüme bir tebessüm oturmuş, benim olana dokunana, son darbeyi nasıl vuracağımı göstermiş olmanın mutluluğu çökmüştü bedenime.

Biz ardına hemen otobüse bindik ve gidip arka kısma komple yayıldık. Sevgilime " Biz şimdi ikili koltuklara oturalım. Seninle yalnız kalmak istiyorum." dedim gözlerimin içi gülerek. O da kafasını aşağı yukarı salladı gülerek.

Koltuklara oturur oturmaz ,arkamda oturan arkadaşım " Kızın bakışlarını görmen lazımdı." dedi kahkaha atmamak için kendini zor tutarken. " O an dönüp ona bakamadım ki kafamda başka rüzgarlar esiyordu. dedim imalı imalı. Anlayan sevgilimse " O başka rüzgarları şimdi mi göstereyim, yoksa eve kadar beklemek mi istersin?" dedi beni çekip kendine yaklaştırarak. " Evde tabi ki." dedim parmaklarıyla oynayarak.

"Of nasıl yoruldum ki ben bu kadar çok?" dedi sevgilim ardından gözlerime bakıp bir şeyler ima ederek. Ben tabi anladım ne demek istediğini. Boynuna sımsıkı sarıldım, boynuma gömdü kafasını. " Kalalım böyle sonsuza kadar." dedim sessizce ve yasladım sırtımı geriye, sevgilim kollarını belime sararken.

          Sonra aniden "Nasıl öptün ama beni herkesin içinde? Kızım kıskançlık bir insana bu kadar mı yakışır?" dedi sevgilim sesi gülerek. Bense " Hoşunuza gitti sanırım beyefendi." dedim elimi saçlarına götürerek. " Hem de daha önce hiç bir şeyin gitmediği kadar." dedi kafasını boynuma daha da gömerken.

           Zaten ardından da uyuya kaldı kucağımda. Yol boyunca da hiç uyanmadı. Sımsıkı kenetlenmiş parmaklarımız bir an olsun ayrılmadı birbirinden. Kalbinin sesini duymak ve kokusunu ciğerlerimde hissetmek hiç bu kadar huzur vermemişti bana.

          Okulun önüne gelince sevgilimi boynunu yavaşça okşayıp uyandırdım.Otobüsten indik ve arkadaşlarımızla çok kısa bir süre konuştuktan sonra direk eve gittik. İkimiz de çok yorulmuştuk. Ben bir adım daha atamayacak gibi hissettiğim anda kendimi yatağa attım. Sevgilim de koridorun öbür ucundan koşarak odaya dalıp üzerime atladı.

       "Nefes alamıyorum. Kalk üstümden." dedim kollarının arasından kurtulmaya çalışırken. "Kalkmam ki." der demez pis pis sırıttı ve beni gıdıklamaya başladı. Yatağın içinde kahkahalar atıp bir yandan da kendimi yere fırlatmaya çalışıyordum. Ama bırakmıyordu tabi.

       " Hadi tamam biraz nefes al." dedi ve kollarını çekti üzerimden. Tişörtünden tutup kendime çektim onu " Üzerimden çekilmeni kim söyledi sana? Gıdıklama ama sarıl bana." dedim orman yeşili gözlerine bakarak.

          Usulca sardı kollarını belimin etrafına. Ardına yavaşça kucağına aldı beni ve ayağa kalkıp yürümeye başladı." Nereye gidiyoruz?" dedim sessiz ve sakince. " Yıldızlara." dedi sırıtarak. Koluna vurdum yavaşça, kıyamadığımdan." O en sevdiğim filmin bir repliği, deli." dedim sımsıkı ona sarılmışken." E iyi işte. Hayal gibi şeyler yaşatmak istiyorumdur belki sana. Olamaz mı?" dedi cevaben.

           Bir şey demedim. Sadece nereye gittiğimizi anlamaya çalışıyordum. Evin içinde, hayal gibi... Neresi olabilirdi ki burası? Yani ben düşünene kadar gelmiştik aslında oraya.

Bahçenin dört bir yanı ışıklarla kaplanmıştı. Gerçekten de hayal gibiydi. Çimlerin üzerine serilmiş bir örtü tam karşısında da kocaman bir perde vardı. Sonra birden küçük sehpanın üzerinde duran projeksiyonu fark ettim. " Film mi izliyoruz?" dedim sevgilime bakarak. " Evet. Ama bu sadece bir film değil." dedi içten içten gülerek. Birden projeksiyon açıldı ve kocaman perdeyi aydınlattı.

Müzik sesini duyar duymaz bahçenin ortasında zıplayarak çığlık atmaya başladım. Sonra da koşarak sevgilimin boynuna atladım. En sevdiğim filmdi bu. Yüzlerce kez izleyip asla bıkmadığım film " Titanic".

" Nerden buldun bunu?" dedim sevgilimin gözlerinin içine bakarak. " Hmm. Aslında biraz zor oldu ama ne kadar çok sevdiğini bildiğim için buldum işte bir şekilde. Sırf bu gülüşünü görebilmek için gerekirse dünyanın her yerini arar yine de bulurdum." dedi cevaben.

Sarılıp yanağına bir öpücük kondurdum ve " Hadi gel izleyelim." dedim. Film başlamış, ben başımı sevgilimin omzuna yaslamıştım.

Belki de binlerce kez izlediğim bu film hiç bir seferinde bu kadar anlamlı gelmemişti bana. Yanımda o vardı çünkü. Yıllarca hayalini kurduğum anı yaşıyordum. Sevdiğim çocuklaydım.

Ve ilk kez ağlamıştım bu filmi izlerken. Sanırım sevgilimi kaybetme düşüncesiydi kalbime bu acıyı veren. Artık biri vardı çünkü ve o biri bana hep çok güzel baktı.

Gözümden bir damla yaş düşerken sevgilim beni göğsüne yatırdı ve saçlarımla oynamaya başladı. " Neden ağlıyorsun? Asla ağlamam dememiş miydin?" dedi ardına. " Tıpkı Jack'in( ana karakter ) de dediği gibi " Hiç bir şeyin yoksa kaybedecek bir şeyin de yoktur." O zamanlar sen yoktun, aşık değildim, bilmiyordum. Ama artık sen varsın. Seni kaybedecek olmanın düşüncesi bile ruhumu parçalara ayırıyor. Hiç var olmamışım gibi hissettiriyor bana." dedim kalp atışlarım hızlanırken.

" Beni kaybetmeyeceksin. Ne olursa olsun, asla ve asla, araya ne kadar mesafe girerse girsin, ölüm bizi ayırsa bile. Başka bir evrende yine seni bulur ve tutarım elinden. İlk tanıştığımız yerde. Zamanın durduğu o anda." dedi sevgilim yüzümü okşarken.

Sonra yavaşça değdirdi dudaklarını dudaklarıma. Arkasına da. " Unuttun mu? Sen atlarsan ben de atlarım." dedi. Ben tabi gülmeye başladım hemen." Çok güzel biliyor musun, böyle bir filmi senin kolların arasında izlemek." dedim sımsıkı ona sarılmışken. " Asıl sen biliyor musun, yıllarca hayalini kurduğun bu anı sana yaşatmanın ne kadar huzur verici olduğunu." dedi sevgilim de cevaben.

" Aşığım sana. Hep öyleydi ve hep öyle olacak." dedim gözlerim parıldayarak. Sevgilim de bana sımsıkı sarılarak " Ben de aşığım sana ve söz veriyorum seni hep Jack'in Rose'u sevdiği gibi seveceğim." dedi.

Yalan Değilmiş Gözlerin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin