8.Bölüm

81 65 46
                                    

•Hepinize merhaba! Nasılsınız?

•Eğer hikayeyi beğenirseniz oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Satır arası yorumlarda buluşalım. ^_^

                                 🧚‍♀️

Kafamı hızla yukarı kaldırdım. Defne Hanım?

"Sana arkana bakmamanı söylememiş miydim?"

Sıkıntıyla aşağıda kalan avcılara baktım.

"Evet ama zaten onlardan koşarak kaçmayı başarmıştım."

Bu sefer o sıkıntıya aşağıda kalan askerle baktı. Hemen peşimizdeydiler. Bir yandan ok atmaya çalışıyorlar bir yandan da koşmaya. Doğrusu bu hallerine gülmemek mümkün değildi. Kendimi gülmemek için zor tutarken Defne Hanım çoktan kahkahayı basmıştı. Ardından ekledi:

"Koşmak? Sen ciddi misin? Sadece hoplayarak yürümeye çalışan bir tavşana benziyordun. Belki de sadece 5 metrecik kadar ilerlemiştin."

Sonra tekrardan güldü. Kafamı arkada kalan ormana çevirdim. Ciddende çok yakınımızdaydı ağaçlar. Oysa en az 30 metre kadar koştuğumu zannediyordum. Kafam umutsuzca aşağı düştü. Bir süre aşağıda koşan avcılara baktım. Sonra uçmaktan yorulmaya başlayan Defne Hanım'a. Uzun zamandır kanatlarını kullanamadıkları için uçmak zor geliyordu vücutlarına. Bir de kollarında başka bir insan daha taşımak.

"Beni sadece bir kaç gündür tanıyorsun. Zaten bana zarar vermedi avcılar. Buna rağmen niye hayatını tehlikeye atıyorsun ki?"

Bu ani soruyu beklemiyor gibiydi. Hiç bir şey demedi sadece yüzüme baktı bir kaç saniye.

"Sana zarar vermeyeceklerini bilemezdim."

Bu konuda haklı gibiydi. Ama ne olursa olsun ucunda ölüm vardı. Avcıların geldiğini biliyordu ve buna rağmen şu an gelmiş beni saraya götürüyordu.

"Peki ya benim için hayatını niye tehlikeye atıyorsun?"

İşte bu soruma bir yanıt gelmedi. Sarayın giriş kapısına az bir mesafe kalmıştı. Artık uçmaktan yorulmuştu ve yavaş yavaş yeryüzüne iniyorduk. Avcılarla aramızda az da olsa bir mesafe vardı. Ayaklarım geri yere değdiğinde Defne Hanım nefes nefese kalmıştı. Öylece havayı soludu biraz. Avcılar çok yaklaşmış oklar önümüze düşüyordu. Defne Hanım zıpladı ve kanatlarını çırpmaya başladı. Kısa sürede gökyüzüne ulaştı. Avcılar gelmişti bile. Defne Hanım hızla geldiği yerden geri dönüyordu. Avcılar artık yorulmuş ve yanımda durmuştu. Aralarından kısa ve balıketli olan avcı elini omzuma koydu ve soluklandı.

"Bir şeyin var mı kızım. Bu sargılar ne? Periler ne yaptı sana?"

Periler değil de siz yaptınız. O lanet düşünceleriniz yaptı bunu bana. İçinde gram eşitlik duygusu olmayanlar yaptı bunu bana deyip bağırmayı çok istedim hem de çok. Ama ağzımdan çıkan tek bir cümle oldu:

"Hiç bir şey yapmadılar."

Bir şey demelerini dahi beklemeden sendeleyerek saraya yürümeye devam ettim. Avcılar da büyük ihtimalle öyle yapmıştı. Çünkü arkamdan gelen ayak sesleri havaya karışıyordu.

"Kızım istersen git bir hekimlere görün. O periler vücuduna zehir falan enjekte etmiştir."

Bu cümleler kafamın tasını attırmaya yetmişdi bile. Sinirle bağırdım arkamdan gelen avcılara.

"Gerek yok!Onlar bana zarar vermediler dedim ya! Neresini anlamadınız."

Hepsi şaşkın şaşkın baktı yüzüme. Benden böyle şeyler duymayı beklemiyor gibiydiler. Doğrusu umurumda bile değildi. Bir an önce saraya gitmek ve karnımı doyurmak istiyordum. Ardındanda soluksuz bir uyku. Adımları değiştirdim ve yürümeye devam ettim.

Karanlıktaki UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin