•Herkese Merhaba. Yeni bir kurguyla karşınızdayım. Eğer hikayemi beğenirseniz lütfen hayalet okuyucu olmayın.•
•Bu süre zarfında bana hatalarımı ve nasıl kurguyu daha güzel hale getirebileceğimi hiç tenezzül etmeden söyleyebilirsiniz.•
~Buraya başlama saatlerinizi bırakabilirsiniz.~
[YAZAR'IN ANLATIMIYLA]
"İnsanlar eşittir yazar çoğu kitapta. Peki gerçekte de öyle mi?"
"Kaç kurtar kendini! Hem kendini hem kızımızı. Eğer ikimizi de yakalarlarsa Meva'nın bir geleceği olmaz. Onu öldürürler anlıyor musun beni?! Onu öldürürler."
Hıçkıra hıçkıra ağlayarak yere çöktü. Kızını son bir defa daha öptü. Kokusunu iyice içine çekti. Canı çok yanıyordu. Ne kızını bırakmak istiyordu ne sevdiği adamı. Ama onların bir geleceği olması için buna mecburdu. Çocuğu sevdiği adamın ellerine bıraktı.
"Ona iyi bak tamam mı?Ben sizin kaçabilmeniz için elimden geleni yapacağım."
Belki de bu son sözleriydi. Ya da belki de kızını son eline alışı. Silah sesinin duyulduğu yöne doğru uçmaya başladı. Adam çocuğu aldı ve son bir kez sevdiği kadına baktı. Gittikçe yok oluyordu göz önünde. Bir de elinde kalan minik yavrucağa baktı. Gözünden bir damla yaş düştü. Belki de sevdiği kadından geri kalan tek şeydi. Belki hepsi bu bebek yüzündendi. Sevdiği kızı kaybetmesinin nedeni bu kızdı. Nefret edercesine kurdu cümlelerini.
"Senle ben kaldık. O gitti ve gelmeyecek geri."
Sonra koşmaya başladı. Ayağının altında kırılan dal parçaları havaya karışıyordu. Arada bir ağaç kökleri ayağına dolaşıyor, yüzünü de ağaç dalları çiziyordu. Ama hiç durmaya niyeti yoktu. Adımlarını dahada hızlandırdı. Saray çok yakındaydı, görmüştü ait olduğu evini.
Arkasından duyulan haykırırcasına gelen bağırışla olduğu yere kenetlendi. Bunca zaman bir sürü bağırış duymuştu, ama bu farklıydı. Bu bağırışda bir şey vardı: özlem ve sevgi. Bu sevdiği kızın haykırışlarıydı. Çok isterdi "Durun yapmayın" demeyi. Ama onun krallığında kurallar çok sıkıydı. Özellikle de konu perilerse.
Tüm periler bir saçmalık ve öldürülmesi gereken bir canavar olarak görülüyordu. Oysa bu saçmalıktan başka bir şey değildi. Yakalanan periler 7 yıl boyunca bir mahsende tutuluyor, yakalandıklarında kanatları sıcak korda tamamen yakılıyor ve sadece her gün bir öğün; su ve kuru ekmek ile bekletiliyorlardı. Periler böyle bir işleme tabi tutulurken, kraliyet soyundan gelenler ise her ne olursa olsun kılına dokunulmuyordu. Eğer herhangi biri kraliyet soyundan gelen birine dokunursa ağır cezaları da beraberinde kabul etmiş sayılırdı. İdam olsa aslında yine iyiydi. Ama acı çekmesi sağlanılarak öldürüyordu. Yavaş yavaş tırnaklarını söküyorlar sonra parmaklarını kırıyorlar ve kollarını da kırdıktan sonra ayaklarına geçiyorlardı. Aynı işlemi ayaklarında da gerçekleştirdikten sonra kafasını kırıp bitiriyorlardı. Belki de en acı veren döngü bu döngüydü. Her acıyı iliklerine kadar hissediyordu.
Peki vücudunda insan kanı da akan periye ne yaparlardı ki? Ve bu peri bir kraliyet soyundansa...
Adam derin derin nefesler alıp kucağında ki çocukla koşmaya devam etti. Gece yarısı çoktan geçmişti ve bu yüzden herkes uykudaydı. Bu bebeği saraya sokmak için iyi bir avantajdı. Eğer zaten biri kralı bu saatte dışarı da görürse, hele kucağında bir bebekle hiç iyi olmazdı. Uzun bir açıklama yapması gerekirdi. Peki sabah olunca bu kızı nasıl açıklayacaktı. Dışarıda buldum annesi bırakıp gitmiş derse insanların gözünde ki ihtibarı daha da büyürdü. Ama ya onu öldürmeye kalkışırlarsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktaki Umut
FantasíaMeva da isterdi topuklu ayakkabısı düşünce onu arayan biri olsun. Ya da minik dünya tatlısı 7 cüceyle arkadaş olsun. Ya da saçları upuzun olsun ve saçları ile ahenk içinde dans etsin. Ama Meva öyle bir devirde doğdu ki ne biri topuklu ayakkabıyla ka...