15.Bölüm

62 32 55
                                    

●Merhabaaa!

_________________________

Şaşkın şaşkın baktım bir süre Aden'in gözlerine.

"Bu da soru mu Aden? Benim odam demek senin odan demek. Sormana bile gerek yok."

Kapıyı tamamen açıp girmesi için kenara çekildim.

Bu Aden'in benim odamda ilk kalışı değildi zaten. Eskiden de birkaç defa kalmışlığı vardı ama o zamanlar farklıydı. Gece beşe kadar uyumaz: yemek yer, sohbet eder, kitap okur, film izler ve uyurduk. Öğlen saat ikiye kadar da kimse dokunmazdı bize.

Aden odaya girer girmez ardından kapıyı kapattım. Aden koltuğa ilerlerken bende çoktan karşısına, yatağa geçmiştim. Bir süre gözlerimiz konuştu öylece. Sessizliği bölen Aden'in narin sesi oldu.

"Annem..."

Durdu bir süre. Sanki kelimeler boğazında düğümleniyor, dili el vermiyordu çıkacak sözlere. Gözünden bir damla yaş düştü yanağına.

"Uyanmıyor Meva. Hekimler ne kadar yol denesede başaramadılar. Uyanmıyor Meva uyanmıyor! Oysa o   uyumayı hiç sevmez ki."

Alt dudağını içine çekti ve ağlamamak için el avuçlarını gözlerine bastırdı.

"Korkuyorum Meva! Ya gerçekten uyuduysa ve bir daha uyanmazsa. Uyanır değil mi Meva? Bırakmaz, bırakamaz o bizi.

Ağlamamak için bastırdığı avuçları işe yaramamış olacak ki yanağına düşen yaşlar artıyordu.

Her ne kadar bir şey demek istesem de ağzımdam yanlış bir şey çıkar korkusu sarıyordu bedenimi. Üzülme geçecek mi diyecektim, geçmeyeceğini bile bile hemde. Kaybedilen şey bir toka ya da bir kıyafet değildi. Bizi doğuran ve bu yaşa getiren kadındı. Üzülme demek yakışır mıydı?

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde koşarak Aden'in yanına geçtim ve sımsıkı sarıldım. Elimden sarılmaktan başka bir şey gelmezdi zaten. Omzuma dökülen damlalar, kanat boşluğuma değen buz gibi eller...

Bu üzüntülü ortamı bölen karın guruldaması oldu. Tabi sabahtan beri aç aç dolaşırsam böyle olurdu. Aden'le birlikte birbirimize garip garip baktıktan sonra onun için zor da olsa yüzüne bir gülümseme yayıldı. Bende gülmemek için dudaklarımı ısırmış ve ellerimi ovuşturmuştum.

Gözlerimi karnıma çevirdim.

"Tam zamanı mı şimdi."

Tabi ki de acıkmıştım. Acaba Aden'de acıkmış mıydı? Annesinin ağır yaralı haberini aldığından beri ağladığını varsayarsak onunda en az benim kadar aç olduğunu düşünüyordum. Şu an zamanı değildi belki ama eğer biraz daha yemezsem dakika başı guruldayacak olan bir karına sahiptim.

"Aden ben mutfaktan bir şeyler getirsem iyi olacak. Sen beni burada bekle."

Kanatlarımı içime çekip ayaklı askılıktaki mavi ceketimi alıp üzerime geçirdim, fermuarını boynuma kadar çektim. Artık günde kaç defa açtığımı unuttum kapıyı açtım ve koridora çıktım. Yemek salonuna inip tabağa atıştırmalık bir şeyler dolduracaktım. Koridorda koşarcasına yürürken merdivenlerden çıkmakta olan hekimi görmemle durakladım.

Hekim koşarak yanıma geldi. Soluk soluğa kalmışa benziyordu.

"Meva, Aden senin yanında değil miydi?"

Karanlıktaki UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin