11.Bölüm

68 55 34
                                    

•Herkese merhaba!

•Arkadaşlar lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Ağlamak isteyip ağlayamamak, çığlık atmak isteyip atamamak. Ne kadar da can yakıcı oysa içine atmak ve içinde o acıların birikmesi.

Gözlerim yavaş yavaş aralanırken yüzümün dibinde ki Umay'la irkildim.

"Deli misin sen? İnsanın uyurken dibine mi girilirmiş!"

O ise ben sanki orada yokmuşum, dediklerim hiç önemli değilmiş gibi sadece koşarak kulübenin kapısını açtı. Kafasını dışarıya uzatarak bağırdı:

"Teyze! Uyandı! Hemen gel hadi!"

Kapıyı kapatması ve yanıma ulaşması kaşla göz arasında olmuştu. Öylece yüzüme bakmaya devam ediyordu. Odaya soğuk ve gergin bir ortam aitti. Çünkü Umay ile birlikte öylece bakışıyorduk. Bu garip ortamı paslı tahta kapının aniden açılması bozdu. Farklı havası ve neşeli enerjisiyle odaya dalan Defne Hanım'la irkildik.

"Evet, Meva günaydın. İğneden korktuğunu bilmiyordum. Ne de olsa önceki iğne yapışlarımda hiç bayılmamıştın. Şaşırdım doğrusu."

Bu ukalaca tavırı bir süre parmaklarımı sıkmama neden oldu.

"İğneden korktuğum falan yok! Siz bana zehir mi enjekte ettiniz."

Umay ve Defne Hanım'da dolandı gözlerim. İkisi de gülmemek için kendilerini zor tutuyor gibiydi.

"Ne zehiri Meva. Sadece büyü ile karışık vücudunu kontrol edebileceğimiz bir ilaç."

Son cümleyi o kadar üstüne basa basa söylemişti ki beni korkutmaya yetmiş de artmıştı. Bu korkulu bakışlarımı fark etmiş olacakalarki gülüşleri daha da büyüdü.

"Yok kız yok şaka yaptık. Yaptığımız iğne her genç perinin güçlerini kontrol edebilmesi için gerekli olan bir ilaç. Yani normal bir şey. Şu ana kadar bir sürü periye bu ilaçtan enjekte ettim ama senin kadar abartanı ilk defa gördüm. Bayılmanı da beklemiyordum. O kadar da değildi yani."

Kendimi aşağılanmış gibi hissediyordum. Aslında hissetmek bir yana direk aşağılanmıştım. Neden bir insan acı çektiği için aşağılanırdı ki. Ben aşağılandım. Aslında benim gibi bir sürü insan vardır ama cidden koyuyor. Kafamı yere çevirip bir süre tahtaları inceledim. Bir şey olduğunda ağlamamak için yeri süzüp halı desenini ezberleyen kişiler gibi hissediyordum şu an kendimi. Bir süre durdum öyle. Kimse konuşmadı.

Ayağımdaki ve bacağımdaki sargılar çıkarılmış ve günlük aşağılanma dozumu almıştım. Artık gitsem iyi olurdu. Hiçbirinin yüzüne bakmadım kapıya ilerledim. Bir şey diyecekmiş ama unutmuş insanlar gibi bekledim kapıyı açmadan önce. Arkamı dönmeden konuştum:

"Teşekkür ederim. Gitsem iyi olacak."

Kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Koşar adım uzaklaştım kulübelerden. Bu sefer yolu ezberlemiştim. Ayağımın altında ezilen çimenler, etrafta uçuşan kelebekler ve mor lavantalar. İşte ulaşmıştım bile yeşil çağlayana. Biraz soluklanıp nefes almaya çalıştım. İhtiyacım vardı bu nefese.

"Bir anda ortada kaybolmaktan vazgeç artık Meva!"

Karşımda üç adet kızgın insan ya da arkadaş diyelim. Ne diyebilirdim ki. Omuz silkmekten başka bir şey yapmadım. Roller değişmişti. Bu sefer ben önde onlar arkamdan geliyordu. Hemde patlamaya hazır üç kişi.

Karanlıktaki UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin