12.Bölüm

65 47 37
                                    

•Herkese merhaba arkadaşlar! Nasılsınız.

_________________________________

Herkes sorunlarını anlatmış, isteklerini belirtmiş ve bunların hepsi bir kağıda not edilmişti. Sorunların ve isteklerin çoğu da perilere zararla ilgiliydi.

Herkes içeceğini içerken yanındakilerle ya da arkadaşlarıyla muhabbet ediyordu. Bense uzak bir köşeye geçmiş perilere dediklerini hazmetmeye çalışıyordum. Bu kadar da kötü olamazlardı, olmamalıydılar değil mi? Ama kötüydüler işte. Hemde oldukça kötü. Tırnaklarım ellerimi kesecekmiş gibi sıkarken, göz kapaklarım ise gözyaşlarımı sıkıyordu. Burada bir dakika bile duramazdım. Koşarak odama ilerledim.

Odama varır varmaz koşarak lavaboya girdim. Sinirle yüzümü yıkamaya başladım. Bir an önce bu makyaj, ayakkabı ve kıyafetden kurtulup kendimi ormana atmalıydım. Saçımı bozup tepeden atkuyruğu yaptım ve odama geçtim.

Kıyafet olarak fazla bir seçeneğim yoktu. Hepsi yıkamada olduğu için sabah çıkardığım kıyafetleri geri giyecektim. Üstümdeki lacivert elbiseden kurtulup rahat elbiselerimi üzerime geçirdim. Topuklu ayakkabıları kırmak istercesine duvara fırlattıktan sonra siyah spor ayakkabılarımı narince ayağıma geçirdim. Uzun süredir takamadığım siyah güneş şapkamıda kafama geçirdiğimde kendimi oldukça iyi hissediyordum. Evet şenlikleri sevdiğim doğruydu ama elbiseleri değil.

Kanatlarım artık vücuduma baskı yapmaya başladığında ikinci katın merdivenlerinden iniyordum. Eğer bir an önce ormana kendimi atmazsam sarayda sırrımı öğrenmeyen kalmayacak ve 1 yıl sonrası hiç beklemediğim anda her şeyi yapabilirlerdi. Ya da kraliyet soyundan olduğum için hiçbir şey.

Kendimi saray kapısından dışarı atar atmaz koşarak ormana ilerledim. Ağaçlara yaklaştığımda badime baskı yapan kanatlarım artık dayanılmaz bir acı vermeye başlamıştı. Sanki kaburgam içeriye doğru kırılıyordu. Beni kimsenin göremeyeceği bir alana geçmeli ve badiyi çıkarmalıydım. Ağaçların iyice sıklaştığı ve neredeyse hiç ses yok diyebileceğim bir taşın altına girmiştim. Aşağıya doğru uzanan delikten tek temennim yılan çıkmamasıydı.

Etrafımı bir kaç kez daha kontrol ettikten sonra başımı üzerimden çıkardım. Atletin arkası oldukça açık olduğu için kanatlarım rahatlıkla açılmıştı. Taşın altına iyice sokulup kanatlarımdaki acının geçmesini bekledim. Hırkamla da üzerimi kapatmıştım. Bir yarım saat böyle durduktan sonra kanatlarımdaki acılar iyice azalmış neredeyse hiç hissedilmiyordu. Sırtımı iyice çekip kanatlarımın boşluğa geri girmesini sağladım. Ardından badiyi giyip üzerine hırkayı çektim.

Ağaçların arasında yürüyordum öylece. Kalbimde hiçbir duygu beynimde hiçbir düşünce yoktu. Sadece huzur arıyordum. Adaletsizlikten ya da eşitsizlikten uzak bir yer. Bu ormandaki çoğu canlı 18 yaşına girdikten sonra ölümü bekliyordu. Ve belki de 1 yıl sonra bende bu ağaçların arasında ölümden kaçacaktım.

İyice daldığımda çakan şimşekle oturduğum taştan ayaklandım. Gökyüzü felaketin habercisi gibi griye boyanmıştı. Gökyüzüne bakarken geri geri gidiyordum. Çarptığım şeyin yere yığılmasıyla bende tepetaklak olmuştum.

Düştüğüm yerden hızla kalkarken etraftaki ağaçların sırayla kül olmasını izledim. Resmen koca orman öylece soluyordu. Ben daha ne olduğunu anlamadan biri çekip aldı beni o boşluktan. Bu sabah gördüğüm yüzü kanlı ve şeytani gülümsemeye sahip olan sülietti. Ama şimdi yakından baktığımda o kadar korkunç durmuyordu.

Karanlıktaki UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin