~Herkese Merhabaaa! Nasılsınız görüşmeyeli?
~Umarım beğenerek okursunuz. Satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
______________________________
Gözlerimle etrafı resmen talan edercesine taradım. Nereden geliyordu acaba bu bebek sesi? Belkide etrafımda üçüncü dönüşümdü ki kapısı açık olan evin merdivenindeki gördüğüm kundakla gözlerim yuvalarından fırlayacakmışcasına açıldı. Beni en çok şaşırtan şey ise çocuğun hemen yanı başında, bir eli kundağın altında olan kadından başkası değildi. Tam bir tramva sebebi demekte yanlış olmaz.
Yavaş adımlarla yaklaştım bebeğe. Sanki ayak seslerimi duyarsa daha çok korkar ve daha çok ağlar diye düşünerekten. Ama bu yavaş adımlar hiç bir işe yaramamış olacak ki her attığım bir adımda biraz daha arttı ağlama sesi. Ya da belki de etraftaki çığlıkların, ağlayışların hepsi sanki benim kulağıma sadece o bebekten geliyormuş gibi geliyordu.
Bebeğin yanına vardığımda gözleri hemencecik bana döndü. Zümrüt yeşili gözleri merakla ve bir o kadar da korkuyla bakıyordu benim gri gözlerime. Ağlama sesi dinmiş yerini minik gülücüklere bırakmıştı. Kundaktaki elleri sanki kafesteki kuşun dışarı çıkmak için çırpınması gibi deli gibi hareket ediyordu.
Yanına ulaştığımda hemen yanına çömeldim. Kundakla çevrili bedenini kollarıma aldığımda gözleri tekrar dolmaya ve ardından yine kulakları sağır edercesine olan sesi artmaya başlamıştı. Ama bu onu bırakmam için bir sebep değildi. Bebeğin minik başını boynumun arasına sabitledim ve olabildiğince hızımla Poyraz'ın yanına vardım.
"Hemen buradan gidelim Poyraz."
Gözleri ilk önce elimdeki kundakta sonra benim yüzümde gezindi.
"Bebekle mi?"
Bu şaşkınca sorduğu bu soruya sadece derin bir nefes vererek cevap verdim.
Arkamda bıraktığım enkazdaki tüm çocukları aynı bu bebek gibi yanımda götürmek istesemde böyle bir şansım yoktu. Tek yaptığım dolmaya başlayan gözlerimle sadece arkada bıraktığım enkaza bakmak ve akabinde ortadan koşarak uzaklaşmak oldu.
🧚♀️
Sarayın bahçesine ulaştığımda ne tek bir avcı ne de tek bir muhafız görmüştüm. Ama arka bahçeden yükselen sesler benim gibi perilerin üzülmesine ya da rahatsız olmasına yetiyordu da artıyordu.
Şu an arkada yaşanan kaos insanlar için her ne kadar eğlence olsa da aslında bir düzine toplumun beyinsiz düşüncelerinden başka bir şey değildi benim için.
Kendimi sarayın koridorlarından çıkıp odama atmam belkide ışık hızında olmuştu. Her ne kadar çoğu kişi arka bahçede olsa da sarayın içinde de birilerinin olma ihtimali çok yüksekti. Buna babaannem de dahil.
Odamın kapısını açtım, kendimi içeriye atacağım sırada dışarıda ki kalabalığın sesini bastıran babaannemin sesini duymamla sarsılmam bir oldu.
"Meva! Elinde ki şey de ne?"
Giydiği kalın topuklu ayakkabı koridorda yankılanırken bir ürperti yayıyordu etrafa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktaki Umut
FantasiaMeva da isterdi topuklu ayakkabısı düşünce onu arayan biri olsun. Ya da minik dünya tatlısı 7 cüceyle arkadaş olsun. Ya da saçları upuzun olsun ve saçları ile ahenk içinde dans etsin. Ama Meva öyle bir devirde doğdu ki ne biri topuklu ayakkabıyla ka...