10.Bölüm

80 56 19
                                    

•Yeni bölüme hoşgeldiniz! Nasılsınız?


🧚‍♀️


Perileri kaçırmaya çalışırken yakalanmamın üstünden bir hafta geçmişti. Bir iki güne kalmaz mahzenden çıkarmışlardı beni. Ama keşke çıkarmasalarmış. Resmen bir mahzenden almış diğer mahzene koymuşlardı bedenimi. Kapıları hem kilitliyorlar hem de önüne muhafız koyulardı. Sanki ben çatlağım da tel tokayla kapı açacağım. Evet aslında yaptım ve o günden sonra en güçlü muhafızlardan ikisi kapımın önünden ayrılmadı. Üstüne üstlük bir de pencerelere kilit vurmuşlardı.

Kaç gündür doğru dürüst insan yüzü görmüyordum. Eğitim verme amaçlı gelen öğretmenler, yemeğimi getiren görevli ve kaç defa kovmama rağmen inatla geri gelen arkadaşlarımı saymazsak. Duvarlar üstüme üstüme geliyor iyice deliriyordum oda da. Bir hafta boyunca duvarlarla konuşmuş, aynada kendimi övmüş ve öğretmenler gelmeden önce yatağın altına saklanmıştım. Ama her seferki gibi yakalanmıştım.

Sessizce yatağımda oturmuş kütüphaneden aldığım kitabı okumaya başlamıştım. En heyecanlı kısma geldiğimde çalan kapıyla konsantrasyonum tam olarak tepetaklak olmuştu. Göz devirerek sinirle bağırdım:

"Gir."

Kilit açılma sesinden sonra kapının kulpu aşağıya indi ve ardından açıldı. Tabi ki karşımda her ne kadar kovsam da inatla geri gelen arkadaşlarımı görmeyi beklemiyordum desem olmazdı. Kitabı sertçe kapatıp komidinin üstüne koydum. Ayağa kalkıp pencereye ilerledim. Yüzüme çarpan güneş ışınlarını yok sayarak manzarada gezdirdim gözlerimi.

İlkbaharın habercisi olan çiçekler açmış ve sarayın bahçesini süslemişti. Yerlerde yeni yeni yeşermeye başlayan çimenler ortadaki gölle şenlenmişti.

Yüzümü arkadaşlarıma dönüp sırtımı pencereye yasladım. Kollarımı bağlayıp yüzlerinde gezdirdim gözlerimi.

"Yine ne var?"

Aden mağmurca baktı bir süre suratıma. Sonra yavaş ama seri adımlarla yatağıma ulaştı ve oturdu.

"Konuşmak için geldik."

Bir süre şaşkınca baktım suratına.

"Konuşmak istediğimi hatırlamıyorum."

Hiç istifini bozmadan komidinin üstündeki kitabı aldı ve elinde inceleyip aldığı yere geri bıraktı.

"İstersen konuşma ama dinlemek zorundasın."

Tam cevap vereceğim sırada söze atlayıp konuşmamı engelledi.

"Senin akşam olur olmaz aramaya geldik ama kral bir eğitim için başka ülkeye gideceğini ve bir kaç gün gelmeyeceğini söyledi!"

Sinirliydi hemde çok. Ama bende sinirliydim krala. Nasıl böyle bir yalan söylerdi. Tekrar konuşmaya çalıştığımda Aden dibime kadar geldi ve parmağını dudağımın üstüne koyarak konuşmamı bir kez daha engelledi.

"Konuşma Meva. Haksızsın işte kabullen. Bizi hiçbir zaman dinlemeyi kabul etmedin. Ama biz kralın yalan söylediğini nereden bilecektik? Dur ben söyleyeyim bilemeyecektik."

Son kelimeyi üstüne basa basa söyledi öyle ki beynimde bir süre yankılandı ses. Bilemeyecektik. Parmağını dudağımdan çekmeden tekrar konuştu:

Karanlıktaki UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin