༽21!

952 72 55
                                    

Levi'nin attığı konumun şuan tam karşısında dikiliyordun. Birisi kalabalık kaldırımın üzerindeki sana çarptı ve özür dileyip yanından geçip gitti.

Etrafa bakınıp yüksek kapıdan içeri girdin, asansöre doğru yürüyüp Levi'nin attığı mesajdaki dairenin katını tuşladın. Kalbin hızlı atarken bir ayağını histerik bir şekilde yere vurmaya başladın.

Ona ne götüreceğini bilmediğin için kenara zulaladığın kaliteli kırmızı şaraplarından birini götürüyordun. Asansör gökdelenin üst katlarından birinde durunca indin ve kapı numarasını aramaya başladın. Kapının yanında bir şey yoktu. Ayakkabı ya da kapının üstünde herhangi bir yazı yoktu. Yalnızca kapını hemen dibinde duvara asılı küçük bir plaketin üzerinde Ackerman yazıyordu.

Elindeki şarap şişesini diğer eline alıp uzandın ve zile bastın. Nefesini titrekçe verip gergince ağırlığını bir diğerine verdin. Birkaç saniye geçmeden kapının kilidinin çevrildiğini duydun ve kapı yavaşça açıldı. 

Levi'nin üzerinde beyaz bir tişört ve altında gri bir eşofman vardı. Yüzündeki hafif tebessümle sana bakarken ona gülümsedin. İçeri girmen için kenara çekilirken adımladın. "Hoş geldin." dedi yavaşça. Ona karşılık verirken elindeki pahalı şişeyi uzattın. Levi dudaklarını birbirine bastırıp gülmesini gizlemeye çalıştı, "Teşekkürler."

Levi'nin evi tahmin ettiğin gibi çok düzenliydi. Ondan beklemeyeceğin bir şekilde soyut resme ilgisi varmış gibi görünüyordu çünkü koridor boyunca uzanan tablolar gözüne çarpmıştı. 

"Aç mısın? Masayı hazırlayabilirim, istersen sadece oturabiliriz de."

Bakışlarını minimalist daireden Levi'ye çevirdin. "Hazırlamana yardımcı olabilirim."

"Gerek yok, fazla bir şey yapmadım zaten."

Üzerindeki krem rengi kabanı çıkardığında üzerindeki kazağın ve altındaki ekoseli eteğinle kalmıştın. Eteğinin altına giydiğin külotlu çorap şimdiden seni rahatsız etmeye başlamıştı, elini bacağına götürerek rahatsız olmuş bir şekilde bacağını kaşıdın. Levi'nin bakışları bir saniyeliğine bacaklarına kaysa da bir adım atıp elindeki kabanını aldı. 

Sen içeri geçerken, Levi kabanını astıktan sonra peşinden geldi. Salonu fazla büyük değildi dekorasyonu güzel yapılmıştı, ve minimalist bir yapıya sahipti. L koltuğun arkasındaki uzun camdan New York'taki diğer gökdelenlerin ışıkları parlıyordu.

"Salonun güzelmiş."

Levi teşekkür ederek mırıldandı, salonu seninki gibi mutfağa bir mutfak adasıyla bağlıydı. Biraz ilerleyince mutfaktan gelen kremalı bir yemeğin kokusunu aldın. Hafifçe tebessüm ederek, mutfağa ilerlediğinde Levi de peşinden gelip mutfak masasının üzerindeki tabaklara baktın.

Şaşkınlığını gizleyemedin çünkü Levi'nin böyle yemek yapabileceğini hiç tahmin etmemiştin, tabii sana yaptığı hasta çorbası sayesinde onların lezzetli olduklarını da biliyordun.

"Otursana."

Tezgahın üzerinde masaya konulmayı bekleyen servis tabaklarını işaret edip, "Yardım etsem?"

"Rahat ol Y/n. Otur hadi."

Alt dudağını kemirip kafanı salladın ve masanın başındaki sandalyeye oturdun. Levi hızlı bir şekilde çatalları masaya koyarken, masanın üzerindeki kurabiyelerden birini eline aldın. Levi soslu makarnayı tabağa koyup seninkini önüne servis ederken elindeki kurabiyeyi gördü ve tahmin edemeyeceğin bir şekilde gülümsedi.
Tadına bakabilirsin, tereddüt etme."

Kurabiyenin tadı lezizdi. Hangi malzemelerden yaptığı hakkında hiçbir fikrin yoktu ama dilinde eriyip giden kurabiyeye bayılmıştın. "Bu çok leziz Levi." dedin şaşkınca ona bakarak.

𝙗𝙚𝙖𝙘𝙝𝙗𝙤𝙮,  𝘭𝘦𝘷𝘪 𝘢𝘤𝘬𝘦𝘳𝘮𝘢𝘯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin