Zamanın akışına karşı kazanabilmenin tek yolu kendini seni sürekleyen o akışa bizzat bırakmaktır. Savaştıkça içine battığın o gelecek ve zaman denen bataklıklar ancak onlara teslim olduğunda seni rahat bırakıyorlar.
Kendini bırakmak öyle kolay değil, biliyorum. Otuzuna kadar çırpınmış ve çırpındıkça daha derine batmış olan ben, kendimi aşka bıraktığımda gerçek sorunu ve çözümü görebildim.
Meğer ben o güne kadar aşktan da yaşamaktan da korkmuşum. Onlardan korktuğum için kendime bir kabuk inşa etmişim, o daracık yerde yalnızca kendimi değil ruhumu da zihnimi de hapsetmişim.Beni kurtaran biri oldu. Beni o karanlığım içinde arayıp bulan biri oldu.
Zaman hızla geçti dostlarım. Bir sene mi beni kovaladı yapılması gereken onlarca şeyle yoksa ben mi bir şeylerin olmasını isteyerek bir seneyi kovaladım emin değilim.
Ama haberler iyi. Kyungsoo ile evlendik. O şimdi sıcacık yatağımızda kendimizle birlikte uyuyor. Ben dün akşamdan birlikte yaptığımız ekmekleri kızartıyorum ki o sevdiği reçellerle birlikte çıtır çıtır yiyebilsin. Sevgilimin sonbaharın kışa döndüğü bu pazar sabahına sıcacık ve keyifli başlamasını istiyorum. En sevdiği kahveden demliyorum ve artık ben de onun gibi sütsüz içiyorum. Yine de en az iki şeker ekliyorum kahveme.
Benim tıkırtımı duymuş olacak ki çıplak ayakları yerde pıt pıt sesler çıkararak yanıma geliyor. Arkadan belime sarıldığında dönüp ona sıkıca sarılıyorum, ayaklarını yerden kesecek kadar onu havaya kaldırıyorum ve etrafımızda yavaşça iki tur dönüyoruz. Göğsüme yasladığı başını kaldırmadan kıkırdıyor kısıkça ama ben onun dişlerini göstererek genişçe gülümsediğini biliyorum. Kyungsoo'm artık hep genişçe gülümsüyor benim yanımda. Önceden somurttuğu her anın yerine gülüp intikamını alıyormuş hayattan, öyle diyor. Hayattan intikam alırken bile çok tatlı görünüyor.
Saçlarından son bir kez öpüp ocakta kaynayan yumurtaların altını kapatmaya gidiyorum. Kyungsoo yumurtasını içinin akışkan olmasını seviyor. Yumurtaları doğruca soğuk suyun içine atıyorum. Kyungsoo gözlerini ovalarken ayaklarını sürüyerek banyoya gidiyor. Bu hali kalbime tekme tokat girişiyor ve sabah sabah kalp krizi geçiriyorum onu sınırsızca ve çok sevmekten.
Henüz üç aylık evli olsak da yavaş yavaş düzenimizi oturtmaya başladık. Ben altı ay süren eğitimimi tamamladım ve tam zamanlı olarak bir fırında çalışmaya başladım. Haftada iki gün başka bir eğitime de devam ediyorum mesaimden sonra. Kyungsoo o günler tam zamanında çıkıyor işten ve bize akşam yemeği hazırlıyor. Kyungsoo işten hep tam zamanında çıkıyor. Ben işe çok erken saatlerde gittiğim için kahvaltımızı evimizde yapamıyoruz. Vakti olduğunda çoğu sabah çalıştığım yere geliyor, fırından tazecik çıkardığım hamur işleriyle birlikte kahvaltımızı yapıyoruz. Ben çalışmaya başladığımdan beri yanakları birazcık daha pembeleşti ve dolgunlaştı ama bunu ona söylemiyorum. Aldığı iki kilo yüzünden beni azarlayıp duruyor. Evlendikten sonraki mutluluk rehavetiyle kendini salanlardan olmamak için akşam yemeğimizden sonra spor salonuna gidiyoruz. Kyungsoo'nun bu konuda kesin bir kararı var. Oysa pamuk yanakları öyle güzel ki, benim asla ve kat'a tek bir şikayetim olmazdı sonsuza kadar spor yapmasak.
Kursa gittiğim günler haricinde erken gittiğim işimden erkenden döndüğüm için akşam yemeğimizi hazırlıyorum ve kedimizle oynuyorum. Haftasonundan bu hafta neler yemek istediğimizin planını yapıyor, mezelerimizi hazırlıyor ve alışverişinizi ona göre yapıyoruz. Yani bana çok iş kalmıyor aslında. Annem de sağ olsun bizi her hafta mutlaka bir kez yemeğe çağırıyor ve yiyebileceğimizden emin olduğu kadar çeşit mezeyi bize her seferinde veriyor.
Akşam yemeğinden sonra benim favori saatlerim başlıyor ama söylemeliyim ki bir senedir her gün pembe bir bulutun içinde yaşıyorum zaten hayatı. Aman nazar değmesin her gün her an benim favori günüm ve saatim. Renkler de hayat da öyle parlak ki, bir hayat nasıl olur da böyle güzel olur anlamıyorum. Her saatim keyif ve neşeyle geçiyor.
![](https://img.wattpad.com/cover/210888499-288-k3267.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüreğime konan dert "kaisoo (tamamlandı)
FanficBilinmeyen numara: Jongin Bilinmeyen numara: Evleniyormuşsun Jongin, ağzına sıçayım senin. Jongin yalnızca bir kişi bu hayatta onunla olsun isterdi, Jongin aradı, aradığı Jongin'i buldu.