Kyungsoo'nun yaptığı hazır bir çorba ile öğlen yemeği yiyoruz. İşe gidip gitmeyeceğini soruyorum ona, gideceğini söylüyor ama pek istekli görünmüyor.
Yemin ederim.
Ona biraz şekerlik yapıyorum, "Almak istediğin bir şey olduğunda elinden geleni ardına koymuyorsun, ha?"
"Öyle biri olsaydım, istediklerimin hepsi hala hayal olmazdı." Bunun beni üzmesine rağmen gülümsüyorum. "Onlar olmadan da yaşayabilirdim ve bu yüzden ailemi üzmeye gerek yoktu. Ben de onları erteledim. Ama şimdi farklı, sen kaybedebileceğim bir hayal değilsin, erteleyebileceğim şeyler değil tenimin altındaki hisler. Bu yüzden, tüm cesaretimi topladım, artık geri durmayacağım."
"Böyle söyleyip durma, ne kadardır hislerin olabilir ki?"
"Bunun bir önemi yok ki, ne zaman oldu, nasıl oldu bilmiyorum. Bilmeye ihtiyacım da yok. Gözümü bir sabah açtım ve geri dönülemez bir şekilde aşıktım. Hepsi bu. Aşkın azı çoğu, kısası uzunu olmaz çünkü içinde olduğun bir alevi tarif edemezsin."
"Pekala. Ben artık kalkıyorum. Öğle molası bitmeden işe yetişmeliyim."
"Hemen mi? Gitmesen? Bak şey yaparız, hım, film izleriz?"
"Üzgünüm, bugün işe gelmeyen biri yüzünden ben kesinlikle orada olmalıyım."
"Ama benin işe gelmeme sebebim sensin, sorumluluk almalısın."
"Sorumluluk alıyor ve işe gidiyorum."
"Sorumluluk almalı ve benimle kalmalısın."
"Jongin-"
"Kyungsoo," diyorum sağ elini tutuyorum. "Sen beni reddettin diye kalbim öyle ağrıdı ki adım atacak gücü bende bırakmadı. Seninle sonsuza kadar burada kalabilirim." Parmaklarımı parmaklarına geçiriyorum. "Seninle sonsuza kadar yaşayabilirim. Ama seneler sonra ilk kez aşık olunca bu hisler beni yiyip bitiriyor, düşünmeden, korkunç senaryolar yazmadan duramıyorum, seni istemeyecek diyorlar, senden kaçacak, nefret edecek. Sen yanımda olmazsan ne yapacağım bilemiyorum çünkü bir daha gelmeyeceksin sanıyorum."
Boştaki elini enseme koyuyor, kavrıyor. Baş parmağı boynumun köşesini okşuyor, "Ah Jongin," diyor beni kendine çekiyor, "o kadar salaksın ki." Beni öpüyor.
Onu tutup kendime çekmeme fırsat vermeden, aklıma hayalime dolan hiçbir şeyi gerçek yapamadan benden ayrılıyor.
"Güzelce dinlen. Yarın işte bu habersiz gelmemenin karşılığını alacağım." diyor.
"Tamam," diyorum yine de ona uzanıyorum, o çıkıca doğru yürüyor. "İstersen beni bağlayabilirsin bile."
"Terbiyesiz." diyor bana yarım ağız gülümserken.
"Ben onu kast etmedim." diyorum masumca gözlerimi kırpıştırarak ama yemiyor.
"Akşama gelir misin?" diye soruyorum o ayakkabılarını giyerken.
"Bu evde yaşamıyorum farkındaysan."
"Ben geleyim sana o zaman?"
Gözlerini kırpıştıratak bana bakıyor."Hızın 160 şu an." diyor.
"Baya hızlı bir koşucu olduğumu bilmelisin. Tamam, bana o bakışlarla bakma. Korkma."
Bir adımda onun yanına varıyorum. Yanağına ufacık bir öpücük bırakıyorum. "Biraz yavaşlayacağım. Ama sırf sen istiyorsun diye. Benim çekincem yok."Gömleğinin yakasını düzeltiyorum. " Sana geleceğim akşama, belki senden önce gelirim, büyükbabaya derim senin kapını açar, ben de seni beklerim, tamam mı? Oturur konuşuruz."
Yüzüne bakıyorum, bana bakıyor sadece ama bakışlarını okuyamıyorum. "Tamam mı?"
Sonra güç bela başını sallıyor. Kapıdan titrek adımlarla çıkıyor. Onu böyle bozguna uğratmaktan memnun bir şekilde gülümsüyorum.
Beni kendi arzusu ile öptü. Tik
Benimle uyudu. Tik
Bunlar bana umut veriyor, demek ki o da beni öpmek istiyor diye seviniyorum demek ki şansım büyük.
Onunla geçirdiğim harika saatleri düşünmek için yatağıma gidiyorum, alarmımı dörde kurup sonra biraz daha uyuyorum.
*****
Sabahtan beri elektrikler yoktu ve telefonum da kapalıydı bu ne biçim iş millet uzaya gidiyo ben elektriksiz kaldım ne büyük nimetmiş anladım dodkepeÖpüyorum, iyi okumalar
18.09
10.07.2020
![](https://img.wattpad.com/cover/210888499-288-k3267.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüreğime konan dert "kaisoo (tamamlandı)
FanficBilinmeyen numara: Jongin Bilinmeyen numara: Evleniyormuşsun Jongin, ağzına sıçayım senin. Jongin yalnızca bir kişi bu hayatta onunla olsun isterdi, Jongin aradı, aradığı Jongin'i buldu.