Hep beraber salonda oturuyorduk ve çaylarımıza bakıyorduk. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu, yada kimse konuşmak istemedi, orasını bilmiyordum ama hepsinin çok kötü göründüğü belliydi. Yamaç kuru kemik gibiyidi, Damla abla desen nerden nereye.. Cumali abiye ne yaptılarsa ölmekten beter ermişler.
Akın, çok değişmemişti. Yandaki saçlarını uzatmış ve yine takım elbise giyinmeye başlamıştı."Başın sağolsun Ceren."
Yamaç abiye bakıp hafif bir gülümse zorladım yüzüme.
"Dostlar sağolsun."
Yine o sessizlik büyümeye başladı. Yok- duramam ben böyle.
"Abi size ne oldu böyle?"
Cumali abinin gergin çene hareketini görünce gülümsedim. Belliki bazı şeyler hiç değişmemiş.
"Biz bittik- Yok olduk Ceren."
Damla abla bana boş gözlerle bakıyordu.
"Çukurun hali ne böyle? Muhittin abi–"
"Git Vartoluya bunun hesabını sor!"
Cumali abi lafımı sesli bir bağrışla kesince sustum. Salih buna nasıl izin verir? Salihi geçtim, Meke nasıl izin verir? Babasının emanetiydi o dükkan.
"Ha Ceren bu arada.. Emmi bunu bana ölmeden önce verdi."
Yutkunup Cumali abinin uzattığı kutuyu elime aldım. Akın bana acıyordu, çok belli ediyordu nedense. Ter bastı birden. Ben bu kutuyu açarsam Babamın öld-öldüğünü kabul ederim. Hazır değildim buna. Ben bu kötü dünyada yalnız kalmaya hazır değildim. Ben daha çok küçüğüm benim bir Babaya ihtiyacım var!
"Açsana kızım."
Cumali abi bana seslenince titreyen ellerimle siyah kutuyu açtım. İçinden evin anahtarı ve Annemin kolyesi çıktı.
Akan göz yaşlarımı durduramadım bir türlü. Gözlerimi kapatıp yüzümü avuçlarıma sakladım. Beni böyle görsünler istemiyordum. Sırtımda bir el hissedince yanıma baktım. Akın gözlerimdeki keskin ifadeyi görünce elini yine kendisine çekti. Derin bir nefes aldım ve ayaklandım.
"Ceren nereye?"
Damla ablaya evimin anahtarını gösterdim ve göz yaşlarımın arasımdan küçücük bir gülümse çıkarabildim.
"Evime."
Akın da kalkınca kaşlarımı çattım.
"Yalnız."
Kelimeyi cümleme ekleyince Akın inat edip başını salladı ve Cumali abi bizi ineceledikten sonra boğazını temizledi.
"Akın da gelecek."
Daha fazla tartışmaya gücüm yoktu o yüzden bişey demeden evden çıktığımda Akın peşime takıldı. Susarak eski evime kadar yürüdük. Kapıya gelince tırstım. Duvarlara sarmaşıklar dolanmış ve beyaz rengi sararmıştı.
Anahtarla kapıyı açıp tanıdık eve girdim..Kapıyı açtığımda o tanıdık koku burnuma girdi. Gözlerimi bir kaç saniye kapatıp o kokuyu iyice içime çektim.
Salona geçtim ve gülümseyerek raftaki fotoğraflara baktım. İdris amca Paşa Emmi ve tam ortalarında ben varım. Yanında Yamaç abiyle fotoğrafım, onun yanında Annemin ve Babamın düğün fotoğrafı, ve onun yanında Akınla bir fotoğrafım duruyordu. Babam mı koydu bunu buraya? Hafif bir gülümseyle tozu resimlerden üfleyip hepsini elime aldım. Bunlar benim en değerli hatıralarımdı. Gözümden bir yaş akıp Babamın yüzüne damladı. Bir on dakika resimlere baktıktan sonra yine yerlerine koyup eski odama geçtim ve Akın beni susarak takip etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-
RomanceKimse duyamaz. Kimse göremez. Kimse bilemez. Bizi biri öğrense, ikimizide mahv ederler. Sen benim SAKLIMsın.