Başıma siyah başörtü takıp Babamla evden çıktık. Mahalleyi hiç böyle görmemiştim.
Ellerim titriyordu. Gelmem doğru muydu onu da bilmiyordum. Sonuçta ben kurtaramadım. Elimden geleni yaptım ama yetmedi işte.
Ya beni suçluyorlarsa?Sağa baktığımda Mezarlığa ilerleyen insanları fark ettim. Babamla beraber cenazeye yetiştik. Akın Babasının tabutunu omuzunda taşıyordu ve önde Sultan hanım Selimin resimiyle yürüyordu.
Babam Akının yerini alınca, Akın Babaannesinin elinde resimi aldı ve eğik boyunla yürümeye devam etti.İyi duruyordu vallaha. Benim Babam ölse ayakta durmam mümkün olmazdı. Ama Akının hali de gittikçe kötüleşiyordu. Yürümeyi bırakıp sessizce yere bakakaldı. Saadet abla ona yardım etmek isterken ben araya girdim.
Sevgilimin elini aldım ve gözlerine baktım. Akın gözlerini yerden kaldırıp bana üzgün bir gülümseyle teşekkür ederek başını salladı.
Beraber mezarlığa kadar yürüdük. Bir saniye bile elimi bırakmadı. Tutunacak tek dalı bendim sanki.
İlk olarak Yamaç küreği eline aldı ve mezara toprağı atmaya başladı. Sonra Cumali, sonra Celasun ve sonra Akın. Küreği kimseye vermek istemedi. O kadar çok dikkatki hareket ediyordu ki, toprağı hızlıca mezara atsa Babasının canını acıtırmış gibisine.
Birden Akın tökezledi ve dizlerin üstüne çöktü. Kocaman gözlerle yanımda getirdiğim astım ilacını çantamdan çıkardım ama Akın öksürmüyordu. Sadece ağlıyordu.
Yanına oturup Akını bir sarılışa çektim. Omuzumda gözyaşlarını döktü. Akının elini okşayıp etrafa bakındım.
Yamaç bana ölü gözlerle bakıyordu. Başını bana "teşekkür" yerine sallayınca yüzüme üzgün bir gülümse taktım.Evde herkese helva dağıttıktan sonra mahalleden gelen çoğu kişiler gitmişti bile. Bugün çok yorucuydu, herkes için. Yamaç dağılmıştı, Cumali kimseyle konuşmuyordu ve öbürleri perişan olmuştu. Akın ise, onu bir saat önce odasına götürüp yatırdım.
"Ceren-"
Babama döndüm.
"Efendim Baba?"
"Akın nerde? Yalnız bırakma oğlanı."
Hafif bir gülümseyle Babamın yanına oturdum ve başımı omuzuna yasladım. Canım Babam.
"Az önce odasına götürdüm. Dinlensin, kaç gündür uyumadı."
"Haklısın. Gel-"
Babamın koluna girip kokusunu içime çektim. Akın ve Karaca nasıl dayanıyordular hiç bir fikrim yoktu. Benim Babama bişey olsa kendimi kaybederdim. Allah korusun, daha çok zamanı vardır.
Mutfağa geçtiğimde Sultan hanım ocağın başında durup ağlıyordu. Evlat acısı başka oluyordu herhalde. Bende çocuğumu kaybettim ama Allahtan hiç kucağıma almadım onu.
Yoksa gerçekten kendime kıyardım galiba."Anne-"
Sultan anne bana döndü ve hemen göz yaşlarını silmeye kalktı ama ben bileğini tutup böylece engelledim. Duygularını salsın bi.
Bu kadın hep dik duramaz ya.Karşımdaki kadını kollarıma çektim. Sultan anne hıçkırıklarını bastıramadı. Sıkıca bana sarıldı ve bir süre ağladı. Bu ailenin acısı çoktu ve ben herkese yardım etmek istedim.
Görevim değildi ama bende artık bu ailenin bir parçasıydım. Onların acısı benimde acımdı.Sultan Anneyide odasına götürdükten sonra geri Salona döndüm ve Babamın karşısına oturdum.
Karaca beni şaşırtıyordu gerçi.
Bir damla yaş bile akıtmadı kız. Aksi taktirde, hiç bişey olmamış gibi devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-
RomansaKimse duyamaz. Kimse göremez. Kimse bilemez. Bizi biri öğrense, ikimizide mahv ederler. Sen benim SAKLIMsın.