58. || acı

308 17 1
                                    

Sabahleyin kapıyı ardımdan çektim ve Çukurun sokaklarına çıktım. Birazcık eski günleri anmak istedim ama mahallenin ne halde olduğunu yeniden fark edince üzüldüm.

Bana güzel günleri hatırlatacak bir kare kalmamıştı bu sokaklarda. Kahveyi bile mahvettmiş o amca. Kahveyi lan Kahveyi.
Dostlar Kahvesi. Herkese açık olan o kahveye artık kimse giremiyordu.

"Ceren?"

Şaşkınca başımı kahvedem çevirdim.

"Metin abi?"

Tanıdık bir yüzü görünce rahatladım. Metin abi gözlerime bakarak beni kollarına çekti. Bende ona sarılınca hafif bir hıçkırık kaçtı ağzından.
Birbirimizden ayrıldıktan sonra Metin abi göz yaşlarını sildi.

"Affet Ceren. Koruyamadık-"

Babamdan bahsettiğini anlayınca yutkundum ve gözlerini kaçırdım.

"Kusura bakma-"

Başımı salladım ve yüzüme bir gülümse zorladım.

"Yok- Şey- Pazar hala duruyor değil mi? Onu da kaldırmış olamaz."

Metin abi göz yaşların arasından bir kahkaha kaçırıdı ve başıyla onayladı. Küçük bir vedadan sonra yolum pazara düştü.

Turist gibi hissediyordum kendimi. Sanki kendi evimde yabancıydım. Evler hala aynıydı ve içinde oturan insanlarda aynılardı ama içleri değişmişti. Bildiğin beyin yıkaması geçirmişler.

Pazarın başında birini çöpü karıştırken gördüm. Bir an tanımadım ama yaklaşımca emindim.
Bu çöpte yemek arayan adam Salimdi.

Tam ona yanaşmak istediğimde birisi tam Salimin üstüne çürük bi elma fırlattı. Gördüklerime inanamıyordum.

"Al yiyecek bişey buldun sonunda-"

Sokak sinsi kahkahalarla dolunca sinirim tepeme çıktı. Bu itler Ecevitle Zülfü- Beş yıl olmadı beraber kapıda duralı. Götleri nasıl kalkmış?!

"Ecevit! Zülfü!"

Diye bağırınca sokakta herkes bana döndü, o ikisi dahil. Hızlı adımlarla onlara yaklaştım ve Ecevitin burnu tam burnuma değmeden önce durdum. Ateşli gözlerle önce karşımdaki adama sonra da yanında duran o köpek Zülfüye baktım.

"Siz hayrola beyler?"

Kimse bişey demeyince kaşlarımı çattın.

"Ne susuyorunuz? Daha demin şu çocuğa saldırmadınız mı lan?! Bana karşı niye susuyorsunuz?!"

Sesim yükselince Pazar gittikçe sessizleşiyordu.
Herkesin önünde şov yapmayı bilen, racon yemeyi de bilmeli.

"Ne oldu size hm? Daha dün Salime kardeşim diyordunuz- derdiniz amcaysa- Al Zülfücüm."

Yerdeki çürük elmayı kapıp eline sıkıştırdım ve kollarımı açtım.

"Bende o heriften nefret ediyorum, bana da at- götün yiyorsa tabi."

Zülfü başını Ecevite çevirdi ama o sadece utangaç halle yere bakıyordu.

"Siz tam bu sokaklarda bağırmadınız mı Çukur evimiz Idris Babamız diye! Ne oldu size lan?"

Kolumda bir el hissedince başımı çevirdim ve Yamaçın gözlerine bakıyordum. Beni durdurmak istemiyordu, benimle gurur duyduğunu işaret etti küçük bir gülümseyle.

Yamaçta yanımda kollarını açtı ve Zülfüye

"At lan!"

Diye seslendi.
Gurulu bir sırıtışla geri Zülfüye döndüm. Ecevit çürük elmayı Zülfüden alıp çöpe fırlattı ve arkadaşını kapıp sokaktan kayboldu.
Yamaç abi bana sarılınca kendimi bıraktım.
Ne kadar zaman geçtiyse Yamaç hep benim öz abim gibi davranıyordu. Bende onu gerçek abim gibi görüyordum. Kimse yokken o bana akıl verdi, o vardı. En baştan beri o vardı.

SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin