Koçovalıların evine gelince Akın kapıyı çaldı ver bir adım geriye attı. Kapıyı açan kadın önce bana sonra Akına baktı ve kaşları kaldırıp bir açıklama bekledi.
"Babaanne, bu-"
"Ceren ben."
Akın lafını kestiğimden hiç hoşlanmadı. Zaten adımı kullanmıyordu, beni "kızım" diye tanıştırmasın istedim.
"Kendisi Emminin kızı."
"Tabi- Mücahitin Cereni, gel kızım."
Yavaş adımlarla eve girdim ve beyaz ayakkabılarımı bir çift terliğe değiştim. Bu kadın Sultan Anne olmalı- yani Akın Babaanne diyordu ve benden haberi vardı. İdris amca mutlaka bahsetmiştir.
Akın yanımdan geçip aşağıda kayboldu. Neyse ne- Sultan hanıma dönünce o beni salona yönlerdi. Siyah saçlı bir kızı ve muhtemelen Annesini gördüm. Bir kadın daha vardı, kucağında minnacık bir bebek. Gülümsedim. Yanında kıvırcı saçlı bir kadın, o beni fark edip yüzüne bir gülümse taktı.
"Kızlar Akın bize yeni bir misafir getirdi. Ceren, Emminin kızı."
Saadet diye tanıştığım abla bana en az on kere aç mısın diye sorduktan sonra Karaca ile Annesiyle tanıştım ve en sonunda Damla ablayla.
Herkes salonda oturup dizli izliyorken ben kendime mutfaktan bir çay koymak istedim ama bir türlü çay bardakları bulamadım.
Her çekmeceyi çektiğimden sonra sinir krizine bir adım daha yaklaştım. Ne kadar büyük bir mutfaktı anasını satayım!"Ben bu mutfağın amın-"
"Hoop."
Arkamı döndüğümde Akını gördüm. Kapıda dikilmiş beni izliyordu, kollarını kavuşturmuş ve gözleri soğuk.
"Neyi arıyorsun?"
"Çay bardakları."
Akın bana yaklaşıyordu. Her an duracak ve bir dolaba uzanacak sandım ama durmadı. Üstüme üstüme yürüdü ve ben buna rağmen yerimden kıpırdamadım. İkimizin arasına bir kağıt sığmazdı artık. Yutkunup bakışımı yukarıya diktim, gözlerine bakmak için.
Karşımdaki adam üzerimdeki dolaptan iki bardak alıp kapağı kapattı ve bana bakakaldı. Batan güneş tam Akının gözlerini aydınlatınca gülümsedim.
Baldan bir havuz vardı sanki gözünde.Birden Akının yüzündede küçücük bir aydınlama fark ettim. Gördüğüme inanamıyordum. Bana bir saat önce racon kesen adam gözlerime baka baka düşüncelere dalıyordu.
"Ne yapıyorsunuz siz burda?"
O ciddi ses tonunu duyunca hemen bir adım geriye atıp Sultan anneye baktım. Akın elime bardakları sıkıştırdı.
"Bardakların yerini gösterdim kıza-"
Kıza. Adımı söylese ölürdü sanki.
Akın bana döndü şimdi."Bana bi çay koyuver kardeşim."
Açık ağızla yerimde durakaldım. Az önce tam olarak ne oldu burada? Sultan hanım benim çay koyuşumu inceledikten sonra mutfağı terk edip benim nefes almama izin verdi.
Salona yürürken ellerimin titremesi çayı bardağın yanlarından akıttı. Tövbe ya- Ben niye bu kadar gergindim? Bişey olamdı ki. Yasak bişey yapmadım.
Akına çayını uzattıktan sonra yerime oturup derin bir nefes aldım. Gözüm Akına kaydı. Bardağın yanlarını kazağın koluyla kuruluyordu ve o sırada dudakları bit sırıtışa çekildi.
Bana gülüyordu. Salaklığıma."Ceren sen az gelsene-"
Karaca? Benim gibi herkes şaşkınca siyah saçlı kıza bakakaldı.
"Odanı göstereyim sana."
Sultan anne bana başını sallayınca yavaşça yerimden kalkıp Karacayı üst kata kadar takip ettim. Bir odaya girdiğimizde boş bir yatak gördüm.
"Ee ne zamandan beri?"
"Efendim?"
Karaca hafif kahkaha attı ve dolabın içinden yatak kılıfı çıkardı.
"Ne zamndan beri abimle takılıyorsun?"
Karaca çarşafı yorgana geçirirken ben yastıkla uğraştım.
"Ben Akınla takılmıyorum bu bir-"
Hazır yastığı yatağın başına koyup Karacaya döndüm. Bu Koçova torunlarından gerçekten bıkmaya başladım. Birisi ağa tavırlarında takılıyordu öbürüsü de bana salak salak sorularla geliyordu.
"Tamam tamam sormadım say."
Karaca bana kıyafet getirdi ve bana banyonun yerini gösterdi. Sonra da odama geri döndük.
Bişey demeden ona bakıp gitmesini bekliyordum.
Kusura bakmasın ama benim günüm zaten bok gibi geçti, bundan sonra yalnız kalsam hiç de fena olmazdı.Akının kardeşi sinyallerimi anlayınca hafif bir gülümse taktı yüzüne ve kapıya ilerledi.
"Ha Ceren bu arada-"
Daha ne vardı?
"Gizleme taktiğinizde çalışın. Çok belli oluyor."
Tövbe estağfurullah- Bu kız beni delirtecekti.
Kapıyı arkasından kapattıktan sonra kendimi kapıya yasladım. Bir gece. Bir gece sabretmek zorundaydım.
Bir gecede ne olabilir ki.Sert bir el kapının öbür tarafından tıklayınca gözlerimi devirdim.
"Kızım ben Akından nefret-"
Hoppa. Karşımda Karaca değil Akını görünce sustum. O bana çatık kaşlarla bakıp ne demek istediğimi çıkarmaya çalışıyordu.
"Yarın erkenden hazır ol."
Başımla onayladım. Hala konuşamıyordum. Ben kendimi niye hep böyle utandırıcı durumlara sokuyordum?
Akın benim bişey dememi bekliyordu ama ben sessizce yerimde durup onum gitmesini bekledim. Bir kaç sahne sonra Akın başını salladı.
"İyi geceler o zaman."
Tam gitmek istediğinde yerinde durakaldı ve sırıtarak bana döndü. Vedasına bir kelime daha ekledi;
"Kardeşim"
"İyi geceler, oğlum."
Diyip kapıyı yine kapattım.
Gülümseyerek başımı salladım ve Karacanın bana getirdiği kıyafetleri üstüme giyindim.
Akının mutfaktaki durumu ima ettiğini nedense çok garip bir his uyandırdı içimde. Bir yandan utanıyordum fakat öbür yandan çok komik buluyordum.Yatağa yattığımda ne yaptığımı fark ettim.
Ben Akın Koçovalının jestine mi gülümsüyordum mal mal?Kendine gel Ceren...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-
RomansaKimse duyamaz. Kimse göremez. Kimse bilemez. Bizi biri öğrense, ikimizide mahv ederler. Sen benim SAKLIMsın.